Bir elinizde anahtarınız bir elinizde kahveniz, aceleyle işe yetişmek zorunda olduğunuz yoğun bir gün. Loş ve soğuk garajda arabanıza doğru yönelirken tıkırtı duydunuz. Ardınıza dönüp oraya gitmek de aracınıza binip bir an önce uzaklaşmak da sizin elinizde. Siz ikinci yolu tercih ettiniz ve yola çıktınız. Ancak işlerin yolunda gitmediği belli. Gözleriniz karşıyı seçemiyor, elleriniz titriyor, başınız dönüyor. Ayaklarınızın dermanı kesilmekte. Son bir kuvvetle arabayı sağa çektiniz ama dudaklarınızdan sızan kızıl kanın demir benzeri tadını hissediyorsunuz. Boğazınızdaki hırıltı artmış, tükürüğünüzü yutamıyorsunuz. Gırtlağınızdan kalbinize uzanan ince sızı göğsünüze yumruk atılırcasına acıya dönüşmüş. Bacaklarınız soğuyor. Açıkça söylemek gerekirse; ölüyorsunuz…
Maktuller çoğu zaman olmaması gereken yerde ve zamanda orada oldukları için öldürülürler. Katil için kurban bazen uzun süredir takip ettiği biri olabilirken; bazen alelade bir insan olabilir. Bu tamamen cinayet işleyen kişinin profili ile ilgilidir. Ama şunu bilelim; iş seri cinayete dönüştükten sonra herkes kurban adayıdır. Saçınız siyah olduğu için, dudağınızın üzerinde şirin bir ben varsa, beliniz inceyse ya da uzun boyluysanız katledilebilirsiniz. Seçemediğiniz özellikleriniz, öldürülmeniz için katile yeterli sebep teşkil eder. Mesela çok iyi bilinen bir seri katil olan Ted Bundy, sırf kendisinden ayrılan eski sevgilisine benzediği için otuzdan fazla kadını önce istismar etmiş sonra da öldürmüştür. Reddedilmek kötüdür ama intikam hissi kalbe bir kez yerleştiyse bu daha da kötüdür. Safi kötülük insanı bir süre sonra kör eder; Bundy de puslu bir gecede farlarını açmadığı arabasının polis tarafından fark edilmesi üzerine yakalandı, küçük bir trafik cezasından başlayan süreç sonunda itiraflar ardı ardına geldi ve elektrikli sandalyeyle idam edildi.
İnsanı kör eden birçok şey vardır. Öldürme isteği bunların en fenası. Fakat hırs, kibir ve korku da nedenler arasındadır. Bu duyguların olduğu bir diğer alan da siyaset. Birtakım cinayetler siyasi saiklerle işlenebilir ya da siyasete dayanabilir. Fakat bu olayların aydınlatılması hiçbir zaman diğer cinayetler kadar kolay olmadı. Yalnız burada şu şerhi düşmeliyiz; siyaset her zaman güçlü konumda olsa da bazen halktan bürokrasiye kurşun gelme ihtimali var. Birinci Dünya Savaşı’nı zahirde başlatmış, Gavrilo Princip’in silahından gelen ölüm gibi. Yahut Pakistan’da kadın Başbakan Benazir Butto’ya yapılan suikast de bunlardan biri. Şimdi başa tekrar dönelim, yani size. Aracınızın içinde artık tepinmektesiniz. Otoyoldan araçlar geçerken biri sizi gördü. Hemen müdahaleye geldiler. Şanslınız ki sizi hastaneye yetiştirdiler. Zehirlendiğiniz anlaşıldı. Peki bu olay nasıl oldu?
Anlattığımız olay aslında bir gerçek. Amerika’da bir belediye başkanı arabasına bindiğinde cam sileceklerine sıkıştırılmış vişne likörlü çikolataya rastlar. Üzerinde aşk dolu bir mektup ve güzel bir kadından olduğu besbelli bir buse vardır. Çikolatayı ısırıp yarısını koparıp yer ve yola çıkar. Ancak yolculuğun sonu hastanede biter. Polis devreye girer, çikolatanın içindeki dolguda siyanür tespit edilir. Dudak izinin bir erkeğe ait olduğu ortaya çıkar. Yazı profili araştırmaları sonucunda çok bilindik bir isme ulaşılır. Belediye başkanının birkaç gün önce kavga ettiği birine. Sırf kaçak kat çıkmasına izin vermeyen belediye başkanını öldürmek için şeytani zekasını kullanan adam kıskıvrak yakalanır. Bunu başka birine yapsaydı bu denli hızlı yakalanır mıydı halen tartışma konusudur.
Siyaset yapmak fena şey değildir hatta etik değerlere uyuyorsanız çok da iyi bir şeydir.
Fakat siz, siz olun. Siyasete "bulaşmayın". Hele bir de katilseniz…