Rusya’da 25 Haziran’da başlayan ve pandemi önlemleri çerçevesinde bir hafta boyunca süren referandum oylamaları sonucu, beklentilerin oldukça üstünde, 78% oranında evet oyu ile Rusya Federasyonu anayasasında yapılması teklif edilen değişiklikler hayata geçmiş oldu. Yapılan değişiklikler, kuruluşundan beri çarpık bir demokrasi örneği olan bu 30 yıllık devletin siyasi tarihinde genel manada büyük öneme haiz.
Anayasada yapılan değişiklikler, aylar öncesinden Rus parlamentosunun alt kanadı Duma tarafından onaylanmış ve anayasanın değiştirilmiş versiyonunun basılarak kitapçılarda satışa sunulmuş olması çerçevesinde referandum, kamuoyu nezdinde meşruiyet kazanmak için yapılmış bir tiyatro mesabesinde kaldı.
Henüz demokratik sistemin temel prensip ve teorik çerçevesini kavrayamamış Rus vatandaşları ile neredeyse Putin’den başka bir lider görememiş olan Z nesli için Rus anayasasının radikal düzenlemelere maruz kalması, referanduma devrimsel karakter kazandırmakta.
Ne Değişti?
Rus devletinin kurulmasında küçük nüfuslu halkların göz ardı edilerek, Rusların devlet kurucu halk olarak tanımlanması, Rusçanın resmi dil olduğu vurgusu ve eşcinsel evliliklerin önünü almak için yalnızca heteroseksüel evliliklerin meşru olacağına dair düzenlemeler başta olmak üzere büyük miktardaki değişiklikler içerisinde en çok dikkat çeken, Vladimir Putin’in 2036’ya kadar devlet başkanı olmasını sağlayacak düzenleme maddesi.
Yeniden aday olup kazanması durumunda, iki dönem daha (84 yaşına kadar) ülkeyi yönetme hakkına haiz olacak olan Putin, devlet başkanının yetkilerinin genişlemesiyle, Bakanlar Kurulu’nu yönetebilecek ve belli bakan atamalarını bizzat kendisi yapabilecek. Yetki sınırları oldukça daralan başbakan ise devlet başkanının kontrolünde işleyen bir statü olacak. Rus kamuoyunda popülaritesi gittikçe düşmüş olan Dimitri Medvedev’in kısa süre önce görevden alınması da bu yönde bir mantaliteyi işaret ediyor.
Pax Americana’ya Karşı Yeni Tarih Algısı
2000’lerin başında ekonomik ve askeri güç kapasitesini artırarak, diplomatik manevra kabiliyeti kazanmaya çalışan Putin yönetimi, Batı ile barışçıl ve pragmatist ilişkiler geliştirerek, elini güçlendirmeye ve iç sorunlarını çözmeye odaklandı. 2007 itibariyle daha revizyonist bir dış politika izlemeye yatkınlaşan Rusya, dünya politikasının tek kutuplu yapısına doğrudan karşı çıkarak küresel bir ana aktör olma tutkusunu dile getirmeye ve bu niyetini dış siyasetine yansıtmaya başladı.
Son dönemde Vladimir Putin başta olmak üzere birçok Rus yetkilinin II. Dünya Savaşı başta olmak üzere birçok tarihi konuyu yeniden masaya yatırmak niyeti ve Avrupalı ülkelerin, Nazilerin mağlup edilmesi noktasında Rusya’nın rolünü küçümsediği ile alakalı yorumları Rus halkına belli bir süredir empoze ediliyor. Bu noktada Rusya, kitap, film vb. materyaller üreterek Batı cephesine karşı ülke içerisinde yeni bir tarih algısı oluşturmaya çalışıyor.
Nitekim dünyada korona virüs salgını çerçevesinde en yüksek hasta sayısına sahip ülkelerden biri olan Rusya’da, epidemi dolayısıyla ertelenmiş olan Zafer Günü kutlamaları, sağlık önlemleri yok sayılarak referandumdan hemen önce halka açık bir şekilde kutlandı. Öte yanda 30 Haziran günü (Moskova ve St. Petersburg’da referandum oylamasından bir gün önce) II. Dünya Savaşı sırasında Rjev Muharebesinde hayatını kaybeden Sovyet askerleri için devasa bir anıt açıldı ve açılışa Vladimir Putin bizzat iştirak etti.
Hem Zafer Günü kutlamalarının hem de Sovyet askeri anıtının açılışının referandumdan hemen önce tertip edilmesi, Rus hükümetinin son yıllarda kullanmakta olduğu patriot retoriğin bir yansıması olarak, kamuoyu üzerinde korona virüs salgını çerçevesinde oluşan kötümser havayı kırmak ve milli duyguları canlandırmak, teşvik etmek amacı güdüyor.
Putin’den Sonra?
Referandumun sonuçlanmasıyla beraber hem Rus kamuoyunda hem de yabancı kamuoyunda yayılan ‘Putin’den sonra Putin gelecek’ ibaresi, Rusya’nın geleceğini kısaca özetliyor.
2036’ya dek Putin’in görevde kalacağını kabul edersek, Putin görevi bıraktığında Rusya’nın barındırdığı potansiyeller bakımından aynı Rusya olmayacağı kesin. Rusya’nın 2040’a doğru ciddi bir demografik kriz ile karşılaşması kuvvetli bir ihtimal. Öte yandan yine aynı tarihe doğru hidrokarbon kullanımında öngörülen azalma beraber Rusya’nın milli geliri ve endüstriyel kapasitesinin düşeceği tahmin ediliyor. Dolayısıyla Putin’den sonraki ilk 10-20 yıl Rus halkı için ve Rusya’nın kaderi için oldukça önemli olacak. O zamana kadar Putin, saltanatı sonrasında Rusya’yı yönetmek üzere bir veliaht yetiştirecek mi, hep beraber göreceğiz.
Ozan Çiftci