Küçük çocuklar oyun hamurları ile oynamayı pek severler. Bu hamurlar, çocuğun hayal gücüne ve yeteneğine göre şekillendirebildikleri bir yap-boz hâlindedirler. Bazen gerçeğe çok yakın çalışmaları gözlemleyebiliriz. Bazen de hayal ettiklerinden çok farklı ürünler ortaya koyarlar. Yoğurarak sevimli bir kuş yapmak isteyen çocuk, istemeden çirkin bir canavar yapabilir. İşin daha da vahim tarafı, küçük çocuk bu canavar görünümlü hamurun sevimli bir kuşa benzediğine kendisini inandırabilir. İşte 28 Şubat budur… Sevimli bir kuş yapmak isteyen çocukların kendi canavarlarını elleriyle oluşturmasıdır.
28 Şubat süreci, oluşturmak istediği düzenin önündeki en büyük engel olarak Refah Partisi’ni görmekteydi. Parti kapatmaların bugün dahi konuşulduğu ve bir çözüm yolu olarak ortaya konduğu düşünülünce, Millî Görüş hareketinin parti kapatmalarla imtihanı ve bu kapatmaların son evresinin yaşandığı 28 Şubat sürecinin AK Parti’nin kuruluşuna nasıl etki ettiğini anlatmam gerektiğini düşündüm.
Millî Görüş hareketinin ilk kapanan partisi Millî Nizam Partisi olmuştu. 12 Eylül’ün hemen ardından da Millî Selamet Partisi kapatılmıştı. Bir süre siyasi yasaklı kalan Necmettin Erbakan Refah Partisi’ni kurmuş, yasağı referandumla kalkar kalkmaz da genel başkan seçilmişti. Kısa süre içerisinde yerel ve genel seçimlerde büyük başarı sağlayan ve birinci parti olan Refah Partisi, DYP ile koalisyon kurmuştu ve ardından da bir önceki yazımda bahsettiğim 28 Şubat süreci yaşanmıştı. Süreç sonunda da Refah Partisi’ne kapatılma davası açılmıştı.
İşte Fazilet Partisi, Erbakan’ın isteğiyle, henüz Refah Partisi kapatılmamışken 17 Aralık 1997’de kuruldu. 16 Ocak 1998’de Refah Partisi kapatılır kapatılmaz, siyasi yasak almayan bütün Refah Partililer Fazilet Partisi’ne geçti. Kurucular kurulu tarafından da Recai Kutan Genel Başkan seçildi. 1999 seçimlerinde Refah’ın aldığı oydan daha az oy alan Fazilet, bir başörtülü vekile TBMM’de yemin ettirme teşebbüsü sonrası medya tarafından ağır bir şekilde eleştirildi ve aynı yıl Fazilet Partisi’ne “Refah’ın devamı olmak” gerekçesi ile tekrar kapatma davası açıldı.
Buraya kadar hızlı bir şekilde aktarmaya çalıştığım imal sürecinde hamurumuzu sevimli bir kuşa benzetebilenler olabilir. Sürecin kendi canavarını yaratma evresi buradan itibaren başlıyor.
Hakkında kapatılma davası açılan Fazilet Partisi 14 Mayıs 2000 tarihinde olağan kongresini gerçekleştirme kararı aldı. Bu kongre, Erbakan’ın emaneti olduğunun bilincinde olarak genel başkanlık koltuğuna oturan Recai Kutan’ın tekrar seçilmesi için bir formaliteden ibaret olmalıydı, ancak öyle olmadı. Tabirin mucidi olarak Ruşen Çakır’ın ismini zikretmek gerekir, ortaya bir yenilikçiler – gelenekçiler ayrışması doğdu. Yenilikçi olarak tabir edilen kadro (Abdullah Gül, Bülent Arınç ve o dönem hapis yatan Recep Tayyip Erdoğan) ortaya tez olarak mealen şu fikri sunuyordu:
“Biz ağzımızla kuş bile tutsak bu sistem bizim bu şekilde yaşamamıza izin vermeyecek, biz açacağız onlar kapatacaklar. Madem öyle biz de radikal kanatla aramıza mesafe koyalım, sistemi ürkütmeyecek bir parti olalım.”
Bu tez, olağan kongrede Abdullah Gül’ün aday olarak Recai Kutan’a karşı yarışmasını ve 633’e karşı 521 oy alarak kendi potansiyelini görmesini sağladı. İşte 28 Şubat sürecinin AK Parti’nin kuruluşuna ilk ciddi etkisi bu kongre sonunda atıldı. Pek çok kurucu üye, ilk hareket fikrinin bu kongre sonunda doğduğunu söyler. Şimdi düşünme vakti; Refah Partisi kapatılmasaydı ve Necmettin Erbakan siyasi yasaklı olmasaydı, Abdullah Gül Erbakan’a karşı aday olabilir miydi? Devam edelim…
Uzun süren dava sürecinin sonunda Fazilet Partisi 22 Haziran 2001’de kapatıldı. Yerine hemen Saadet Partisi kuruldu ve gelenekçi kanat vakit kaybetmeden bu partiye geçti. Yenilikçi kanat olarak tabir edilen kesim ise üye olmak konusunda acele etmedi ve yeni parti çalışmalarına başladı. Millî Görüş gömleklerini çıkardıklarını ifade ederek, sistemle daha uyumlu göstermeye çalıştıkları AK Parti’yi kurdular. Kurucu kadronun Fazilet Partisi’nden istifa etmesine gerek kalmamıştı çünkü artık ortada bir parti yoktu. Vicdanen daha rahat bir şekilde yeni partilerini kurabildiler. Şimdi tekrar düşünme vakti; Fazilet Partisi kapatılmamış olsaydı AK Parti bu kadar rahat kurulabilir miydi? Yenilikçi kanadın 2000 kongresindeki “Biz ağzımızla kuş bile tutsak bu sistem bizim bu şekilde yaşamamıza izin vermeyecek, biz açacağız onlar kapatacaklar. Madem öyle biz de radikal kanatla aramıza mesafe koyalım, sistemi ürkütmeyecek bir parti olalım” tezinin doğrulanmasına izin veren bizatihi 28 Şubat süreci olmamış mıydı?
Şimdi dönüp hep beraber bakalım… Küçük çocuğun bazen nazikçe bazen de hoyratça yoğurup sevimli bir kuşa benzetmek istediği o hamur sizce neye benzemiş oldu…
Kağan Bahadır Küçükalcan