Bunca yıldan sonra bana "Bu harekette yapılacak öncelikli iş nedir" diye sorduklarında, "Eleştiriye meşruiyet alanı oluşturmak" derim.
Kurtarıcı beklemeye alışmış yığınlar için anlamsız bir söz olarak kalacaktır bu tespit; biliyorum.
Zaten yazılarımın muhatabı sorumluluk sahibi insanlardır.
Biat edip, iaşe bekleyenler değil.
Ve düşünen, sorumluluk hisseden her beyin, fikrin eleştiri sonucu döllendiğini bilir.
Eleştiriyle gelişmediğinde çürüdüğünü de.
***
Yıllarca ben de dahil olmak üzere, eleştiriyi fitneyle eş anlamlı gördük.
Gerçi bunda, eleştiri yapanların, gittikleri yeni yapılardaki tavırlarının payı büyük olmuştur.
Devlet Bey'i beğenmeyip soluğu Doğu Perinçek'in yanında alanları gördük biz.
(Bugün bakıldığında kimileri ileri görüşlülük olarak değerlendirebilir bu durumu ya da gereksiz bir acelecilik olarak da.)
Başbuğ dönemindekileri yazmıyorum.
Bu öyle bir hal aldı ki, ‘eleştirdiği için mi ayrılmak zorunda kaldı, yoksa ayrılacağı için mi eleştirdi’ ikilemi hep soru işareti olarak kaldı kafamızda.
Dolayısıyla eleştiriye hep mesafeli durduk.
***
Oysa tüm bunlardan bağımsız olarak, eleştiriye bir meşruiyet alanı oluşturabilmeliydik.
Bugün de en büyük sorunumuz bu.
Bırakın eleştiriyi, en masum tepki bile, tepki koyanın kapı dışarı edilmesine yetebiliyor.
Sadece ölü taklidi yapanların yaşama şansının olduğu bir yapıya döndü hareket.
Bir kişinin düşündüğü, diğerlerinin kafa salladığı, el kaldırdığı ve çokça alkışladığı bir yapıya.
***
Tarihten bugüne dünyadaki fikir hareketlerine yüzeysel olarak bakmak bile, sözü edilen durumun çürüme ve yok oluşla sonlanacağını anlamaya yeter.
***
Onun için, yapılacak tek şey var:
MHP içinde eleştirye meşruiyet alanı oluşturmak.
Sorunlarımızın özgürce tartışılacağı bir zemin oluşturulsun, bir yıla kalmaz ülke sorunlarının çözümünün en önemli adresi haline gelir MHP.
Bu iddiama, hayatımı koyarım.
Suat Başaran