Biz ülkücülüğü Alparslan Türkeş ile tanıdık.
MHP’li olmak demek, Türkeş’in fikirlerinin takipçisi olmak demekti bizim için.
Manevi anlamda ona borçluyduk.
***
Başbuğ rahmetli oldu.
Ondan geride kalan, fikirleri ve bize emanet ettiği dâvâ ve teşkilâttır.
Türkeş’in fikirleri demek, yazdıkları ve açıkça paylaştıklarıdır.
Gizli bilgiler, sırlar sadece söylenen kişiyi bağlar.
Varsa sırlar, sır sahiplerine emanettir.
Sır olarak verildiyse sır olarak kalmalıdır.
Ülkücü olan, evvelemirde kendine emanet edilen dâvânın dâvâcısı olur; Başbuğ’un bıraktığı mirasa onun çizdiği ilkeler çerçevesinde sahip çıkar.
Uydurulmuş hikâyelere, kendini bin kere tekzip edenlere kanmaz.
***
Bu dâvâ, bugünlere, binlerce şehit, çile ve göz yaşı ile geldi.
Ve bu bedeli ödeyen insanlar bu dâvânın gerçek sahipleridir.
Ülkücülerin bir borcu varsa şehitlerimize, hapishanelerde gençliğini tüketenlere, cezaevi kapılarında göz yaşı döken analara, babalaradır.
Ülkücülerin bir borcu varsa dâvâyı bugünlere taşıyan isimsiz kahramanlaradır borçları.
***
Evet! Bizim neslin, şu anda mevcut hiçbir yetkiliye tek bir borcu yoktur.
Kimse bizleri bir yerlere taşımadı.
Yok eğer taşıdığı iddia ediliyorsa bu taşıma herkes için geçerlidir.
Bugün görevde olan herkes bir şekilde oraya taşınmıştır. Dolayısıyla bir borç varsa herkes borçludur bir birine.
"En büyük borçlu kimdir" sorusunun cevabını ise tarih verecektir.
Kimse merak buyurmasın!
Suat Başaran