Türk uygarlığının en önemli ve eşsiz özelliği Türk töresinin toplumu oluşturan herkes için geçerli olması, kağan ya da katun dahil hiçbir kişinin, törenin üstünde ve töre hükümlerinden azade olmamasıdır
Türk uygarlığının en önemli ve eşsiz özelliği Türk töresinin toplumu oluşturan herkes için geçerli olması, kağan ya da katun dahil hiçbir kişinin, törenin üstünde ve töre hükümlerinden azade olmamasıdır.
Türk uygarlığında, töre herhangi bir sınıf ya da toplum kesimi için ayrım gözetmez, suç işleme imtiyazı yahut da suçluya iltimas tanımaz bu manada tam eşitlikçidir. Bu toplumsal yapı çok ama çok önemlidir ve bu yapı korunduğu müddetçe Türkler istikrarlı, güçlü ve müreffeh devletler kurulabilmiştir.
İnsanların topluluk halinde ve barış içinde, uzlaşarak yaşayabilmesi için o toplumda eşitlikçi ve herkes tarafından adaletli olduğu kabul edilen, rıza ile boyun eğilen kuraların olması gerekir ve işte Türk töresi tam olarak da budur...
Bu yüzden sonsuz bozkırlardaki dağınık Türk obaları bir çok defa bir araya gelebilmiş, dünya tarihine damga vuran büyük devletler ortaya çıkartabilmiştir.
Bu devletler batıda Atlantik, doğuda Pasifik okyanusları ile Kuzey Buz Denizinden güneyde Hint Okyanusuna kadar yayılan geniş topraklarda egemen olmuşlardır. Üstelik bu egemenlik farklı adlar ve örgütlenmeler adı altında, dalgalar halinde bin yıllar boyunca sürmüştür.
İşte bu egemenliği sağlayan güç Türk töresi ile sağlanan istikrar ve nizamdır.
Dünyanın bir çok coğrafyasında kurulmuş devletlerde keyfilik ve kuralsızlık egemenken, yönetici sınıflar hiçbir şekilde kural tanımazken Türklerde yöneticiler her zaman Türk töresinin tam ve mutlak denetimi altındadırlar.
Türk töresini çiğneyen her kim olursa olsun en ağır şekilde cezalandırılır, töreyi ihlal eden hiç kimseye, hiçbir şekilde imtiyaz tanınmazdı. Türk töresinde yöneticilere tanınan belki de tek imtiyaz suç işledikleri yada Türk töresine karşı çıktıkları zaman hanedan mensuplarına ölüm cezası verilirse kanı akıtılmaz, kendi yayının kirişi ile boğulurdu. Bu gelenek Osmanlı’da dahi devam etmiştir.
Türk toplumları ve devletlerinde de elbette yöneten ve yönetilen ayrımı vardı, lakin bu ayrım yöneticilere asla ve kat’a törenin üstünde ya da dışında olma imtiyazı ve töreye aykırı davranma hakkı vermezdi.
Türk töresi kadın ve erkek ayrımı yapmaz, kölecil değil, eşitlikçi ve özgürlükçü bir yapıdadır. Türk töresi sekülerdir, kimse inancından dolayı bir imtiyaz sahibi olmaz yahut da bir yaptırıma muhatap olmaz. Türk töresinde ruhban sınıfı yoktur, din sömürüsü ve din görevlilerinin devlet yönetimine ve akçeli işlere karışması kabul edilemez. Bu manada seküler bir karakter arz eder. Göktengri inancında Kam ya da Şamanlar mülksüzdür, mülk edinmeleri yasaktır! İnanç önderliklerini siyasi güç ve mülk edinmede kullanmaları kesin olarak kabul edilemez.
Türk töresinde liyakat çok önemlidir, kişi adını bile gösterdiği başarı ve liyakata bağlı olarak kazanır. Türk töresinde ahlaksızlık ve yalan söylemek çok ciddi bir suçtur, törenin bu hükmünü ihlal edenler kesin olarak en ağır bir şekilde cezalandırılır.
Özellikle göçebe Türk devletleri bir çeşit askeri demokrasi ile yönetilirdi, mülk ortaktı ve bu manada komünal bir üretim biçimi olduğunu söyleyebiliriz. Türk devletleri daima sosyal devlet olmuştur ve bu özelliklerini kaybettikleri anda da yönetilenlerin saygı ve bağlılığını kaybederek yıkılmışlardır.
Türk milleti yerleşik hayata geçip üretim biçimi değiştikçe ne yazık ki töre göz ardı edilmiş özellikle ithal dini etkiler ile başka başka toplumlardan alınan dini yasalar Türk töresinin yerini almıştır.
Bu durum çok ciddi toplumsal huzursuzluklar yaratmış, birçok büyük ve kanlı isyana sebep olmuş, özellikle Türk obaları bu ithal yasaları hiçbir şekilde benimseyip içselleştirmemiştir.
Bu ithal dini yasalar dayatıldıkça daima Türkler ile devletin arasını açmış, Türklerin devlete olan biat ve bağlılığını zedelemiş, çoğu zaman ciddi bir çatışma ortamı yaratmıştır. Ancak Cumhuriyet rejimi ile birlikte Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde hem Türk kimliğinin devlet katında kabul görmesi hem de Türk töresine uygun, seküler bir hukukun uygulamaya konmuş olması sayesinde geniş halk kitleleri yeniden devlete saygı ve bağlılık duymaya başlamıştır.
Murat Özbülbül