Çin çıkışlı bir virüsün bütün dünyayı etkisi altına aldığı bugünlerde, ben de Çin’i anlatan ve ikisi özellikle bu konuda propaganda niteliği taşıyan üç filmden bahsetmek istiyorum.
Haklarında kısa bilgiler vereceğim bu üç filmden ilki 2015 yapımlı Wolf Totem (Kurdun Uyanışı). Filmde Mao’nun 1967 yılında başlattığı kültür devrimi hareketi neticesinde, iki gencin Moğolistan’da çobanlık ile geçinen bir kabileye gönderilmesi konu ediliyor. Filmin ana karakteri olan Chen ve arkadaşının görevi, buradaki halka Çince okuma ve yazmayı öğretmek. Kabile lideri tarafından kendilerine bir iş ve yurt verilecek olan ikili, iki yıl boyunca burada kalacak ve kültürel devrim için Çinceyi öğretecekler. Hatta başarabilirlerse, kendilerinden burada bir medeni (!) dönüşüm sağlamaları da bekleniyor. Sovyetler Birliği’nin uzun süre Moğolistan’ı kendi uzantısı gibi görme arzusunu, her iki devlet arasındaki gizli çekişmeyi, Mao ve Stalin arasındaki “uzun süreli barış” görüşmelerinin olumsuz neticelenmesini de göz önüne alırsak, Moğolistan’ı farklı bir yere koyabiliriz. Filmde kurdun kutsal sayılması, kabile şefinin ve üyelerinin Gök Tanrı’dan sık sık bahsedişi, Chen’in yakaladığı kurt yavrusu için “Tam bir Moğol kurdusun” demesi ve filmde yer yer Cengiz Han’a atıf yapılması da bölgedeki göçebe-çoban kültürü ve doğa ile kurulan ilişkiler hakkında bilgiler veriyor. Merkezi hükümetten “bölgedeki kurtların tamamının öldürülmesi” emrinin gelmesi de Çin’in diğerlerinin kültürel değerlerine saygı göstermemesi ve karşısına çıkan değerleri parçalayarak kendi değerlerini kurmak arzusunun bir yansıması. Buradaki yapılan uygulamanın uzun yıllar sonra mevcut Çin Hükümeti tarafından Doğu Türkistan’daki Türkler üzerinde uygulanması, toplama kamplarının eğitim kampları olarak lanse edilmeye çalışılması da Çin’in dışarı açılırken, içeride eski yöntemlerine sadık kaldığının göstergesi. Yani Çin, hala kültürel devrim (!) için mücadele ediyor.
Diğer iki film ise birbirinin devamı niteliğinde. Wolf Warrior (Kurt Savaşçı) adını taşıyan filmin başrol oyuncusu aynı zamanda filmin yönetmeni ve film Çin propagandası içermesi bakımından Amerika’nın bu alanda boy gösteren Hollywood filmlerine bir alternatif niteliğinde. İlk filmde emre itaat etmeyen bir keskin nişancının (Leng Feng ismiyle Wu Jing) Kurt Savaşçı isimli birliğe gönderilmesi, vurduğu kişinin ağabeyi tarafından başına ödül konulması ile paralı askerlerce öldürülmek istenmesi neticesinde ortaya çıkan olaylar konu ediliyor. Filmden bazı anekdotlar, filmin amacı hakkında daha iyi bilgi edinmenizi sağlayacaktır. Kardeşi başroldeki keskin nişancı tarafından öldürülen uyuşturucu kaçakçısı, başlarında Irak ve Afganistan’da savaşmış emekli bir askerin bulunduğu paralı askerlere, onu öldürme görevi veriyor. Bu emekli asker bunun kolay bir iş olduğunu belirtince uyuşturucu kaçakçısı, “Çinlileri hafife alma. Onlarla karşılaştığında neyle karşı karşıya olduğunu anlayabilirsin. Çin, siz paralı askerlerin kırmızı bölgesidir” diyor. Elbette burada direkt bir devleti hedef almak yerine, paralı askerlerin başındaki kişinin bir Amerikalı olması ve diğer askerlerinde “farklı milletlerden” oluşu, bir nevi Çin’in dünyanın geri kalanı ile mücadele ettiğini ama bu coğrafyanın onlar için tehlikeli olduğunu gösteriyor. Kurt Savaşçı Birliği olarak adlandırılan birlik ise “Özel Kuvvetlerdeki özel kuvvetler” olarak nitelendiriliyor ve amacının yabancı özel birliklerinin metotlarını denemek olduğu belirtiliyor. Başka bir deyişle, böyle bir özel birliğin başka bir ülkede olmadığı ima ediliyor. Filmdeki tatbikat esnasında ordunun çok yönlü simülasyonlar kullanabildiğini, savaş tekniklerini uzaktan kumanda ile deneyebildiğini, drone kullanımını, diğer birliğin bilgisayar sistemlerine girerek virüs saldırısı yapabildiğini, hatta yapay yağmur yağdıracak gücü olduğu gösteriliyor / söyleniyor. Bu da Çin Ordusunun çok güçlü olduğunu ifade etmek için kullanılan satır araları olarak karşımıza çıkıyor. Filmin devamında keskin nişancının bu pusudan kurtulduğunu, arkadaşlarını ve ülkesini onurlandırmak için sonuna kadar savaştığı ve sonunda başardığı işleniyor. Filmin özellikle final sahnesi en net mesajın verildiği kısım. Helikopterler, tanklar ve askerler ile yalnız başına kalan askerlerinin son anda yanına yetişen Çin Ordusu, sınırın diğer tarafındaki paralı askerleri püskürtüyor ve uyuşturucu baronunu yakalıyor. Ve komutan şöyle diyor: “Çin’in azmine kafa tutanların, saklanacak yeri yoktur.”
Son filmimiz ise yine Kurt Savaşçı filminin ikincisi. Fakat bunu ilkinden ayıran özellik Çin’de filme yoğun ilgi gösterilmesi ve filmin 5.68 Milyar Yuan (874 Milyon Dolar) gişe hasılatı elde etmesi. Film, Leng Feng’in ilk filmde öldürülen arkadaşının ailesine bulaşan tefeciyi silahsız olarak (göğsüne şiddetli bir tekmeyle) öldürmesi, sonrasında rütbelerinin sökülmesi ve hapse gönderilmesi ile başlıyor. Burada sevgilisinin görev sırasında öldürüldüğü haberini alıyor. 3 yıl sonra hapisten çıkıyor ve Afrika’ya yük taşıyan gemilerde çalışmaya başlıyor. Bir yandan çalışırken, diğer yandan da sevgilisini öldüren özel kurşunun izini sürüyor. Somali açıklarında gemiye saldıran korsanları öldürüyor ve yaşadığı Afrika ülkesine çıkıyor. Olaylar da tam olarak bu noktada başlıyor. Bir süre sonra ülkede isyan başlıyor, isyancılar şehirlere giriyor, Başbakan dâhil pek çok kişi öldürüyor ve ülkede terör hâkim olmaya başlıyor. Bu sırada Leng Feng, bölgedeki Çinli bir işadamı ve Leng’in siyahi vaftiz oğlu, Çin Elçiliği’ne sığınmak için savaş alanına dönen sokaklardan geçiyor. Elçiliğin tam dışına vardıklarına isyancılar yetişiyor. Fakat içeriden çıkan askerler hemen silahlarını isyancılara doğrultuyor (Birçok Amerikan filminde de buna benzer sahnelere rastlamışızdır) ve Büyükelçi dışarı çıkarak isyancılara “Çin ve Afrika dosttur” diyor. Bunun üzerine isyancılar geri çekiliyor. Çin Deniz Kuvvetleri vatandaşlarını tahliye için bölgeye geliyor, biletleri olanlar gemiye alınıyor ve gemi tam hareket edecekken Büyükelçi, Dr. Chen’in kurtarılması gerektiğini, bunun çok önemli olduğunu söylüyor. Komutan, bahsedilen hastanenin çok uzakta olduğunu, bunu kendilerinin yapamayacağını, ya BM müdahalesinin beklenmesini ya da bir gönüllünün oraya gidebileceğini söylüyor. Eski asker Leng bunun için gönüllü oluyor. Bunu da “bir kez kurt daima kurttur” diyerek ifade ediyor. (Türk Hava Kuvvetlerimizin kurt simgesi taşıyan 141. Filosu da bu sözü kullanmaktadır. ‘Once a wolf, always wolf’)
Filmin buradan sonraki kısmında Dr. Chen asilerce vuruluyor. Fakat yanında çalışan Amerikalı doktor (Rachel) ile küçük Afrikalı kız (Pasha), Leng tarafından kurtarılıyor. Daha sonra Leng, vaftiz oğlunun annesini ve diğer Çinlileri de sıkıştıkları fabrikadan kurtarmak için yola çıkıyor. Çin Kurtarma Gücü, Leng’e sadece 18 saat bekleyeceklerini, ondan sonra ülkeden ayrılacaklarını bildiriyor. Bu sırada kız Amerikan Konsolosluğu’na gitmeyi teklif ediyor ve aralarında şu şekilde bir diyalog gelişiyor:
- Abd askerleri orada konuşlu, en güvenli yol bu.
- Sence Abd askerleri dünyanın en iyileri mi? Belki de öyledir ama şu an neredeler?
- Konsolosluğa durumu bildirdim.
- Peki neredeler? Onları nasıl bilgilendirdiğini söylesene.
- Twitter’dan tweet attım.
Leng bunun üzerine güler. Doktor ise telefonu eline alır ve Konsolosluğu arar. Telefonun diğer ucundan “Amerikan Konsolosluğuna hoş geldiniz. Maalesef kapalıyız” sesi duyulur. Kadın sinirlenir. Leng, “Tüm askeri gemiler, buraya geldiğim esnada ayrılıyorlardı. Limanı terk ettiklerini gördüm. Gemilerde pek çok ülkenin bayrakları dalgalanıyordu. Bayrakların bir tanesinde yıldızlar ve şeritler vardı” der. Kadın bunun üzerine sinirlenir, yolun ortasında arabayı durdurup iner. Fakat biraz ileride aslanlar bir zebrayı parçalamaktadır. Leng bir süre doktor izler. Doktor mecburen araca geri dönünce aslanları gösterip “Askerlerin seni kurtarmaya gelmiş” der. Yani, Amerika başta olmak üzere herkes ülkeyi terk etmiş, sadece Çin geride kalmıştır. Hem Rachel’i, hem fabrikada sıkışan 41 işçiyi kurtarma işi Çin’e kalmıştır.
Burada birkaç önemli husus, filmi biraz daha ilginç kılıyor. Dr. Chen, bölgede ortaya çıkan “Lamanla” adlı bir virüse karşı aşı geliştirme çalışmaları yapmaktadır. Virüs, halüsinasyon ve yüksek ateşe sebep olmakta, 4 saat ile 5 ay arasında ölüme sebep olmaktadır. Leng’in doktoru ve küçük kızı aldığı hastane de karantina bölgesidir ve Leng de buradan virüs kapmıştır. Bu virüs bulaşıcıdır. Fakat birkaç sahne sonra aslında küçük kızın kanının doğal bir ilaç olduğunu ve bu salgını tedavi edebildiği görülür. Üzerinde ilk denenen kişi (mecburi olarak) Leng olur ve işe yarar. Yani Dr. Chen, Afrika’daki bu salgının ilacını bulmuştur ve küçük kıza sahip olan ülkedeki salgını bitirebileceği için küçük kızın kurtulmasını istemiştir.
Filmin devamında büyük kahramanlık gösteren Leng pek çok hayat kurtarır ama ilk filmde olduğu gibi yine karşısına paralı askerler ve asiler çıkar. Tanklarla etrafı çevrilidir. Bir yandan da olayları çeker ve BM tarafından izin gelir. Çin savaş gemilerinden atılan füzeler, tankları tam isabetle vurur ve bölgedeki asileri yok eder. Leng ve yanındakiler bölgeden araçlarla uzaklaşırken, yine asilerle karşılaşır. Fakat Leng, Çin bayrağını açar, onu tanıyan ve bayrağı gören asiler kendisine ve yanındakilere dokunmaz. Kafile güvenli şekilde BM tarafından girişine barikat kurulan ve Çin Deviz Kuvvetleri’nin beklediği limana ulaşır.Çin, Afrika’nın bu ülkesine aralarındaki dostluğu göstermiştir. Filmin sonuna doğru ise ÇHC pasaportu gösterilir. Bu da açıkça “Amerikan pasaportu her yerde ayrıcalıklıdır” algısına bir göndermedir.
İlk defa bu kadar uzun bir yazı yazdığımın farkındayım ama atladığım herhangi bir noktanın, fikrimi tam yansıtamaması endişesinin buna sebep olduğunu söyleyebilirim. Bu serinin ikinci filmi özellikle Çin’in Afrika’ya olan ilgisi, “Çin-Afrika dostluğu” vurgusunu özellikle yapması ile gözler önüne serilmektedir. Ayrıca her iki filmde de asıl düşman olarak Abd’nin gösterilmesi, diğer ülkelerin onun yanındaki etkisiz elemanlar / paralı askerler gibi tanıtılması da Çin’in dünyanın geri kalanına bakışını göstermektedir. Yine silahların sergilenmesi, Çin her yerde vatandaşını korur, dünyaya nizam verir ve ülkesini de diğer her türlü yabancı unsura dar eder gibi imgeler de filmde işlenmiştir.
Velhasıl, yıllarca dünyaya fikir ihraç etmeye çalışmayan veya ilgisi sadece kendi ülkesi ile sınırlı kalan Çin özellikle ilk filmin yayınlandığı 2016 yılından bu yana, ilgisinin ne yönde olduğunu, hangi alanda gelişmeye çalıştığını gözler önüne sermiştir. Gelecekte de bu amaçlar doğrultusunda çalışacağı muhakkaktır.
Veysel Çıtlak