Alıstağı Bavrımız: Mağcan Cumabay

TAKİP ET

"Korgasın jas jürekke ogı battı Kinesiz taza kanım suday aktı"

Adı, Türkçülüğün Türkistan'daki erken dönem temsilcilerinin başında gelen Mağcan Cumabay, 1895 yılında Kuzey Kazakistan'da dünyaya gelmiştir. Henüz ufak yaşlardayken dinî eğitimini almaya başlayan Mağcan'ın siyasi kimliğini yaratmaya başlayan yer ise 1905 ile 1910 yılları arasında eğitim aldığı Kızılyar'daki medrese olmuştur. İstanbul Darülfünunu'ndan mezun olan Muhammedcan Begişev tarafından kurulan bu medresede Ceditçi bir eğitim programı uygulanmıştır. Mağcan, Doğu ve Batı klasiklerini de ilk olarak burada okuma fırsatı bulmuştur.

20 yaşına gelmeden ilk şiirlerini yaratmaya başlayarak dikkat çeken Mağcan'ın küçük yaşlarda kaleme aldığı bu eserlerde dahi temsil ettiği milli ruh ve bilincin açık bir şekilde izlerine rastlanır.

1913 yılında Omsk Öğretmen Okulu'nda eğitim almaya başlayan genç şair, Kazakların eğitim sorunlarını çözmeye yönelik kurulan “Birlik” isimli harekette de faaliyet göstermiştir. Kısa süre sonra Alaş Hareketi'ne katılan Mağcan, burada Ahmet Baytursınulı ve Alihan Bökeyhanulı gibi hareketin önderleriyle tanışma fırsatı bulmuştur. 1917 yılında Rusya'da devrimin gerçekleşmesinin ardından Türk toprakları Rus Çarı'nın zincirlerinden kurtulur kurtulmaz özerk Kazak hükumetini kurabilmek adına çalışmalara başlamıştır. Rusya Kurucu Meclisi'nde de Kazakları temsil etmiştir.

İlerleyen yıllarda yayıncılık faaliyetlerine ağırlık veren Mağcan; Bostandık Tuvı, Ak Jol, Şolpan gibi pek çok gazete ve dergide çalışmış; buralarda makale ve şiirler yayımlamıştır. 1923-1927 yılları arasında Moskova Edebiyat ve Sanat Enstitüsü'nde eğitim almıştır.

1925 yıllarında Cumabay, bireysel olarak ilk kez Türk olmanın bedelini ödemeye başlamış ve Enbekşi Kazak gazetesindeki yazıları nedeniyle hedef gösterilmiştir. Komünist rejim aleyhinde çalıştığı yönündeki iddiaların hiçbir zaman ardı arkası kesilmemiş ve hakkında daima menfi kampanyalar yürütülmüştür. Buna rağmen Cumabay, asla komünizm lehinde yazılar yazmayı da kabul etmemiştir.

Daha sonra Burabay ve Kızılyar'da öğretmenlik yapan Mağcan, Türk ve Türkçülüğünün bedelini mesleğini icra ederken de ödemeye devam etmiş ve Sovyet karşıtı “Alka” isimli gizli bir örgüt kurduğu iddiasıyla 1929 yılında tutuklanmıştır. Serbest bırakılması ancak 7 yıl sonra ünlü yazar Maksim Gorki'nin girişimleriyle mümkün olmuştur. Hürriyetine kavuşan Mağcan, yeniden öğretmenliğe döndüyse onu hedef tahtasına oturtan Sovyet rejimi mesleğini sürdürmesine imkan tanımayarak işine son vermiştir.

1937 yılında Almatı'ya gelerek çeviri işleriyle meşgul olan Türk'ün büyük kalemi Mağcan Cumabay, Sovyet Diktatörü J. Stalin'in “büyük terör” politikası kapsamında Türkçülük-Turancılık suçundan tutuklanmış ve 19 Mart 1938 tarihinde de idam edilmiştir.

Topraklarını yabancı askerlerin postalları çiğnediği zamanlarda savaştan savaşa koşan Türkiye Türklüğüne hitaben kaleme aldığı;

“Şark urıp erikke umtılgan Türik janı
Şınımen avırdı ma, bitip halı
Ot sönip jürektegi, kurgadı ma
Kaynagan tamırdagı ata kanı”

mısralarının geçtiği Alıstağı Bavrıma (Uzaktaki Kardeşime) şiiriyle batı ve doğu Türk elleri arasında adeta bir köprü yaratmıştır.

Mağcan Cumabay