Yaşayan tek sömürge imparatorluğu olan Rusya, Türk topluluklarının yaşadığı Türkistan bölgesini kolonileştireceği bölge olarak belirlemişti. Diğer sömürge imparatorluklarının aksine Rusya denizaşırı sömürgeler aramıyor, düşük nüfus yoğunluğu ve o dönem için kürk ve maden gibi önemli kaynaklara sahip olmasıyla cazip Türkistan ve Sibirya topraklarına göz dikiyordu.
18. yüzyılda Tataristan’ın doğusundaki operasyonlar için bir üs olması gayesiyle ünlü “karargah-şehir” Orenburg’u inşa etmeye başlayan Rusya, bu şehri ikmal merkezi ederek doğuya ve güneye doğru genişlemeye başlamıştı. Kazak steplerinde düşük nüfus yoğunluğu nedeniyle daha başarılı olurken, güneyde Hive, Hokand hanlıkları gibi görece yüksek nüfuslu ve daha organize olmuş bir devlet teşkilatına sahip bölgelerde direniş oldukça sert geçmişti. Bölgede Rusya’nın hamlelerini ilgiyle izleyen İngiltere, zaman zaman Özbek elitleri ve Ruslar arasında arabuluculuk yaparak Hindistan ve havzası ile Rus toprakları arasında bölgeyi bir tampon olarak tutmaya çalışsa da, Rus yayılmacılığına engel olamamıştı.
İki asırdan fazla süren ve sayısız savaşa, ihanete, dağılmaya, toparlanmaya ve isyana sahne olan Türkistan işgalinin son perdelerinden biri, Göktepe Savaşı’dır. Rus harekatına eşlik eden İngiliz gezgin Charles Marvin’in bir kitabı vesilesiyle dönemin basınında da kendisine yer bulan Göktepe Savaşı, Türkmenistan coğrafyasının en önemli kenti olan Merv’i alma hedefiyle bölgedeki göçebe Türkmenlere savaş açan Rusya’nın yenildiği muharebelerden biridir. Önemli bir ticaret şehri olan ve özellikle İngiliz seyyahların abartılı anlatımları nedeniyle Rus tahayyülünde düşsel bir imgeye dönüşen Merv’in işgal edilmesi, Rusya’nın Türkistan işgalinin güney ayağını tamamlayacaktı. Bu maksatla Nikolay Lomakin komutasındaki 1400 piyade, 2000 kozak süvarisi, yaklaşık 1000 yardımcı unsur ve yirmi civarı toptan oluşan Rus gücü Hazar kıyısındaki karargahlarından bahar sonunda yola çıkmıştı. Birlik ilerledikçe çöl şartları yaz mevsimi nedeniyle ağırlaşıyor ve ikmal git gide zorlaşıyordu. 3500 develik ikmal gücü, birlik için hayati önemi haizdi.
Rusların Akhal Teke Türkmenlerinin topraklarına girmesiyle, Türkmen savunma stratejisi belirginleşti ve Kara Batır burada sahneye çıktı. Birçok Türk topluluğunda olduğu gibi, Türkmenler arasından da işbirlikçiler çıkmış ve Ruslara teslim olma çağrıları yapmıştır, bunlardan biri olan Tekme Serdar’ın ancak yirmi adam bulabildiği Charles Marvin tarafından kaydedilir. Teslim olmak yerine göçebe Türkmenler kadınlar, çocuklar ve atlarını (Tekme Serdar’ın kafilesi Rus birliğine eriştiğinde oldukça zayıf atlara binmektedirler, bunun sebebini “en iyi atların kalelere yollanmış olması”yla açıklamıştır.) Dengil Tepe denen bölgede, Göktepe Kalesi’ne yollarlar. Yarısından çoğu kadın ve çocuklardan oluşan 20.000 kişilik nüfus, yığma duvarlar, yığma topraktan burçlar, hendekler ve çalılıklardan ibaret bir müstahkem mevki olan Göbektepe’ye sığınmıştır. Göbektepe’yi üs olarak kullanan Türkmen atlıları, Lomakin’in kuvvetlerine yıpratma taktiği uygularlar. Marvin bu atlıları “uzun boylu, iri kıyım, yağız yüzlü, kaba kaşlı, gözü dönmüş atlılar… Ağızlarında kan damlayan bir kavisli kılıç, ellerinde iki piştov… Ansızın hücum edip, Ruslar nişan alana dek çoktan yok olmuş oluyorlardı…” diyerek anlatır. Bu atlıların lideri, Türkmenlerin Kara Batır dediği isimsiz bir “cigit”tir. Cigitler, yine Marvin’in şahitliğine göre, baskın operasyonlarında süvari kolunun kalanından ayrı at süren ve düşman saflarını karıştıran en gözükara Türkmenlerdi. Kara Batır, “Kara Kahraman” anlamına gelen lakabını, bu baskınlardaki yiğitliğinden almıştır.
Lomakin’in kafilesi asıl ordu ve ikmal kolu olarak iki parça halinde hareket ediyordu. Türkmen atlıları, sürekli olarak ikmal kolunu hedef almış ve iki kol arasındaki habercileri çoğu zaman yakalayarak öldürmüş, öldürdükleri kozakların cesetlerini parçalayarak yol üzerine bırakmışlardı. Bu, Rus ordusunda büyük bir infial uyandırmış; su ve yiyecek azlığı, sürekli tetiktelik, gece baskınları nedeniyle uykusuzluk nedeniyle zaten mental ve fiziksel anlamda yorgun düşmüş olan kafile, öfkeyle dolmuştu.
Ordu, Göktepe’ye eriştiğinde yoğun bir topçu ateşinden sonra hücuma geçti. Bu esnada Kara Batır, düşmanı kadınlar ve çocukların bulunduğu asıl korunaklı alandan uzağa çeken hamleler yaptı. Düşmana kuzey burcunu üs ederek saldıran Kara Batır, bu saldırılarının çoğunda tek başınaydı. Kara Batır’ın tek başına saldırılar düzenlediğini gören Akhal Teke Türkmenleri, bu kahramanlık karşısında cesaretlenmişler ve Kara Batır’ı yalnız bırakmamak için huruç harekatı düzenlemişlerdi.
Bu huruç harekatı başarısız olsa da, Rus ordusunun düzenini bozmuştu. Lomakin’in topyekun hücum emrini vermesiyle kaleye saldıran Rus askerleri, Marvin’e göre ciddi bir hata yapmışlardı: Kafkas avullarına saldıran Ruslar, düşmana kaçacak bir yön bırakma geleneği geliştirmişseler de, zikredilen öfke patlaması ve bozuk psikoloji nedeniyle düzensiz ve amansız bir hücuma geçmişlerdi. Dört yandan kuşatılarak saldırı altında kalan Türkmenler, Kara Batır hayatını kaybetmiş olsa da, kaçacakları bir yer olmadığından, kadınları ve çocuklarını korumak için amansız bir savunmaya tutuştular. Bu denli bir direnişe alışkın olmayan Rus askerleri geri çekilmek zorunda kaldılar. Kaçan Rusları takip eden Türkmenler ancak top ateşiyle durdurulabildiler.
Ruslar iki sene sonra daha büyük bir orduyla Türkmen direnişini kırmayı başarsalar da, bir avuç göçebe Türkmen’in isimsiz kahraman Kara Batır önderliğinde teknoloji açısından kat be kat üstün bir orduya direnişi, bugün dahi Türkmenistan’ın en önemli tarihi motiflerinden biridir. Çağdaşı Molla Kömek, Kara Batır’ın ardından yazdığı ağıtta, Kara Batır’ın Türkmen ulusu için eriştiği mertebeyi şöyle anlatıyordu:
Torgayın çöşmegi, Süntün süyrüsi
Bendesen jülgesi yerin niresi
Hazan urdu bagda gülün meyvesi
İl-ulusu yasın tutsun Kara’nın
Molla Kömek, eder seher ser bilen
Keşke alıp bolsa janı zor bilen
Bir de naçar kaldı yüz min gam bilen
Yedi yıllap yasın tutsun Kara’nın
18. yüzyılda Tataristan’ın doğusundaki operasyonlar için bir üs olması gayesiyle ünlü “karargah-şehir” Orenburg’u inşa etmeye başlayan Rusya, bu şehri ikmal merkezi ederek doğuya ve güneye doğru genişlemeye başlamıştı. Kazak steplerinde düşük nüfus yoğunluğu nedeniyle daha başarılı olurken, güneyde Hive, Hokand hanlıkları gibi görece yüksek nüfuslu ve daha organize olmuş bir devlet teşkilatına sahip bölgelerde direniş oldukça sert geçmişti. Bölgede Rusya’nın hamlelerini ilgiyle izleyen İngiltere, zaman zaman Özbek elitleri ve Ruslar arasında arabuluculuk yaparak Hindistan ve havzası ile Rus toprakları arasında bölgeyi bir tampon olarak tutmaya çalışsa da, Rus yayılmacılığına engel olamamıştı.
İki asırdan fazla süren ve sayısız savaşa, ihanete, dağılmaya, toparlanmaya ve isyana sahne olan Türkistan işgalinin son perdelerinden biri, Göktepe Savaşı’dır. Rus harekatına eşlik eden İngiliz gezgin Charles Marvin’in bir kitabı vesilesiyle dönemin basınında da kendisine yer bulan Göktepe Savaşı, Türkmenistan coğrafyasının en önemli kenti olan Merv’i alma hedefiyle bölgedeki göçebe Türkmenlere savaş açan Rusya’nın yenildiği muharebelerden biridir. Önemli bir ticaret şehri olan ve özellikle İngiliz seyyahların abartılı anlatımları nedeniyle Rus tahayyülünde düşsel bir imgeye dönüşen Merv’in işgal edilmesi, Rusya’nın Türkistan işgalinin güney ayağını tamamlayacaktı. Bu maksatla Nikolay Lomakin komutasındaki 1400 piyade, 2000 kozak süvarisi, yaklaşık 1000 yardımcı unsur ve yirmi civarı toptan oluşan Rus gücü Hazar kıyısındaki karargahlarından bahar sonunda yola çıkmıştı. Birlik ilerledikçe çöl şartları yaz mevsimi nedeniyle ağırlaşıyor ve ikmal git gide zorlaşıyordu. 3500 develik ikmal gücü, birlik için hayati önemi haizdi.
Rusların Akhal Teke Türkmenlerinin topraklarına girmesiyle, Türkmen savunma stratejisi belirginleşti ve Kara Batır burada sahneye çıktı. Birçok Türk topluluğunda olduğu gibi, Türkmenler arasından da işbirlikçiler çıkmış ve Ruslara teslim olma çağrıları yapmıştır, bunlardan biri olan Tekme Serdar’ın ancak yirmi adam bulabildiği Charles Marvin tarafından kaydedilir. Teslim olmak yerine göçebe Türkmenler kadınlar, çocuklar ve atlarını (Tekme Serdar’ın kafilesi Rus birliğine eriştiğinde oldukça zayıf atlara binmektedirler, bunun sebebini “en iyi atların kalelere yollanmış olması”yla açıklamıştır.) Dengil Tepe denen bölgede, Göktepe Kalesi’ne yollarlar. Yarısından çoğu kadın ve çocuklardan oluşan 20.000 kişilik nüfus, yığma duvarlar, yığma topraktan burçlar, hendekler ve çalılıklardan ibaret bir müstahkem mevki olan Göbektepe’ye sığınmıştır. Göbektepe’yi üs olarak kullanan Türkmen atlıları, Lomakin’in kuvvetlerine yıpratma taktiği uygularlar. Marvin bu atlıları “uzun boylu, iri kıyım, yağız yüzlü, kaba kaşlı, gözü dönmüş atlılar… Ağızlarında kan damlayan bir kavisli kılıç, ellerinde iki piştov… Ansızın hücum edip, Ruslar nişan alana dek çoktan yok olmuş oluyorlardı…” diyerek anlatır. Bu atlıların lideri, Türkmenlerin Kara Batır dediği isimsiz bir “cigit”tir. Cigitler, yine Marvin’in şahitliğine göre, baskın operasyonlarında süvari kolunun kalanından ayrı at süren ve düşman saflarını karıştıran en gözükara Türkmenlerdi. Kara Batır, “Kara Kahraman” anlamına gelen lakabını, bu baskınlardaki yiğitliğinden almıştır.
Lomakin’in kafilesi asıl ordu ve ikmal kolu olarak iki parça halinde hareket ediyordu. Türkmen atlıları, sürekli olarak ikmal kolunu hedef almış ve iki kol arasındaki habercileri çoğu zaman yakalayarak öldürmüş, öldürdükleri kozakların cesetlerini parçalayarak yol üzerine bırakmışlardı. Bu, Rus ordusunda büyük bir infial uyandırmış; su ve yiyecek azlığı, sürekli tetiktelik, gece baskınları nedeniyle uykusuzluk nedeniyle zaten mental ve fiziksel anlamda yorgun düşmüş olan kafile, öfkeyle dolmuştu.
Ordu, Göktepe’ye eriştiğinde yoğun bir topçu ateşinden sonra hücuma geçti. Bu esnada Kara Batır, düşmanı kadınlar ve çocukların bulunduğu asıl korunaklı alandan uzağa çeken hamleler yaptı. Düşmana kuzey burcunu üs ederek saldıran Kara Batır, bu saldırılarının çoğunda tek başınaydı. Kara Batır’ın tek başına saldırılar düzenlediğini gören Akhal Teke Türkmenleri, bu kahramanlık karşısında cesaretlenmişler ve Kara Batır’ı yalnız bırakmamak için huruç harekatı düzenlemişlerdi.
Bu huruç harekatı başarısız olsa da, Rus ordusunun düzenini bozmuştu. Lomakin’in topyekun hücum emrini vermesiyle kaleye saldıran Rus askerleri, Marvin’e göre ciddi bir hata yapmışlardı: Kafkas avullarına saldıran Ruslar, düşmana kaçacak bir yön bırakma geleneği geliştirmişseler de, zikredilen öfke patlaması ve bozuk psikoloji nedeniyle düzensiz ve amansız bir hücuma geçmişlerdi. Dört yandan kuşatılarak saldırı altında kalan Türkmenler, Kara Batır hayatını kaybetmiş olsa da, kaçacakları bir yer olmadığından, kadınları ve çocuklarını korumak için amansız bir savunmaya tutuştular. Bu denli bir direnişe alışkın olmayan Rus askerleri geri çekilmek zorunda kaldılar. Kaçan Rusları takip eden Türkmenler ancak top ateşiyle durdurulabildiler.
Ruslar iki sene sonra daha büyük bir orduyla Türkmen direnişini kırmayı başarsalar da, bir avuç göçebe Türkmen’in isimsiz kahraman Kara Batır önderliğinde teknoloji açısından kat be kat üstün bir orduya direnişi, bugün dahi Türkmenistan’ın en önemli tarihi motiflerinden biridir. Çağdaşı Molla Kömek, Kara Batır’ın ardından yazdığı ağıtta, Kara Batır’ın Türkmen ulusu için eriştiği mertebeyi şöyle anlatıyordu:
Torgayın çöşmegi, Süntün süyrüsi
Bendesen jülgesi yerin niresi
Hazan urdu bagda gülün meyvesi
İl-ulusu yasın tutsun Kara’nın
Molla Kömek, eder seher ser bilen
Keşke alıp bolsa janı zor bilen
Bir de naçar kaldı yüz min gam bilen
Yedi yıllap yasın tutsun Kara’nın