İtil'in Bilge Çağlayanı: Sadri Maksudi Arsal

TAKİP ET

Sadri Maksudi Arsal, Türk-Tatar devlet adamı, hukukçu, akademisyen ve politikacıdır. Tataristan’ın Kazan bölgesine yakın Taşsu köyünde 5 Ağustos 1879 tarihinde dünyaya gelmiştir. Resmi adı olan Sadrettin Nizamettinoviç ismini 1930 yılında Türkiye’de bulunduğu sırada soyadı kanunu çıkınca Sadri Maksudi Arsal olarak değiştirmiştir. Köyün imamı Nizameddin Maksudi’nin oğlu olan Sadri Maksudi, ilkokul eğitimini köyünde bulunan okulda almıştır. Daha sonra ileriki dönemlerde ünlü bir pedagog olacak olan ağabeyi Ahmet Hâdi Maksudi’nin öğretmen olarak görev yaptığı Allâmiye Medresesi’nde eğitimine devam etmiştir. Burada Arapça ve dini ilimler öğrenen Sadri Maksudi, Kazan’da geçirdiği yıllarda İstanbul’dan gelen çocuk romanlarını okumak suretiyle Osmanlı Türkçesi öğrendi. Hatta o yıllarda bu romanlardan biri olan Robinson Crusoe adlı romanı Osmanlı Türkçesinden Kazan Türkçesine çevirmiştir.

1895 yılında Bahçesaray’da bulunan Zincirli Medrese’de ders vermesi için davet edilen ağabeyi ile birlikte Bahçesaray’a giden Sadri Maksudi, eğitimine burada devam etmiştir. Burada Rusça öğrenen Sadri Maksudi, aynı medresede öğretmenlik yapan ve Maksudi’nin ileride ‘manevi babam’ olarak takdim edeceği İsmail Gaspıralı ile tanışmıştır. 1897 yılında Rus Öğretmen Okulu’na kaydolan Sadri Maksudi, bu okulda Ayaz İshaki ile de yakın arkadaşlık kurmuştur. Öğretmen okuluna devam ettiği yıllarda ilk hikaye denemeleri yayımlanmıştır. 1900 yılında Maişet adlı romanını Kazan’da yayımlamıştır. Maksudi, bu romanı yazmaktaki amacının “Tatarcanın milli bir edebiyat haline gelmesine katkı sunmak” olduğunu açıklamıştır.

Öğretmen okulundan mezun olunca Fransızca ve Latince eğitimini tamamlamasının ardından 1902 yılında Paris’teki Sorbonne Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne yüksek tahsil yapmak için gitmiştir. Burada Yusuf Akçura ve Yahya Kemal ile tanışan Sadri Maksudi, aynı zamanda Edebiyat Fakültesi, Collège de France gibi yerlerde de tarih ve sosyoloji dersleriyle bazı konferansları takip etmiştir.

1906 yılında mezun olup Tataristan’a geri döndüğü sırada Rus çarı meşruti bir idare kurmaya mecbur bırakılarak ilk defa Duma (parlamento) toplanmıştı. İlk Duma’nın kısa bir süre içinde dağılmasıyla II. Duma’ya Kazan’dan üye seçilen Sadri Maksudi, II. Duma’nın da dağılmasıyla III. Duma’ya üye seçilmiştir. Burada Kuzey Türklerinin sorunlarını ve Ruslaştırma aleyhindeki düşüncelerini sürekli dile getiren Sadri Maksudi, Türk-Müslüman vekillerin fahri lideri konumuna ulaşarak Başkanlık Divanı üyeliğine seçilmiştir. Sadri Maksudi, 1909 yılında İngiltere’ye giden heyete seçilmiş ve burada yaptığı gözlemleri Kazan’a döndüğünde İngiltere’ye Seyahat adıyla kitap olarak yayımlamıştır. 

1913 yılında avukatlık yapmaya başladı. 1917 yılındaki Rus İhtilali’nden sonra Rusya Müslümanları Kurultayı’nda “Milli-Medeni Muhtariyet” projesini kabul ettirmiştir. “İç Rusya ve Sibirya Milli-Medeni Türk-Tatar Muhtariyeti Anayasası” hazırlayarak Kazan bölgesinde muhtar Türk devletinin kurulmasında önemli rol oynamıştır. Kurulan bu özerk devletin hem Millet Meclisi Başkanı hem de Milli İdare Başkanı seçilerek İdil-Ural Devleti’nin ilk cumhurbaşkanı olmuştur. Bolşevizm, Rusya üzerinde derin bir hakimiyet kurunca devletin ömrü uzun süreli olmadı ve Ruslar tarafından dağıtılarak feshedildi.

Sadri Maksudi, Bolşevizm Rusya üzerinde daha da yayılmaya başlayınca Finlandiya üzerinden Paris’e gitmiştir. Burada Sorbonne’a bağlı bir enstitüde akademik faaliyetlerine devam eden Sadri Maksudi, I. Dünya Savaşı sonucu Paris’te toplanan Paris Barış Konferansı’nda Rusya Avrupası Müslümanlarının talebine dair bir muhtıra vermiştir. Sorbonne Üniversitesi’ne bağlı Slav Kavimleri Araştırma Enstitüsü’nde serbest ders açtırarak Türk-Tatar kavimleri ve Orta Asya ile ilgili ders okutmuştur. 1922 yılında politikayı bırakarak ailesiyle birlikte Berlin’e yerleşmiştir. Burada akademik çalışmalarına yönelen Sadri Maksudi, 1924 yılında Türk Ocakları’nın daveti üzerine Türkiye’de bir dizi konferanslar vermiştir. Bu ziyaretleri sırasında Atatürk ile tanışmıştır.

1925 yılında Maarif Vekili Hamdullah Suphi tarafından Türkiye’ye davet edilmiştir. Daveti kabul eden Sadri Maksudi, Ankara’ya yerleşerek önce Telif ve Tercüme Heyeti üyeliğine ardından da Ankara Adliye Hukuk Mektebi’ne profesör olarak seçilmiştir. Daha sonra Hukuk Fakültesi olan Adliye Hukuk Mektebi’nde uzun yıllar görev yaparak umumi hukuk tarihi, Türk hukuk tarihi ve hukuk felsefesi dersleri okutmuştur. Türk Ocakları’nın 1930 yılında yapılan kurultayında yalnızca tarihle uğraşacak bir tarih encümeni ve tarih akademisi kurulması gereğini şiddetle savunmuştur. Afet İnan’ın da bu görüşü desteklemesiyle bugünkü Türk Tarih Kurumu’nun temeli  olan Türk Tarihini Tetkik Cemiyeti faaliyete başladı. Yine aynı yıl Türk Dili İçin adlı bir eser yayımlayarak Türk dili hakkındaki görüşlerini ortaya koymuştur. Osmanlı devrinden kalma yazı dili düzeltilerek yabancı kelimelerden ayıklanmasını ve öztürkçe kelime köklerinden yeni bir edebî-ilmî dil meydana getirilmesi fikrini savunduğu eserini Mustafa Kemal’e sunmuştur. Mustafa Kemal, bu kitaba bir de önsöz yazmıştır.

1930-1934 arası Şebinkarahisar, 1934-1938 arası ise Giresun milletvekilliği yapan Sadri Maksudi, 1939’da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi tarih profesörlüğüne, 1941’de Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi hukuk tarihi ve felsefesi profesörlüğüne, 1944’te de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi hukuk tarihi ve felsefesi ordinaryüs profesörlüğüne getirilmiştir. Hukukun Umumi Esasları (1937), Hukuk Tarihi Dersleri (1938), Umumi Hukuk Tarihi (1941), Hukuk Felsefesi Tarihi (1946) ve Türk Tarihi ve Hukuk (1947) isimli eserleri ile Türkiye’deki hukuk eğitimine ciddi katkılarda bulunmuştur. 1950’de Demokrat Parti’den Ankara milletvekili seçilen Sadri Maksudi, Türkiye adına Avrupa Konseyi çalışmalarında boy göstermiştir. 1954 yılında siyasi hayatını sonlandırarak akademik çalışmalarına önem vermiştir. 

Türk tarihinin yalnızca muharebeler üzerinden değil sosyolojik açıdan da değerlendirilmesi gerektiğine inanan Sadri Maksudi, Milliyet Duygusunun Sosyolojik Esasları adlı bir eser yayınlayarak bir milliyetçilik kuramı ortaya koymaya çalışmış ve milliyet hakkındaki fikirleriyle bugünkü medenî milletlerde milliyetçiliğin dayandığı esasları anlatmıştır.

Sadri Maksudi Arsal’ın 1911 yılında evlendiği Kamile Rami ile birlikteliğinden Adile ve Naile isminde iki kız çocuğu dünyaya gelmiştir. 20 Şubat 1957 yılında İstanbul’da hayata gözlerini yuman Sadri Maksudi’nin naaşı İstanbul Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedilmiştir. Kızı Adile Ayda tarafından 1991 yılında Maksudi Arsal adlı bir biyografisi yayımlanmıştır.

sadri maksudi arsal kazan tatar bolşevizm sscb çarlık rusyası osmanlı devleti atatürk adile ayda sorbonne üniversitesi milliyet duygusunun sosyolojik esasları zincirlikuyu mezarlığı demokrat parti hukuk tarihi um