Kültürel Soykırımın Ortasında Doğu Türkistan:3

TAKİP ET

Soykırım döneminde (kültürel, ölümlü veya her ikisi de) sanat neden önemlidir? Art Spiegelman'ın Maus ve Marjane Satrapi'in Persepolis gibi eserlerini hep sevdim

Soykırım döneminde (kültürel, ölümlü veya her ikisi de) sanat neden önemlidir? Art Spiegelman’ın Maus ve Marjane Satrapi’in Persepolis gibi eserlerini hep sevdim. Eserleri yoluyla, siyasi kargaşanın kişisel, ailesel veya psikolojik düzeyde neler yapabileceğini anlıyorum, ancak en zorlu koşullarda bile sanatın, insanların başa çıkmasına yardımcı olmak ve baskıyla otoriteyi azaltmak gibi bir etkisi olduğunu düşünüyorum. Sanatın insan deneyimini belgelemek, dayanıklılıklarını ve umutlarını göstermek için mükemmel bir unsur olduğunu düşünüyorum. Tarihte soykırımlar genellikle olayların farklı versiyonları üzerinde farklı taraflar tarafından şiddetle tartışılmaktadır, bu da dokümantasyonu çok önemli ve acil bir görev haline getirmektedir. Sanat, siyasi ortamın sürekli değişen bağlamlarında derin bir konuma sahiptir, bu nedenle, zaman içinde, belirli tarihsel gerçekler için yeri doldurulamaz bir havuz oluştururlar. Doğu Türkistan’daki sistemik baskı ve şiddet ile ilgili olarak “insan nitelikleri”(su-cı), sosyal üreme ve neoliberal kapitalizm arasındaki bağlantıları açıklayabilir misiniz? “İnsan kalitesi”, Çin’in kırsal ve etnik azınlık popülasyonlarını hedefleyen modernizasyon projesinde bir söylemdir. Bu siyasi vizyon altında, her insanın değeri, genellikle kentsel Çinliler tarafından temsil edilen medeniyet ideolojisi  altında ölçülür. Su-cı (“kültür” veya “medeniyet” olarak tercüme edilir) söylemi aynı zamanda bireyin politik temsilini ve ekonomik değerlerini de belirler; örneğin, kırsal kesim ve azınlık nüfusu “düşük kalite” olarak temsil edilmektedir – yoksullukları kültürlerine bağlıdır. Bu güçlü söylem Çin’de gerçek olarak kabul ediliyor ve şimdi Şi Cinping ‘in 2020 yılına kadar “Hedeflenen Yoksullukla Mücadele” hedefini içeriyor. 2019’dan bu yana, birçok kamp mahkumu asgari ücret altında toplama kamplarının yakınındaki tekstil fabrikalarında çalışmak için sözleşmeler imzalamak zorunda kaldı. . İşçilerin belirlenen işleri bırakma, kamplardan ayrılma ve ailelerine ve topluluklarına dönme özgürlüğü yoktur. Devlet medyası bunun bir tür yoksulluğun hafifletilmesi olduğunu ve su-cı’lerini geliştirebileceğini iddia ediyor. Bu durumda,  su-cı  devletin insanları ekonomik kalkınma ve ideolojik kontrol için boyun eğdirmek için kullandığı bir araç haline geldi. Özellikle kadınlar Çin devleti tarafından nasıl hedefleniyor ve Uygur kadınlarının kimliği, üremesi ve hatta evliliği devlet tarafından kontrol edilip yönetilmek isteniyor. Çin’in bu tutumunu anlatır mısınız? Çin’de “Doğu Türkistan kadınları” nın popüler temsili genellikle Müslüman azınlık kadınları şeklindedir. Nadir de olsa Çinli kadınlar da akla gelmektedir. Fakat Çinli kadınlar moderniteyi temsil ederken azınlığa mensup kadınlar geri ve gelişime ihtiyaç duyan kadınları temsil eder.  Uygur kadınlarına gelince, genellikle arzu nesneleri olarak tasvir edilirler ve televizyondaki turizm reklamlarında oryantalize olurlar. Bu arada, Çin devleti, Doğu Türkistan’daki İslamcılığı Azaltma çalışmalarında ABD’nin “Teröre Karşı Savaş” oyun kitabındaki Müslüman kadınları kurtar söylemini sıkça kullanmaktadır. Son yıllarda Uygur ve Kazak kadınlarının daha fazla resmedilip obje olarak sunulması onları İslami ataerkil kültürün hedefleri haline de getirmektedir. Devlet önderliğindeki kampanyalar onları daha kısa etek giymeye, makyaj yapmaya, fabrikalarda çalışmaya ve Çinli erkeklerle evlendirmeye yönlendiriyor. Çinli-Uygur gerginliği son on yıllarda arttıkça, Uygur kadınları gerçekten de direniş ve kimlik açısından sembol haline geldi. Ancak, Çin hükümeti şimdi bu sembolü Uygur topluluğunu daha da kırmak için kullanıyor. [caption id="attachment_12418" align="aligncenter" ] Bu çalışmada, yüz tanıma kamerası, iki Uygur dansçısının yüzlerine odaklanarak kilitleniyor, yüzlerini Çin’in geniş veritabanı ve Entegre Ortak Operasyonlar Platformu ile sıralıyor, arşivliyor ve analiz ediyor. Sistem kişilerin suçluluklarını teşhis etmeye hazır.[/caption] Çin Doğu Türkistan’da işlediği suçları ört bas etmek ve gerek bölge ülkelerinin (Kazakistan gibi) gerek Kuşak Yol Projesindeki ülkelerin görmezden gelmesini sağlamak için bu ülkelere ne tür ekonomik teşvikler vermektedir? Orta Asya ve Kuşak Yol Projesindeki ülkelerin arasında petrol endüstrisi olarak en büyük ülke Kazakistan’dır. Muhtemelen Kuşak Yol Projesi nedeniyle en fazla tehlike altında olan ülke de Kazakistan’dır. Çin, Kazakistan’ın altyapı, doğal gaz ve kimya endüstrisi, dijital teknolojiler, enerji santralleri gibi çok çeşitli sektörlerine yatırım yaptı.  Kazakistan ayrıca Orta Asya’da ekonomik güç olarak liderliğini korumak için Çin’den milyarlarca kredi aldı. Khorgos limanı, komşu ülkeler arasındaki en büyük iç limanlardan biridir. Ancak bu, Kazakistan’ın Çin’in ekonomisindeki artan etkisine karşı dikkatli olmadığı anlamına gelmez. Doğu Türkistan’daki durum kötüleştikçe Kazakistan’da vatandaş hoşnutsuzluğu artıyor.  Halk, Kazakistan hükümetinin artık görmezden gelemeyeceği kadar ses yükseltmeye başladı. Tüm insanlara ekonomik olarak değer biçen ve etnik olarak ayrımcılığa tutan bir sistemle nasıl savaşılır? Neler yapılmasını önerirsiniz? Bu çok önemli bir soru! Çin’in devlet şiddetinden doğrudan etkilenen bir birey olarak ilk önce hiçbir zaman anlayamayacağım kadar büyük siyasi ve ekonomik gücün karşısında olmak beni çok bunaltmış hissettirdi. Ancak çabalarımızda asla yalnız olmadığımızı anlamak önemlidir. Sadece bireysel projelerimiz üzerinde çalışıyormuş gibi hissetsek de, vahşeti sona erdirmek için ortak bir hedef doğrultusunda çalışan sayısız aktivist, akademisyen, avukat, gazeteci ve film yapımcısı var. Geçtiğimiz üç yıl içinde, Doğu Türkistan’da eşi görülmemiş bir baskıya tanık olsak da, farkındalığı artırma, belgeleme, hakikat bulma ve çeşitli eylemlerden geçme konusunda da önemli ilerlemeler kaydedildi. Çin, Doğu Türkistan’da işlediği suçları gizlemek için bölgeye batılı gazetecilerin girmesini yasakladı fakat birçok gazeteci hayatlarını riske atarak zulmü raporladı. Çin interneti sansürleyip tüm kanıtları yok etmeye çalıştı. Fakat daha sonra yok ettiklerinden daha fazla belge sızdırıldı. Daha fazla Uygur ve Kazak tutuklanıp uzun hapis cezası verildiğinde, yurtdışında daha fazla aile üyesi her zamankinden daha fazla ifade vermeye başladı. Rust Cohle’un True Detective dizisinin son bölümündeki bir cümleyi alıntılayıp bitirmek istiyorum: Bir kez sadece karanlık vardı; bana sorarsan ışık kazanıyor. SON

çin çin kampları kazak kazak türkü toplama kampları türk dünyası türk dünyası haberleri uygur uygur türkü