Ruşen Abbas, Lüksemburg'da Uygur Soykırımı'nı Anlattı

TAKİP ET

Ruşen Abbas, dünyaya Uygur Soykırımı'nı anlatmaya devam ediyor.

Soykırımcı Çin'in, Doğu Türkistan'dak izulmü devam ederken Uygurlar, yaşanan soykırımı dünyaya anlatmaya devam ediyor.

Bu kapsamda Lüksemburg'a giden Uygur Hareketi Başkanı Ruşen Abbas ve Uygur Araştırmaları Merkezi İcra Direktörü Abdülhakim İdris, L'essentiel'ın sorularını yanıtladı.

Çin'deki Uygurların durumu ne kadar dramatik?

Bir soykırım devam ediyor. Milyonlarca insan toplama kamplarında. Uygurlar herhangi bir suçla suçlanmıyor, sadece köleleştirildiler. Kadınlar toplu tecavüz, kısırlaştırma ve zorla kürtaj kurbanı oldu. Çin hükümet ajanları günlük yaşamlarını "denetlemek" için ailelere gönderiliyor. Bir de Çin tarzı komünist ideolojiye aşılandıkları yetimhanelere yerleştirilmek üzere ailelerinden alınan bir milyon çocuk var.

Aileniz bu zulümlerin hedefi oldu...

Kocam ve ben kavgamız için ağır bir bedel ödüyoruz. Kocamın anne ve babası, erkek ve kız kardeşleri ve çocukları 2017 yılında ortadan kayboldu. Birkaç ay sonra, bu zulümleri kınamak için Washington'da konuştuktan sonra kız kardeşim kaçırıldı. Kardeşim siyaset yapmıyor, emekli bir doktor, güzel bir insan. Sonunda onu terörizmden 20 yıl hapis cezasına çarptırdılar. Daha sonra bir kampta olduğunu, muhtemelen Avrupalı tüketicilerin burada satın aldığı bir marka için köle olarak çalıştığını öğrendim...

Çin daha fazla baskı altına mı alınmalı?

Çin ile tüm işlerin durdurulmasını değil, en azından bu suçlardan yararlanan Çin hükümetine bağlı ve boyun eğen şirketlere yaptırımlar uygulanmasını istiyoruz. Uygur emeğinin sömürülmesinden yararlanırlar ve organ alırlar. Avrupa Parlamentosu'nun onları oldukları gibi, yani soykırıma katılan kuruluşlar olarak görmesini istiyoruz. Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından Putin aleyhine tutuklama emri çıkarıldı.

Bunu Lüksemburg'daki siyasi figürlerle tartışabildiniz mi?

Evet, Temsilciler Meclisi Başkanı Fernand Etgen (DP) ile görüştük. Acı çeken insanlara verdiği destekten çok memnunuz. Onun için en önemli şey, Lüksemburg nüfusunun devam eden trajediden haberdar olmasıdır. Ayrıca, Birleşmiş Milletler'de Çin'deki insan hakları ihlallerine ilişkin ortak deklarasyonu destekleyen Lüksemburg siyasi liderlerine teşekkür ediyoruz (Editörün notu: Jean Asselborn BM'de ve en son dış politika açıklamasında konuştu). Bu da bize umut veriyor.

Ama Lüksemburg'un Çin ile de ekonomik ilişkileri var...

Tarih kendini tekrar eder ve bu korkunçtur. Geçen yüzyılda, Yahudi soykırımı devam ederken birçok ülke, siyasi figür ve şirket Nazilerle ticaret yapmaya devam etti. Daha sonra cehalet kartını oynayarak pişman oldular. Bugün kimse bilmediğini söyleyemeyecek. Çin ekonomisini desteklemeye devam eden herkes kendi vicdanını sorgulamak zorunda kalacaklar. Başka nasıl pes edecekler? İfade özgürlüğü mü yoksa daha fazlası mı? (...)

Lüksemburg, Avrupa’daki merkezi konumu, mali durumu ve itibarı ile bu sorunun farkında olmalıdır. Bir gün Çin'in kurbanı olmasın diye.

Çin'in tehlikeli olduğunu düşünüyor musunuz?

Tabii ki. Tüm insanlık için tehlikelidir. Sınırları içinde yaptıklarına, gezegenin geri kalanında devam ederler. Onların polis devleti modeli arazimizde test edildi ve ardından bir düzine ülkeye ihraç edildi. Çin hükümetinin kendisinden başka bir düşünce tarzı yok. Dini akıl hastalığı olarak görüyor.

Küreselleşme, nüfuz operasyonlarında onlara yardımcı olur. 30 veya 40 yıl içinde tüm dünya Çince konuşacak (...) Her yerde Konfüçyüs Enstitüleri var (Editörün notu: Lüksemburg Üniversitesi de bir Konfüçyüs Enstitüsüne ev sahipliği yapıyor), ancak bu daha da ileri gidiyor. BM Genel Sekreteri António Guterres bu ülkeye karşı tek kelime etmedi. Neden? Çünkü Çin tarafından kontrol ediliyor. Çoğu uluslararası kurum gibi...

Uygur halkı için hangi beklentiler?

Hayatta kalmak için savaşıyor. Bu milyonlarca sessiz insanın sözlerini iletmek için elimizden geleni yapıyoruz. Bundan sonra kaderimiz özgür dünyaya bağlı...

ruşen abbas lüksemburg uygur soykırımı çin