Anayasa Mahkemesi, parkta uyuşturucu kullandığı gerekçesiyle ihbar edilen ve olay yerine gelen polisle yaşadığı arbedede sıkılan biber gazından etkilenerek yaşamını yitiren 14 yaşındaki çocuğun yakınları tarafından yapılan bireysel başvuruda "yaşam hakkının ihlal edildiği"ne karar verdi.
İzmir'in Bayraklı ilçesinde bir gencin parkta uyuşturucu kullandığı ihbarı üzerine olay yerine iki polis memuru gönderildi. Polis memurlarıyla uyuşturucu kullanan genç arasında yaşanan arbedede sıkılan biber gazından etkilenen çocuk, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti.
İzmir Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenen otopsi raporunda "Ölümün, çakmak gazı ve esrar kullanmış, biber gazına maruz kalmış kişinin boğuşma sırasında sinir uçlarının ani şekilde uyarılmasına bağlı gelişen solunum ve dolaşım depresyonu" sonucu meydana geldiği belirtildi.
Disiplin soruşturması kapsamında düzenlenen araştırma raporunda, otopsi raporuna göre ölende darp ve cebir izine rastlanmadığı, biber gazının da ölüme neden olacak şekilde kullanılmadığı, polislerin yetkisini aşan bir eylemde bulunmadığı belirtildi.
Rapor üzerine polisler hakkındaki dosya, Emniyet Genel Müdürlüğünün talebiyle İzmir Valiliği tarafından işlemden kaldırıldı.
Başsavcılığın polisler hakkında 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun kapsamında soruşturma izni istemesi üzerine, İçişleri Bakanlığı ön inceleme için iki başmüfettiş görevlendirdi.
Ön inceleme raporunda polisin zor kullanma yetkisi çerçevesinde biber gazı ile müdahalede bulunduğu, bu nedenle soruşturma izni verilmemesi gerektiği kanaatine varıldı ve polisler hakkında soruşturma izni verilmemesi kararlaştırıldı.
İzmir'in Bayraklı ilçesinde bir gencin parkta uyuşturucu kullandığı ihbarı üzerine olay yerine iki polis memuru gönderildi. Polis memurlarıyla uyuşturucu kullanan genç arasında yaşanan arbedede sıkılan biber gazından etkilenen çocuk, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti.
İzmir Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenen otopsi raporunda "Ölümün, çakmak gazı ve esrar kullanmış, biber gazına maruz kalmış kişinin boğuşma sırasında sinir uçlarının ani şekilde uyarılmasına bağlı gelişen solunum ve dolaşım depresyonu" sonucu meydana geldiği belirtildi.
Disiplin soruşturması kapsamında düzenlenen araştırma raporunda, otopsi raporuna göre ölende darp ve cebir izine rastlanmadığı, biber gazının da ölüme neden olacak şekilde kullanılmadığı, polislerin yetkisini aşan bir eylemde bulunmadığı belirtildi.
Rapor üzerine polisler hakkındaki dosya, Emniyet Genel Müdürlüğünün talebiyle İzmir Valiliği tarafından işlemden kaldırıldı.
Başsavcılığın polisler hakkında 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun kapsamında soruşturma izni istemesi üzerine, İçişleri Bakanlığı ön inceleme için iki başmüfettiş görevlendirdi.
Ön inceleme raporunda polisin zor kullanma yetkisi çerçevesinde biber gazı ile müdahalede bulunduğu, bu nedenle soruşturma izni verilmemesi gerektiği kanaatine varıldı ve polisler hakkında soruşturma izni verilmemesi kararlaştırıldı.
Anayasa Mahkemesine Başvurdular
Ölenin yakınlarının, polisler hakkında soruşturma izni verilmemesi kararına yaptıkları itiraz, İzmir Bölge İdare Mahkemesince de reddedildi.
Bunun üzerine ölenin yakınları Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu.
Başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar veren Yüksek Mahkeme, Anayasa'nın 17. maddesinde güvenceye alınan yaşam hakkının maddi ve usul boyutunun ihlal edildiğini kararlaştırdı.
İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın Bölge İdare Mahkemesine gönderilmesine, ihlal tespitiyle giderilemeyecek manevi zararları karşılığında başvuruculara net 225 bin lira manevi tazminat ödenmesine hükmedildi.
Müdahale 2 Dakika Sürdü
Kararda, olası etkileri gözetildiğinde biber gazının kullanılmasının, direncin kırılması için elverişli diğer araçların öncelikle denenmesi ve bunlardan sonuç elde edilememesi veya sonuç alınamayacağının açıkça anlaşılabilir olması koşuluyla hukuka uygun görülebileceği anlatıldı.
Olayda polisin müdahalesinin önceden planlanan ve hazırlık çalışmaları yapılan bir operasyon olmadığı belirtilen kararda, müdahalenin yaklaşık 2 dakika sürdüğü ifade edildi.
"Müdahalenin Orantılı Olmadığı Kanaatine Varılmıştır"
Polisin iki kişi olduğu, kendilerine karşı direnenin bu sırada yerde yattığı aktarılan kararda, şu tespitlere yer verildi:
"Direnenin 14 yaşında bir çocuk olması, sahip olduğu fiziksel kuvvet ile silah ve silah sayılan benzeri saldırı vasıtası taşıdığı yönünde bir şüphenin bulunduğunun da ileri sürülmemesi dikkate alındığında kolluk görevlilerinin çocuğun kaçmasını veya direnç göstermesini engellemeleri için alternatif tedbirleri almalarının mümkün olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle kolluk görevlisinin başvurucuların yakınına karşı biber gazı kullanmak suretiyle maddi güç kullanmasının orantılı olduğundan söz edilemeyecektir. Dolayısıyla kolluk görevlisinin başvurucuların yakınının ölümüne etkisi olan biber gazı kullanması şeklindeki müdahalenin orantılı olmadığı kanaatine varılmıştır. Açıklanan gerekçeyle yaşam hakkının maddi boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir."
Kararda ayrıca, soruşturma izni verilmemesine yapılan itirazın hangi gerekçelerle kabul edilmediğine ilişkin herhangi bir açıklamada bulunulmadan, sadece idarenin görüşü doğrultusunda bir sonuca ulaşıldığı kaydedildi.
Kararda, "Bölge İdare Mahkemesi kararının soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması gerekliliğini karşılamadığı, yaşam hakkına yapılan müdahalenin ölçülü bir müdahale olup olmadığına ilişkin bir değerlendirme içermediği, bu değerlendirmelerin de yer alabileceği bir soruşturma ve gerektiğinde kovuşturma yapılmasını engellediği anlaşılmıştır. Bu gerekçelerle yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir." denildi.
Hatalı bir karar. Her ne kadar..Hatalı bir karar. Her ne kadar 14 yaşındaki çocuğu etkisiz hale getirmek için biber gazı kullanmak orantısız olsa da hayatın olağan akışında biber gazı kullanıldığı için bir kişinin ölmeyeceği aşikardır. Ayrıca otopsi raporunda da çakmak gazı ve uyuşturucu ile biber gazı birleştiği için ölümün gerçekleştiği belirtilmiş. Yani olayda illiyet bağı kesilmiş. İlliyet bağının bulunmadığı hallerde herhangi bir ceza veya tazminata hükmedilemez. Ayrıca bu olayda müterafik kusur hükümlerinin uygulanması gerekir. Mütefarik kusur, "Zarara uğrayanın, zararın doğumuna veya zararın artmasına yardım etmesi; bu durumda zarara uğrayana ödenecek tazminat miktarının azaltılabilmesi veya tamamen kaldırılabilmesi anlamına geliyor. Çocuğun ölümüne sebep olan olay uyuşturucu ve çakmak gazı kullanması. Bu durumda zararı doğrudan ortaya çıkaran kişi çocuk. Bu sebeple 225 bin lira tazminata hükmedilmesi hatalı olmuştur.
Hukuk bilmeyenler, hukuktan anlıyormuş gibi yorum yapmasın lütfen. Murat Bey, eğer avukatsanız durum daha da vahim. Uzun uzun açıklamaya gerek yok. Polis biber gazlı müdahaleyi yapmasaydı çocuk hala hayatta olurdu değil mi? Nasıl illiyet bağı yok diyebilir birisi buna, anlamak imkansız. 14 yaşındaki kendi halinde çocuğa 2 polisin, biber gazlı müdahale etmesi ölçülü ve yerinde mi yani?