Uygur Akademisi Vakfı, Dünya Uygur Kurultayı Vakfı, Doğu Türkistan Araştırmaları Vakfı ve Türk Ocakları'nın işbirliğiyle Ankara'da "09 Aralık Uygur Soykırımı Günü'nde Doğu Türkistan'da Çin'in Soykırım Suçları" konulu bir panel düzenlendi. Bu panele gazeteciler, araştırmacılar, STK yöneticileri ve üniversite öğrencileri olmak üzere çok sayıda kişi katıldı.
Ankara'da 'Doğu Türkistan'da Çin'in Soykırım Suçları' Konulu Panel Düzenledi
Toplantıya Uygur Akademisi Vakfı Başkanı Abdulhamit Karahan başkanlık etti. Toplantı önce Doğu Türkistan, Türk ve Müslüman dünyasında vatanı için şehit düşen aziz şehitlerin anısına bir dakikalık saygı duruşuyla başladı, ardından Türkiye İstiklal Marşı ve Doğu Türkistan Milli Marşı çalındı.
Doğu Türkistan Milli Marşı'ndan sonra toplantıyı düzenleyen kurumlardan Türk Ocakları Başkanı Prof. Dr. Mehmet Öz söz alarak, Türk Ocakları'nın 1912 yılındaki kuruluşundan itibaren Doğu Türkistan milli mücadelesine önem veren bir teşkilat olduğunu, Doğu Türkistan meselesinin Türkiye'nin ve Türk milletinin milli meselesi olduğunu, Doğu Türkistan'daki asimilasyon ve soykırımı durdurmak için Türkiye'nin ve Türk siyasetçilerinin artık harekete geçmesi gerektiğini, yakın gelecekte Çin'in diğer zalim güçler gibi yıkılacağına ve Doğu Türkistan'ın bağımsız olacağına inancının tam olduğunu söyledi.
Toplantının Panel bölümüne Dünya Uygur Kongresi'nin eski başkanı Doç. Dr. Erkin Ekrem başkanlık etti. Konuşmasında, Doğu Türkistan milli mücadelesinin 140 yıldan beri devam eden bir bağımsızlık mücadelesi olduğunu, şu anda Doğu Türkistan meselesinin uluslararası bir meseleye dönüştüğünü, ABD önderliğindeki Batı devletlerinin Uygurların özgürlük ve bağımsızlık mücadelesine destek verdiğini, buna karşın Türk ve Müslüman devletlerinin Çin'in yanında yer almalarının kabul edilemez olduğunu vurgulayarak, Türkiye'nin kendi milli çıkarı için de Uygurların meselesine önem vermesi gerektiğini ortaya koydu.
Ardından panel başladı. İlk olarak Uygur Akademisi Vakfı Başkanı Abdulhamit Karahan bey, Doğu Türkistan'ın coğrafyası, tarihi, kültürü, gelenekleri ve tarihi şehirlerini detaylı bir şekilde tanıttı ve Çin'in asimilasyon ve soykırım politikasını Çin'in resmi belgeleriyle açığa çıkardı ve Doğu Türkistan'ın mevcut durumu hakkında kapsamlı bir sunum yaptı.
İkinci olarak, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi ve Uygur Akademisi Yüksek Eğitim Komitesi Müdürü Doç. Dr. Nimetcan Mehmet Orhun, 09 Aralık Uygur Soykırımı Günü'nün ortaya çıkış sürecini Çin'in asimilasyon ve soykırım politikası ve BM Soykırım Sözleşmesi ile ilişkilendirerek, Londra'daki Bağımsız Uygur Mahkemesi'nin 9 Aralık 2021'de Çin'in Uygur soykırımı ve insanlığa karşı suçlarına ilişkin karar verme sürecini ayrıntılı bir şekilde ortaya koydu.
Son olarak Türkiye'nin Moskova ve Tahran'daki eski büyükelçisi Ümit Yardım, “Uluslararası Kuruluşlarda Doğu Türkistan ve Ülkeleri Sorumlulukları” konusunda bir sunum yaptı. O sunumunda uluslararası ilişkiler, uluslararası hukuk ve BM'nin Sokırımla ilgili maddelerine dayanarak, Doğu Türkistan meselesinin Çin'in bir iç meselesi olmadığını, Doğu Türkistan meselesine yalnızca demokratik Batı devletlerinin değil, aynı zamanda Türk ve Müslüman devletlerinin, özellikle de Türkiye'nin öncülük etmesi gerektiğini vurguladı.
Uygur Akademisi Vakfı, Dünya Uygur Kurultayı Vakfı, Doğu Türkistan Araştırmaları Vakfı Ortak Bildiri Yayımladı
Toplantı sonunda Abdulhamit Karahan, 9 Aralık Uygur Soykırımı münasebetiyle basın açıklamasını okudu. Uygur Akademisi Vakfı, Dünya Uygur Kurultayı Vakfı, Doğu Türkistan Araştırmaları Vakfı'nın ortak basın açıklaması şöyle:
"Haziran 2020’de O dönemdeki Dünya Uygur Kongresi (DUK)’nin Başkanı Dolkun İsabey, ünlü yargıç Sir Geoffrey Nice QC’ ye başvurarak, Uygurlara karşı sistematik olarak devam eden vahşet ve olası soykırımı araştırmak üzere bağımsız bir halk mahkemesi kurulmasını talep etmiştir. 3 Eylül 2020 tarihinde Londra’da bağımsız Uygur mahkemesi kurulmuştur(uyghurtribunal.com). Başkanlığını Sir Geoffrey Nice üstlenmiştir. Mahkeme delil toplayarak uluslararası farkındalık yaratmayı ve ahlaki bir karar almayı amaçlamıştır. Mahkemenin diğer üyeleri İnsan hakları savunucuları, Uluslararası hukuk uzmanları, Akademisyenler ve Siyasi danışmanlar veya diplomatlardan müteşekkildir. Mahkeme, yargılamalarında insan hakları ihlalleri ve soykırım iddialarını değerlendirmek için tanıklıklara ve uzman görüşlerine dayalı bir süreç işletmiştir. Binlerce sayfa delil toplanmış, mağdurlar tanıklık yapacaklarını beyan etmiş ve böylece 4-7 Haziran 2021, 4 gün, 10-13 Eylül 2021, 4 gün ve 27 Kasım 2021, 1 gün olmak üzere üç duruşmada toplam 9 gün 70 tanık mahkeme salonunda veya canlı online olarak dinlenmiş, 26 tanığın yazılı tanıklığı alınmış, 500’den fazla belge değerlendirilmiştir.
Özellikle 27 Kasım 2021’de Mahkeme‘nin üçüncü duruşmasında, Çin’in Doğu Türkistan’daki insan hakları ihlallerine dair yeni kanıtlar sunulmuştur. Bu duruşmada, Çin hükümetinin üst düzey yetkililerinin Uygur Türklerine yönelik baskıcı politikalarını detaylandıran 317 sayfalık “Yeni Gizli Sincan Belgeleri” tanıtılmıştır. Bu belgeler, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ve diğer üst düzey yetkililerin, Uygur Türklerine yönelik toplama kampları kurulması, zorunlu çalıştırma ve kısırlaştırma gibi uygulamaların emrini verdiğini göstermiştir. Alman akademisyen Dr. Adrian Zenz, bu belgeleri inceleyerek hazırladığı raporu mahkemeye sunmuştur. Rapor, Çin liderlerinin Uygur bölgesindeki baskı ve zulüm politikalarının doğrudan sorumlusu olduğunu ortaya koymuştur. Bu gizli belgeler, Çin hükümetinin Uygur Türklerine yönelik sistematik insan hakları ihlallerinin üst düzey talimatlarla yürütüldüğünü kanıtlamıştır. Bu duruşma, Uygur Mahkemesi’nin Çin’in Uygur Türklerine yönelik eylemlerini soykırım ve insanlığa karşı suçlar kapsamında değerlendirmesi açısından kritik bir öneme sahip olmuştur. Uygur Mahkemesi, 9 Aralık 2021 tarihinde Londra’da açıkladığı nihai kararında, Çin hükümetinin Sincan Uygur Özerk Bölgesi (Doğu Türkistan)’ndeki Uygur Türklerine ve diğer Müslüman azınlıklara yönelik uygulamalarının soykırım ve insanlığa karşı suçlar teşkil ettiğine hükmetmiştir.
Bu hükmün açıklandığı 9 Aralık gününü, Dünya Uygur Kongresi Uygur Soykırımını Anma Günü olarak belirleme kararı almış ve Dolkun İsa dünyaya deklere etmiştir.
Çin hükümetinin Uygur Bölgesindeki uygulamalarını ABD hükümeti ve Kanada, Hollanda, Birleşik Krallık, Litvanya, Çekya, Belçika hem Fransa parlamentoları ‘soykırım’ olarak tanımıştır. AB Parlamentosu defalarca Çin’in uygulamalarını kınamıştır. BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği 31 Ağustos 2022’de yayınladığı raporunda Çin’in Uygur Bölgesindeki uygulamalarının “insanlığa karşı suç” teşkil edebileceğine dair güvenilir kanıtlar bulduğunu ifade etmiştir. BM’de Türkiye’nin de içinde bulunduğu 50 ülke Çin’i kınayan bir bildiri yayınlamıştır.
Bugün, Uygur Soykırımı’nın kurbanlarını anarken insanlığın ortak vicdanına sesleniyoruz. Hiçbir halk, hiçbir birey, temel insan haklarından mahrum bırakılmamalıdır. Adalet, özgürlük ve barış için birlikte mücadele etmeliyiz.
Uygur halkının haklarını savunmak sadece Uygurlara bırakılmamalı, tüm insanlığın sorumluluğu olmalıdır. Zulmün sona ermesi için birlikte çalışmalıyız.
Soykırım suçları, sadece tanımakla değil, harekete geçmekle durdurulabilir. Tüm hükümetleri, uluslararası kuruluşları ve bireyleri, Uygur halkının insan haklarının savunulması konusunda desteğe çağırıyoruz.
Uluslararası medya, araştırmacı ve gözlemcilerin serbestçe Uygur bölgesine giriş çıkışları teminat altına alınmalıdır.
Uygur kimliği ve kültürünün imhasının derhal durdurulması için ciddi harekete geçilmelidir.
Çin hükümetinin pervasız tutumuna karşı uluslararası baskı artırılmalı, ekonomik ve ticari yaptırımlar geniş ölçüde uygulanmalı, iş birlikleri kısıtlanmalı ve Çkp üst kademe yöneticilerinin yurtdışındaki malvarlıklarına tedbir konulmalıdır.
Bireyler olarak her Çin malı satın aldığımızda Uygur köle işçiliğine bağlantılı olabileceğini unutmayalım.
Çin’in borç tuzağına tüm ülkeler dikkat etmelidir.
Tüm insanlık olarak ortak hedefler için çalışırsak mutlaka başarabiliriz. Zulüm ile abat olunmaz, er ya da geç hesabı sorulur.
Çin devletinin Uygur ve diğer halkların hak hukuklarını barışçıl yollarla iade etmesi en makul ve erdem olandır.
Adalete, demokrasiye ve özgürlüğe inanan ve bir değer olarak gören devletlerden, uluslararası veya ulusal kurumlardan, STK’lar ve şahıslardan Uygur teşkilatlarını desteklemelerini, iş birliği yapmalarını ve Uygur mültecilere sahip çıkmalarını talep ediyoruz.
Dünya Uygur Kurultayı Vakfı
Uygur Akademisi Vakfı
Doğu Türkistan Araştırmaları Vakfı"
Editör: Semir Yapıcı