Bir Kültürü İşlemek Bağlamında Folk Metal

TAKİP ET

Bir kültürü yaşatan, ondan beslenen ozanlarıdır. Bu çıkarımı Yunan tragedyalarından Kral Arthur destanlarına, Gogol’ün Taras Bulba’sından Anadolu romancılığına kadar uzanan geniş bir yelpazede değerlendirebiliriz. (Verilen örneklerden anlaşılabileceği gibi, ozanlık makamı bu tanımda hikaye-anlatıcılığı üst başlığında kullanılmaktadır.) Günümüzde mitolojiye ilgisi olmayan bir insanın dahi Yunan veyahut İskandinav mitolojisine ait isimlere en hafif tabirle aşina olmasının sebebi de bu mitlerden beslenen popüler yapıtlardır. Örneğin elf, cüce, trol gibi İskandinav mitolojisine ait ögeleri bilmemiz, J.R.R Tolkien’ın bunlardan beslenen anlatısı sayesindedir.
  Bahsi geçen örnekler kendilerine temel aldıkları kültürden beslenen ve onları ölümsüzleştiren yapıtlardır. Gerek milletin kendi sınırları içinde, gerekse dünyada bir kültürün unutulup gitmesinin önüne geçen bir kalkan görevi üstlenirler. Bu sebeple Türk kültürüne “akli veyahut ruhani bağlılığı olan” Türk milliyetçilerinin Türk kültürünün hatırlanması ve yaşatılması hususuna önem vermesi gerekir. Düşünün, Hüseyin Nihal Atsız’ın Bozkurtlar romanı olmasaydı, belki bugün biz Türk milliyetçilerinin kendine örnek aldığı Kürşad’ı bilmeyecektik. Orhun Kitabeleri olmasaydı Bilge Kağan’ı hatırlar mıydık? Bir adım daha ileri gidip şu an Türk tarihi ve kültürüne ait kaç figürün insanımız tarafından bilinmediğini ya da hatırlanmadığını hayal edelim. Kayra Han’ın mı Thor’un mu halk nezdinde daha bilinir olduğuna dair bir sokak röportajı yapsak sonuç ne olurdu? Örnekler çoğaltılabilir, ancak ne kadar çoğaltılırsa çoğaltılsın sonuç değişmeyecektir: Bir kültürü işlemek, onu yaşatmanın temel yoludur.
   Peki ne yapılmalı, nasıl yapılmalı? Modern dünyada kitap, çizgi roman, film, dizi, oyun, müzik gibi pek çok farklı alanda “bir kültürden beslenme” durumu görülebilmektedir. Tabi ki tek bir yazıda ozanlık gibi bir deryanın her alanlarına dair kelam etmek hem zordur hem de üstün körü anlatılmaması gerekecek kadar önemli konuların atlanmak zorunda kalınmasına sebep olur. Bu yüzden bu yazıda yalnızca son otuz yılda tüm dünyada kendisine ait bir kitle oluşturan ve temelini bir kültürden beslenmekte bulan bir ozanlık türünden; bir müzik alt-türü olan Folk Metal’den bahsedeceğiz.
   Evvela kısaca metal müzikten bahsetmek gerek: Metal müzik 1970’lerde ortaya çıkan ve elli yılı aşkın bir süredir dünyanın dört bir yanında dinleyici kitlesi bulunan bir müzik türüdür. Belirli bir tema ve dolayısıyla sınırlayıcı bir yapısı olmayan metal müzikte yıllar içerisinde farklı temalarda şarkılar üreten sanatçılar türün sınırlarını genişletmişlerdir. Bugünkü konumuz olan Folk Metal alt-türü ise 1990’larda ortaya çıkmıştır. Halk (folk) müziği ile metal müziği birleştirme amacıyla ortaya çıkan bu alt-türün bu amacını uygulama yolu bir kültüre ait dili, temayı veyahut müzikal birikimi kullanmasından geçer. Folk metal sanatçılarının bu yolları kullanma şeklinin farklılığı ise türe ait örnekleri çeşitlendirip lezzetli bir hale getirmektedir.
   Folk metal incelenecekse, zannımca ilk bakılması gereken örnek İsviçreli Eluveitie grubudur. 2002 yılında kurulan grup Kelt mitolojisi ve kültürünü kendine temel alan bir anlatıya sahiptir. Grubun şarkıları İngilizce ya da Galce’dir ve gayda ile hurdy-gurdy gibi enstrümanlar kullanarak müziklerini türdeşlerinden ayırır. Şarkılarında biz Türk milliyetçilerine de tanıdık gelecek anayurda duyulan özlem, ataları yad etme gibi temaları işlemektedirler. Örneğin King (Kral) isimli parçaları, efsanevi Kelt lideri Ambicatus’a ithafen yazılmış bir parçadır. En popüler parçalarından Inis Mona, günümüzde Anglesey olarak bilinen Galler’in kuzey-batısında bulunan bir adanın Galce’sidir ve burada eve duyulan özlemden bahsedilir. Keza bir diğer popüler parçaları The Call of The Mountains (Dağların Çağrısı) Keltlerin anayurdu olan Alp Dağları’na duyulan özlemi temel alır. ( Kişisel bir not, bu şarkıyı dinlerken aklıma hep Tanrı Dağları gelir.)
  53.358 nüfuslu Faroe Adaları’ndan çıkan bir folk metal grubu olan Tyr’in kendi dillerinde kendi halk kahramanları Tróndur í Gøtu’ya yazdıkları parçanın dünyada milyonlar tarafından dinlendiği örneği aklıma geldikçe bu konuda konuşmaya dair şevkim artıyor. Hollandalı folk metal grubu Heidevolk’un Yngwaz’ Zonen (Yngwaz’ın Evlatları) isimli parçasında istilaya çıkan bir Sakson ekibini Flemenkçe anlatması; Fin bir folk metal grubu olan Ensiferum’un Lai Lai Hei parçasındaki Fince kısmın dünyanın farklı yerlerinde ezbere söylenmesi... İşte bu örnekler bir kültürü işlemek konusunda folk metal türünün ne kadar başarılı bir örnek olduğunun göstergesi. Peki ya biz? Türkiye’de folk metal örneği yok mu?
   Elbette var, ancak tahmin edilebileceği gibi bu yazının yazılma sebebi bu türün ülkemizde yeterince ilgi görmemesi. Ülkemizdeki folk metal örneklerine geçmeden önce bir folk metal grubu olarak anılmasalar da yaptıkları müzikte Türk kültürünün etkilerini bolca görebileceğimiz ve Türkiye’de metal müzik denince akla ilk gelecek grup olan Pentagram’ı yad etmezsek olmaz. Türkiye’de 1990’larda metal müziğin “şeytan işi” olarak görülüp büyük tepkiler çekmesi üzerine Aşık Dertli’nin “Şeytan Bunun Neresinde?” türküsünü yeniden yorumlamaları hem halihazırda bulunan bir probleme parmak basmak için Türk kültüründen ilham almaları; hem de ülkedeki nicelerine bu türküyü öğretmiş olmaları dolayısıyla çok kıymetlidir. Anatolia (Anadolu) parçasındaki meşhur bağlama kısmı; Lions in a Cage (Kafesteki Aslanlar) parçasında Osmanlı’daki ekber ve erşed sistemini 50 sene sarayda esir yaşayan III.Osman’ın ağzından eleştirmeleri; ve tabi ki Aşık Veysel’in ölümsüz eseri Gündüz Gece’yi yeniden bestelemeleri... İşte bunlar, folk metal sayılsın ya da sayılmasın Pentagram’ın yukarıda bahsettiğimiz kültür işlemesinin ülkemizdeki en kıymetli örneklerinden biri olduğunu göstermektedir.
   Gökböri grubundan da bahsetmek gerek. 2007’de Amerika’da kurulan grubun Balbal (2013) ve Erlik (2017) albümleri kıymetli eserler. ( Bu notu düşmem gerek, Gökböri’nin albüm kapakları gördüğüm en iyi albüm kapaklarından.) “Ulu Dağlar, Atalar” parçaları içerik olarak yukarıda bahsini geçirdiğimiz The Call of the Mountains’ın muadilidir. Gökböri “Tamuya”, “Gök Girsin Kızıl Çıksın”, “Yelbegenler Yüresi”, “Erlik” gibi şarkılarında da yazının başında dünya nezdinde popüler olmamasından yakındığımız Türk mitolojisini işler.
   Bir diğer grubumuz Yaşru. 2009’da İstanbul’da kurulan grubun Öd Tengri Yasar (2012), Öz (2014), Börübay (2016), Ant Kadehi (2017) ve Kar Prensesi (2021) olmak üzere beş albümü bulunmakta. Yazının başında andığımız Kürşad’a ithafen yazdıkları “Son Gece (Chieh Shi Shuai)” parçaları beylik laflardan uzak, özenli bir hikaye-anlatıcılığı benimsemesi ile benim için çok kıymetlidir. Şahsi favorim ise “Rüzgarın Yırları[Türküleri]”, ki şöyle çok kıymetli bir pasajı vardır:
 
  “Dağların, ormanların, bozkırların Alpıyım
     Karındaşlardan gelen yırları yalnız ben anlarım
     Kılıcım, bayrağım şahidimdir ki, biliniz
     Sonsuza dek bitmez bu öykü, birdir bizim özümüz.”
 
  “Karındaşlardan gelen yırları anlayan”, işte bu ifade Türk milliyetçilerinin bayrak edinmesi gereken sözlerden biridir zannımca. Aklıma Tatar türküleri geliyor, Uçraşkanda’yı ilk dinleyişim geliyor; Gökalp’ten Akçura’ya Türk milliyetçiliğinin fikir babalarının dil hususuna verdiği önem geliyor. Sonra bu şarkının Türk dünyasının dört bir yanında hep bir ağızdan söylenebileceği aklıma geliyor ve keyifleniyorum.
   “Söylenebileceği”, yazının varmak istediği yer burası. Ülkemizde folk metal örneğinin çok fazla olmadığı (tabi bu yazıda hepsine değinmedik ama yine de örnekler çok az) ya da örneklerin büyük kitlelere hitap etmediği göz önüne alınırsa aslında bu yazının bir tanıtım olduğu kadar sitem yazısı olduğu da anlaşılabilir. Türk milliyetçileri olarak Türk kültürünü kendine temel edinmiş eserlerden haberdar olmamız ve bunlara sahip çıkmamız önemli. Metal müziği sevmeyebilirsiniz, çizgi roman okumayabilirsiniz veyahut bilgisayar oyunları ilginizi çekmeyebilir. Ancak tüm bu alanlarda Türk kültürünü temel alan eserler, kültürümüzün unutulup giden yönlerinin açığa çıkması için hayati önem taşımaktadır.

 

 Yalta Çelik                                                                                                         

  Turris Alba

metal folk metal pentagram yaşru gökböri kültür