Çin Büyükelçiliği'nin Önünde Toplanan Kamp Mağduru Yakını Uygurlar Michelle Bachelet'e ve Dünyaya Seslendi

TAKİP ET

Çin Büyükelçiliği önünde protesto gösterisi yapan Uygur Türkleri TamgaTürk'e konuştu.

Yakınları Çin Komünist Partisi yönetimi tarafından toplama kamplarına atılan Uygur Türkleri, bugün Ankara'da Çin Büyükelçiliği önünde protesto gösterisi yaparak incelemelerde bulunmak üzere Doğu Türkistan'a giden BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachelet'e seslendi.

Öğleden önce Büyükelçiliğin önüne giden Uygurların binanın önünde eylem yapmasına polis izin vermedi ve uzaklaştırıldılar. Büyükelçiliğin kapısına yaklaşık 100 metre mesafede kamplara atılan ve yıllardır haber alamadıkları yakınları, yaklaşık 300 Uygur'un fotoğraflarını sererek yakınlarının serbest bırakılmasını, kampların kapatılmasını talep eden Uygur Türklerine İYİ Partililer destek oldu.

Alana gelen İYİ Parti Genel Başkan Yardımcıları Rıdvan Uz, Şenol Sunat, Ünzile Yüksel ve Milletvekilleri Fahrettin Yokuş, Yasin Öztürk, Dursun Ataş ve Hüseyin Örs'ün yanı sıra İYİ Parti Ankara il teşkilatı ile İYİ Parti Gençlik Politikaları Başkanlığı teşkilatı Uygur Türklerine destek oldu.

"Dış Türkler Meclisi"

TamgaTürk'ün sorusu üzerine İYİ Parti Yurt Dışı Türkler ve Türk Dünyası Başkanı Rıdvan Uz, geçtiğimiz aylarda "Uygur Soykırımı Raporu"nun açıklandığı kurultayın devamının geleceğini açıkladı. Yine TamgaTürk'ün sorusu üzerine Irak Türklerinin önderlerinden Erşat Salihi'nin teklif ettiği "Dış Türkler Meclisi"nin kurulması için çalışmalara başlanacağını belirten Rıdvan Uz, Genel Başkan Meral Akşener'in bu konuda talimat verdiğini söyledi.

Yakınlarıyla yıllardır görüşemediklerini, onlardan haber dahi alamadıklarını belirten Uygur Türkleri, TamgaTürk'e gözyaşları içinde yaptıkları açıklamalarda Türkiye'nin Uygur soydaşlarına vermesi gereken desteği layıkıyla vermekten uzak olduğunu bir kez daha ortaya koydu.

Kamp Mağdurlarının Yakınları Gözyaşları İçinde Konuştu

2007'de Türkiye'ye gelerek Konya Selçuk Üniversitesi'nde lisans ve yüksek lisans eğitimini tamamladığını belirten Doğu Türkistanlı Mirza Ahmet İlyasoğlu, kardeşinin, eniştesinin ve Ankara Gazi Üniversitesi'nde lisans eğitimi alan 4 arkadaşının toplama kampına atıldığını açıkladı. 

Çin'in toplama kamplarına sözde "eğitim kampı", "mesleki okul" olarak göstermeye çalışmasına tepki gösteren İlyasoğlu, "Hiçbir mesleki okul 5 sene sürmez. Benim Çin dilini kendi ana dili gibi konuşabilen kardeşim 2017 Mart ayından beri kampta. Yüksek lisans yapmış arkadaşlarım, mimar olan eniştem 5 senedir ne mesleği öğreniyor da bugüne kadar mezun olamıyor?" diye sordu.

"Türk Kardeşlerime Sesleniyorum"

"Türk kardeşlerine" seslenen İlyasoğlu, "Bizim soyumuzu kurutmaya çalışıyorlar, soykırım demek soyunu kurutmak demektir. Bizim kökümüzü kazımaya çalışıyorlar. Asla buna müsaade etmeyin! Nasıl Çin ilgili uluslararası sözleşmelerin imzacısıysa, nasıl burada emniyet güçlerimiz Çinli diplomatlara zarar gelmemesi için uğraşıyorsa Çin'in de aynı şekilde hukuka saygı göstermesi lazım" diye konuştu.

İlyasoğlu Çin'e seslenerek "Siz Uygurlardan zerre kadar zarar görmediniz. Peki, bizim kardeşlerimize neden zarar veriyorsunuz? 21. yüzyıldayız, eğer yalan söylüyorsak yakınlarımızın fotoğraflarını göstersinler, canlı videolarını göstersinler" diyerek yakınlarının hayatta olduğunun gösterilebileceğini fakat Çin'in bunu yapmaktan kaçındığını söyledi. 

"Annem, Babam, Kardeşlerim, Eniştem, Dört Arkadaşım..."

Mirza Ahmet İlyasoğlu'nun kardeşi Halmemet İlyasoğlu, eniştesi Abdurrahman Kurban ve Gazi Üniversitesi'nde eğitim gören Seyide ve Abduletif ile Aygül Eli ve Abduveli Mecit şu anda toplama kamplarında. İlyasoğlu, yakınlarından 5 yıldır hiçbir şekilde haber alamadığını belirtiyor. İlyasoğlu, eniştesi Abdurrahman Kurban kampa atıldığından bu yana geçen 5 yılda yeğenlerinin onu hiç görmediğini ve yeğenlerinin baba görmeden büyüdüğünü belirtiyor. Abdurrahman Kurban'ın kampa atılma nedeni ise "yok". Bu durum hukuken "zorla kaybetme" olarak nitelendiriliyor. Michelle Bachelet'e seslenen İlyasoğlu, bu ziyaretin sonunda hazırlanacak raporun Uygur Türklerinin kaderini tayin edebileceğini belirterek tüm insanlıktan Bachelet'e seslerini duyurma konusunda yardım etmelerini istedi.

"Babam 67 Yaşında Kampa Atıldı, 6 Ay Sonra Cansız Bedeni Verildi"

Kamp mağduru Nurmuhammet Mettursun, 1950 doğumlu olan babası Nuri Mettursun'un 2017 yılında Urumçi'de toplama kampına atıldığını, 6 ay sonra babasının cansız bedeninin ailesine teslim edildiğini söyledi. Nurmuhammet'in aktardığına göre o gün 67 yaşında olan babası Nuri Mettursun, sadece aile üyelerinin katıldığı ve yaklaşık 30 polisin nezareti altında yapılan bir cenaze töreniyle toprağa verildi. 

Çin mezalimini TamgaTürk'e gözyaşları içinde Nurmuhammet Mettursun, babasının ölüm haberini 2021 yılının kurban bayramında, yani yıllar sonra aldığını belirtiyor. Nuri'nin annesi Tacinisa Mettursun eğer yaşıyorsa 70 yaşında ve toplama kampına atıldı. Fakat yaşıyor mu, yoksa vefat mı etti, Nurmuhammet bilmiyor.

"Eniştem Bırakıldıktan 15-20 Gün Sonra Vefat Etti"

Nurmuhammet'in abisi Abdülhekim geçtiğimiz yıl toplama kampına atıldı. Ablası emekli öğretmen Muharrem Mettursun'un eşi 2017 yılında toplama kampına atıldı ve bırakıldıktan 15-20 günlük bir zaman sonra vefat etti. Ablası Muharrem'in oğlu İlyas Memet ise 2016 yılında toplama kampına atıldı, yurt dışında okuduğu gerekçesiyle 8 yıl hapse mahkum edildi, nerede tutulduğu ve yaşayıp yaşamadığı bilinmiyor.

Nurmuhammet'in küçük kardeşi Abdulkadir Mettursun ise 2017 yılında toplama kampına atıldı. 1,5 hapse mahkum edildi fakat 5 yıldır haber alınamıyor. Eşi Almıhan Abdulsamet ise yıllarca evine dönmeyen eşini aradığı sırada toplama kampına atıldı. 2020 yılından bu yana kendisinden haber alınamadı.

"Bir Erkek İçin 'Eşim Nerede?' Diye Sokağa Çıkmak... Allah Bunu Kimseye Yaşatmasın"

Polisin kendilerine yaptığı müdahaleyi boğazı düğümlü, gözleri yaşlı biçimde anlatılan 40 yaşındaki Nurmuhammet Mettursun, "Ben buraya, kimseyi rahatsız etmek için gelmedim. Ben sadece anamın yaşayıp yaşamadığını, çocuklarımın nerede olduğunu bilmek, ablamın, yeğenimin, kızkardeşimin yaşayıp yaşamadığını öğrenmek için geldim buraya. Yaşım 40'a geldi, anam nerede diyorum, bu küçük bir bebeğin yataktan kalkıp 'ana, ana' diye ağlamasına benzemiyor ki. Bir erkek için 'Eşim nerede?' diye sokağa çıkmak... Bunu Allah kimseye yaşatmasın. Bir insanın izzeti, onuru ne hale düşer, kardeşim, anam nerede diye sokağa çıkarsa?" ifadelerini kullandı.

"Kızkardeşim 5 Yıl Önce Kampa Atıldığında Kızı 1 Yaşındaydı"

Çin Dili ve Edebiyatı mezunu olduğunu belirten Doğu Türkistan'ın Gulca kentinden Medine Nazimi, 3 çocuğu ve eşiyle İstanbul'da yaşadıklarını söyledi. 36 yaşında 1 çocuk annesi olan İstanbul Üniversitesi mezunu ve 4 dil bilen kızkardeşi Mevlüde Hilal'in toplama kampına atıldığını belirten Nazimi, "Kızkardeşim, memleketteki annem hasta olduğu için ziyarete gitmişti. 2017 yılının sonlarında toplama kampına atıldı, Mayıs 2019'da serbest bırakılsa da 12 Haziran 2019'da tekrar Türkiye'de okuduğu için 'bölücülük' suçlamasıyla tekrar toplama kampına atıldı" dedi.

Kardeşinin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğunu ve Çin kanunlarına göre başka bir ülke vatandaşı olduktan 6 ay sonra Çin vatandaşlığının otomatik olarak düştüğünü belirten Medine Nazimi, "Yani benim kızkardeşim sadece ve sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Ama maalesef Türkiye devletini temsil eden Pekin'deki Türkiye Büyükelçiliğim, ne benim kızkardeşime ne bana sahip çıkmadı. Bugün ben kardeşimin nerede olduğunu bile öğrenemediysem benim devletim bana sahip çıkmadı demektir" diye konuştu.

"Uygurların Onuru, Şerefi, Namusu, Hayatı Söz Konusu, Hiçbir Çıkar Bunun Önüne Geçemez!"

"Benim kızkardeşimin onuru, şerefi, namusu, hayatı söz konusuyken yeğenim 5 senedir annesinden ayrı kalmışken bunun önüne hiçbir çıkar, hiçbir münasebet geçemez! Çin hükümeti Büyükelçiliğimize bana kızkardeşimle görüştürme sözü vermişti ama bu kadar zamandır bu sözü tutmadı. 

Kardeşim hakkında Çin hükümetine başvurulmasını istemiştim ama neredeyse 1 sene olmak üzere ve elçiliğimiz bana herhangi bir dönüş yapmadı. Ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım. Herhangi bir vatandaş hangi haklara sahipse ben de o haklara sahibim, vergilerimi ödüyorum, kanunlara uyuyorum. Devletimizin, hükümetimizin, Dışişleri Bakanlığımızın ve Pekin Büyükelçimizin kendi vatandaşına sahip çıkmasını istiyorum. Türkiye onurlu bir ülkedir. Benim kardeşim de bu  ülkenin vatandaşıdır."

"Kızkardeşim Hasta Anneme Bakmak İçin Doğu Türkistan'a Gitmişti: Kampa Atıldı, Annem Bu Dünyadan Göçüp Gitti"

Kızkardeşinin toplama kamplarından kurtarılmasını ve kızıyla birlikte Türkiye'ye getirilmesini talep eden Medine Nazimi, kendisinin ve ailesinin Türkiye'de kendi hallerinde yaşamalarına ve Çin'e karşı hiçbir şey yapmamalarına rağmen bu zulmün reva görüldüğünü belirtiyor. Kardeşi özgürlüğüne kavuşana kadar mücadelesini sürdüreceğini belirten Nazimi, yeğeni Ayşe'nin annesi toplama kampına atıldığın 1 yaşında olduğunu, şu anda 5 yaşında olduğunu ve bu süre boyunca asla annesini göremediğini söyledi. Kızkardeşinin hastalanan annesine bakmak için Doğu Türkistan'a gittiğini belirten Nazimi, "En çok canımı acıtan bu. Annem iyileşemeden... Kardeşim kampa atıldıktan sonra annem bu dünyadan 2020 Eylül ayında göçüp gitti" dedi.

Aileleriyle Görüşemiyorlar: "En Ufak İrtibat Hapis Demek"

2017'den sonra ailesiyle normal bir iletişimleri olmadığını belirten Nazimi, "Canınızı acıtmak istemiyorum, bunu Türkiye Türklerinin oradaki hayatın nasıl bir hayat olduğunu tam olarak anlamaları için soruyorum. Ailenizle iletişiminiz nasıldı?" şeklindeki sorumuza şu yanıtı verdi:

"Çin'de sadece WeChat kullanılmasına izin veriyor ve o da Çin devletinin takibi altında. Facebook, Instagram gibi şeyler orada yok. Biz ailemizi aradığımızda onlar 'Yurt dışından telefon geldi, senin yurt dışında akrabaların var' diye polis takibine uğradıkları için biz onları arayamıyorduk, arasak da onlar cevaplayamıyordu. En ufak bir irtibat hapis demek. Dolaylı yollarla her ne kadar haber almaya çalışsak da düzgün iletişim kuramıyoruz." 

"Bu 5 Seneyi Hiç Kimse Yerine Koyamaz"

"İnsan olan herkesin elini kalbine koymasını" isteyen Medine Nazimi, "Çin 21. yüzyılda dünyanın gözünün önünde milyonlarca masum insanı kamplara kapatırken, onlara tecavüz ederken, karnındaki bebekleri zorla alırken, çocukları sıcak yuvalarından alıp çocuk toplama kamplarında Çinlileştirirken, insanlarımızın organlarını çalıp 'helal organ' diye satarken, gençlerimizi Çin'in iç bölgelerine götürerek köle işçi olarak çalıştırırken neden susuyorsunuz? Doğu Türkistan'da yaşayan 35 milyon insan, Türk derseniz Türk'tür, Müslüman derseniz Müslüman'dır, insan derseniz insandır. Benim şu küçük yeğenimin annesiyle yaşamaya hakkı vardı. Ama annesiz büyüyor. Bu 5 seneyi hiç kimse yerine koyamaz. Koyamayacak."

Gözyaşlarına hakim olamayan Medine Nazimi, "Daha fazla acılar yaşanmadan Türk yetkililerimiz üzerine düşeni yapmalı. Orada 500'e yakın TC vatandaşı Uygur Türkü kamplarda. Başka ülkeler vatandaşlarını kamplardan kurtardıysa Türkiye'nin de bunu yapmasının zamanı geldi de geçiyor" diye konuştu.

65 Yaşında Aşırılıkçı Bir Uygur Kadını, Suçu: Kuran Okumak

Doğu Türkistan'ın Hotan kentinden Memet Tohti Ataullah uluslararası ilişkiler yüksek lisansını tamamlamış ve doktorasına başlamaya hazırlanıyor. 2 küçük kardeşi Mehmet Ali ve Ruzi Mehmet'in 2017 yılında, annesi Beyşihan Huşur'un 2018 yılında toplama kamplarına atıldığını belirten Ataullah, annesinin suçunu ise şöyle açıklıyor:

"2013 yılında komşularımızın evinde bir cenaze varmış, Kuran okumuşlar. Onu bahane göstererek mahallemizden yaklaşık 20 yaşlı kadını birden tutuklamışlar. Annem de bunların arasındaymış. Annem 2018 Mart'ta tutuklandı. Mayıs'tan sonra benim ailemle tüm ilişkilerim kesildi. 4 senedir haber alamıyorum, kardeşlerimin durumu nedir, annem ne halde, haber alamıyorum."

Anlayamayanlar için, (eğer yaşıyorsa) 65 yaşındaki Beyşihan Huşur'un suçu "aşırılıkçılık". Zira Kuran okumak, namaz kılmak veya doppa takmak gibi Müslüman Uygur kimliğine dair herhangi bir simgeyi üzerinde taşımak ya da sergilemek Çin Komünist Partisi'ne göre bu sözde "suçu" teşkil ediyor.

Abdürreşit Karluk: Uygur Türkleri Yük Olmaz, Yük Kaldırır

Mustafa Çokay'ın "Türklerin iki vatanı var. Birincisi doğduğu yer, ikincisi Türkiye" sözünü hatırlatarak söze başlayan Prof. Dr. Abdürreşit Celil Karluk, "Daha önce Özbeklere, Kırgızlara kültürlerini yeknesak şekilde yaşatabilmeleri için kasabalar kuruldu. Uygur Türkleri için böyle yerleşim yerleri kurulabilir mi? Ne düşünüyorsunuz?" şeklindeki sorumuz üzerine şu cevabı verdi:

"Zorda, darda kalan tüm Türklerin Türkiye'de yaşama hakkı vardır.  Bu yaşama  hakkı aynı zamanda kendi kültürlerini yaşatma hakkıdır ki Türk kültürünün daha zengin, rengarenk olması için faydalıdır. Bunu Hatay Ovakent'te Özbeklerle, Van Ulupamir'de Kırgızlarla görüyoruz.

"Uygurlar Yük Olmaz, Yük Kaldırır"

Bunlar bu devlete yük değil, yük kaldırıyor. Ulupamir'de Kırgızlar atlı birliklerle PKK'ya göz açtırmıyorlar. Orada çok ciddi tarım yapıyorlar. Dolayısıyla Türklerin iskanlı göçmen olarak yerleştirilmesi hayırlıdır, Ahıska Türklerine yönelik çok iyi çalışmalar var. Bunlar devam ederken Doğu Türkistanlı Uygur Türklerine yönelik böyle bir siyasetin gündeme gelmemesi çok düşündürücü. Türkistanlılar bunu çok istiyor. Ben bunu 5 yıldır her mecrada söylüyorum.

Boşalan köyler var. Anadolu'da iskana muhtaç bölgeler var. Tarihin canlandırılması, farklı kültürlerin yaşatılması, hayvancılık, bunun birçok yönü var. Tarım istihdamı azalıyor Türkiye'de, Uygurlar bunun için ilaçtır. Zira en erken yerleşik hayata geçen Türk boylarıdır. İstanbul'da sürünen Uygurların oralara iskanlı göçmen olarak yerleştirilmesi çok yerinde olur. Dış politikayı ilgilendirdikleri için daha temkinli adımlar atılıyor olabilir ama demokrasilerde çareler tükenmez."

"Japon Vatandaşı Olan Uygurlar Bile Çocuklarına İstiklal Marşı'nı Ezberletiyor"

Türkiye'ye hiç gelmemiş, hatta Japon vatandaşı olan Uygurların çocuklarına İstiklal Marşı'nı ezberlettiğini, Türkiye'yi vatan olarak gördüklerini belirten Prof. Karluk, "Türkiye'de yaşayan Uygurlar bazen birçok serzenişte bulunuyorsa burayı özünden gördüğündendir. Ondan dolayı sıradan bir tersleme, onların çok ağırına gidiyor. 5 yılını tamamlayıp vatandaşlık başvurusu yapanların bazıları 'devlet güvenliğine tehdit' gerekçesiyle reddediliyor. Bunların bazıları benim çok iyi bildiğim öğrencilerim. Bunlar memurların işgüzarlığı olabilir, yanlıştır. Bu insanlar yasal olarak hak ettikleri vatandaşlığı da alamıyorlar ve kaçak yollardan Türkiye'yi istemeyerek terk ediyorlar. Ve şöyle bir şey de isteniyor: Türkiye Türkleri ve Doğu Türkistan Türklerinin arasını açmak için dahili ve harici mihraklar çalışıyor. Buna karşı çok dikkatli olunması lazım. Türkiye'deki 10 bin Uygur'a vatandaşlık vermek, yüz binlerce Suriyelinin yanında hiçbir şey değil. Kaldı ki Uygur Türkleri yük kaldırır, yük olmaz" ifadelerini kullandı.

"Uygur Türkleri İçin Kasabalar Kurulabilir"

Çiftlikler, köyler ve kasabalar kurularak Uygurların buralara yerleştirilebileceğini belirten Karluk, bu durumun Uygurları radikalleşmekten koruyacağını, suç ihtimalinin çok azalacağını ve kolayca entegrasyon sağlayacağını belirterek "Eğitim, kültür, sağlık haklarıyla bu insanlar normal yaşama başlar, bu bütünleşmeyi hızlandırır ve en önemlisi nedir? Bugün İstanbul'dakinin tersi: Kendi alınteriyle ekmeğini kazanır. Daha onurlu, gururlu yaşarlar. İstanbul'a bakıyoruz, adamları toplamışlar her gün dilenci gibi yiyecek içecek dağıtıyor. Bunlar bir gün olur, iki gün olur. Sürekli olursa bu adam alışır, dilenciye döner. Bizim bu onurumuzu kırıyor. En sağlıklı olanı boşalan köylerin kullanılmasıdır. Hem buna devletin ihtiyacı var, hem bu insanların. Hem soykırıma uğrayan Uygurlar kültürünü korur, her şeyden önce kardeşlik hukuku korunmuş olur" diye konuştu.

"Sen de Uygur'sun, Değil misin?"

Türkiye'deki Uygur sayısını sorduğumuzda "Hiç kimse bilmez, Reisicumhurumuz bir zamanlar 300 bin demişti. 4-5 sene öncesinde öyle demişti. Bilmiyoruz" diyen Prof. Dr. Karluk, TamgaTürk muhabirine "Sen de Uygur'sun, değil misin?" diye sordu. Muhabirimizin "Uygurlar gibi Türk'üm" şeklindeki cevabı üzerine Karluk, "Ben Uygur'un ötesi Türk'üm" diye konuştu.


(Soldan sağa: Medine Nazimi, Prof. Dr. Abdürreşit Karluk, Nurmuhammet Mettursun, Mehmet Tohti Ataullah) Muhammed Âkif

ÇİN BÜYÜKELÇİLİĞİ çin ankara büyükelçiliği mirza ahmet ilyasoğlu nurmuhammet mettursun medine nazimi mehmet tohti ataullah abdürreşit celil karluk