Küresel Siyasetin Kapısındaki Tehlike: İkinci Soğuk Savaş

TAKİP ET

Rusya'nın Ukrayna işgaliyle başlayan savaş devam ederken, dünya ticaret yolları ekseninde yeni bir soğuk savaşa yol alıyor.

Arktik Konseyi temelde güvenlik konularıyla ilgilenmiyormuş gibi görünse de Rusya’nın Arktik Konseyi’nin dönem başkanlığı sırasında Ukrayna’ya yönelik saldırısı bu yaklaşımı temelden değiştirdi. Dünyanın yeni çekişme sahalarından birisi olması beklenen Kuzey Kutup Dairesi’nde deyim yerindeyse sular ısınabilir.

Ukrayna’ya yönelik saldırganlığı sonrasında Arktik Konseyi’nin diğer 7 üyesi Rusya’ya karşı bir tutum sergiledi. Nitekim NATO üyesi olmayan iki Arktik ülkesinin, İsveç ve Finlandiya’nın, NATO’ya başvurması ve Finlandiya’nın kabulü; Rusya’nın saldırganlığının yarattığı sonuçlar bakımından önemli bir örnek oldu.

Yeni Soğuk Savaş

Öte yandan uluslararası siyasette giderek yalnızlaşan Rusya, kendi iş birliği sistemini oluşturmak için çabalıyor. Rusya, Kuzey Kutup Dairesi’ndeki nüfusun neredeyse yarısını, kıyı şeridinin yarısından fazlasını ve bölgedeki endüstrinin büyük çoğunluğunu oluşturuyor. Rusya, bu durumu bir çekim unsuru olarak kullanmak da istiyor. Kuzey Kutup dairesindeki nüfuz alanlarının bölünmesi yeni bir Soğuk Savaş’ın başlangıcını da işaret ediyor. Rusya’nın kontrol ettiği topraklara ve muhtemel saldırganlığına karşı diğer ülkeler ABD’nin garantörlüğüne sığınıyor.

Yakın Kutup Ülkesi: Çin

Ancak bu yeni Soğuk Savaş geçmişteki gibi iki kutuplu olmayacak. Artık Soğuk Savaş’ın yeni bir aktörü daha var: Çin. Çin, Arktik Konseyi’ne gözlemci ülke olarak dahil olduğu 2013'ten bu yana kendisini “yakın kutup ülkesi” olarak görüyor ve tarihi İpek Yolu’na atıfla Kuzey Kutbu üzerindeki ticaret yollarını “Kutup İpek Yolu” olarak adlandırıyor.

Öte yandan Çin, her ne kadar birçok konuda Rusya ile iş birliği içinde olsa ve Batılı ülkelerin liderliğini yapan ABD ile düşmanlık derecesine gelmiş olsa da birçok konuda Batılı ülkelerle, bilhassa Avrupa’yla iş birliği yapıyor ve düşmanlık gütmüyor. Rusya ve Çin, Arktik bölgesinde iş birliği yapsa da çıkarları ve amaçları oldukça farklı. Rusya'dan çok daha fazla ekonomik, mali ve teknolojik kaynağa sahip olan ve aradaki farkı giderek büyüten Çin, her fırsatta ileri atılırken, Rusya ise kendi konumunu korumaya çalışıyor.

Çin Komünist Partisi hükümetinin resmi anlatısı, Çin'in Arktik bölgesindeki çıkarlarının çevre sorunları, bilimsel araştırma, navigasyon ve doğal kaynakların araştırılması ve geliştirilmesi ile ilgili olduğunu ileri sürüyor. Çin, tüm insanlık için ortak bir gelecek inşa etme sloganı altında, en güçlü küresel güçlerden biri olarak, düzenin temel norm belirleyicilerinden ve garantörlerinden biri olacağı yeni bir dünya düzeni tasavvur ediyor ve buna göre politikalar geliştiriyor. Bu politikaları geliştirirken gelişen ekonomisini en güçlü silahı olarak kullanıyor.

Rusya ise Çin’in hedeflerinin farkında ve ihtiyatlı davranıyor. Kremlin’in Kuzey Kutbu'ndaki tezi devletlerin ulusal çıkarları hiyerarşisini savunmak üzerine şekilleniyor. Rusya, önceliğin Kuzey Kutbunda toprakları olan ülkelerde olması gerektiğini savunuyor. Kanada, Danimarka, Norveç, Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri’nden oluşan bu grubun Arktik Okyanusu'na doğrudan erişimi var ve orada doğal kaynakları geliştirdikleri özel ekonomik bölgelere sahipler ve yerli halklarını korumak zorundalar. Rusya’nın tezinde daha sonra Arktik Konseyi’nin diğer üç ülkesi, Finlandiya, İzlanda ve İsveç geliyor. Bu üç ülkeden sonra gözlemci ülkeler ve diğerleri geliyor.

Ukrayna-Rusya Savaşı’nda Çin’in Tutumu

Ukrayna-Rusya Savaşı’nda Çin tarafsız kalarak iki tarafla da iş birliği yapmaya devam etti. Çin’in bu politikası, öngörülemez emperyalist politikaları nedeniyle uluslararası siyasette giderek yalnızlaşan Rusya’nın Çin’e daha fazla yaklaşmasına neden oldu. Nitekim Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in geçen Mart ayındaki Moskova ziyareti öncesinde Çin Komünist Partisi'nin yayın organı “Halkın Günlüğü” gazetesi için kaleme aldığı makalede Rusya ve Çin ilişkilerinin tarihin en yüksek seviyesine ulaştığını vurguladı. Nitekim Çin de Rusya’yla iş birliğini geliştirmeye hazır olduklarını belirtti.

Bununla beraber Çin, barış için Ukrayna’yla diyalogu da sürdürmeye devam ediyor. 24 Şubat 2023'te, savaşın 1. yılı dolmak üzereyken Çin, ateşkes ve barış görüşmeleri çağrısında bulunan on iki maddelik bir barış planı taslağı yayımladı. Taslak bazı yönleriyle Ukrayna’dan destek görürken Rusya barış görüşmelerine kapıları kapattı.

Batılı ülkelerin Pekin’le diyalog kurmaktan kaçınması Rusya-Çin ittifakının güçlenmesine neden olacak. Kuzey Kutbu’nda ise Rusya-Çin'in nüfuz alanlarını giderek pekişecek. Arktik Konseyi’nin Batılı ülkeleri Kuzey Kutbu'nun geleceği ve sürdürülebilir kalkınması konusunda Rusya ile diyalog mümkün değilse, Çin’le böyle bir diyalog başlatmayı düşünmelidir. Zira Çin, Rusya’nın aksine iş birliği yapmaya ve küresel düzende diyalog kurmaya daha açık bir ülke.

Nitekim küresel siyasetin kapısındaki İkinci Soğuk Savaş’ın ana çekişme alanlarından birisi Kuzey Kutup Dairesi olacak. Bölge sadece iklim değişikliğinden değil siyasetin paradigmalarının değişmesinden de etkilenecek.

Bu etkileri önüne geçmenin, hiç değilse yaşanacak çekişmeleri minimuma indirmenin yolu ülkelerin birbirleriyle diyalog kurmasından geçiyor. Batılı ülkelerle diyalog kuramayan bir Çin, Rusya’yla daha da yakınlaşacaktır. Bu yakınlaşma ise oluşan ittifakın radikalleşmesine ve İkinci Soğuk Savaş’ın birincisinden daha sert geçmesine sebep olacak.

Soğuk savaş yeni soğuk savaş çin arktik konseyi rusya ukrayna savaşı