ÖZEL HABER | Türkiye'de Yaşayan Güney Türkistan Türklerinin Sorunları ve Talepleri Neler?

TAKİP ET

Türkiye'de yaşayan Güney Türkistan Türklerinden Abdülşükür Buhara, Tamga Türk'ten Muhammed Âkif'e konuştu.

Uzun yıllardır Türkiye'de yaşayan Afganistanlı Özbek Türkleri, insani yaşam şartlarına erişmekte ciddi sıkıntılar yaşıyor. Birçok sığınmacı sağlık hizmetine ulaşamazken sığınmacılar çalışma izni almakta zorluklar yaşıyor. Çalışma ve oturma izinleri alamayan Güney Türkistan Türkleri, güvencesiz olarak girebilecekleri işler dışında iş bulamıyor. Bu gibi işlerde de ciddi haksızlıklara uğrama ihtimali ile karşı karşıya kalıyorlar.

Türkiye'de sığınmacı olarak yaşayan Afganistan Özbeklerinden Abdülşükür Buhara, TamgaTürk'ten Muhammed Âkif'e konuştu.

41 yaşındaki Abdülşükür Buhara, Taliban'ın yarattığı şiddet ortamı yüzünden Afganistan'dan 6 yaşındayken ailesiyle birlikte ayrılmak zorunda kalarak Pakistan'a göçmüş. 17 yaşında ailesinden ayrılarak diğer 5 Afganistanlı arkadaşı ile birlikte Hatay üzerinden Türkiye'ye giriş yapmış. Bir süre sonra pasaport ve oturma izni alabildiğini belirten Buhara, bir süre sonra ailesinin yanına döndüğünü ve orada evlenip resmi davet ile eşini yanına alarak 2011'de Türkiye'ye gelmiş.

Hepsi Türkiye'de dünyaya gelen dört çocuk babası olan Abdülşükür Buhara, oturma izni bulunmasına rağmen çalışma izni alamamış. 24 yıl önce kaçak olarak Türkiye'ye giriş yapan Buhara ilk olarak Hatay'a ve birkaç ay içerisinde oturma izni almasının ardından İstanbul'a geçmiş. Sonrasında ise şu anda hayatını sürdürmekte olduğu Eskişehir'e gelerek yerleşmiş. Akıcı bir Türkçeyle konuşan Abdülşükür Buhara, Güney Türkistan Türklerinin Türkiye'ye kültürel entegrasyonunun önündeki tek engelin verilmeyen bazı resmi izinler olduğunu gösteren ciddi bir örnek olma özelliği taşıyor.

Taliban'ın yarattığı şiddet ortamı yüzünden yıkıma uğrayan ülkelerinden yaşama imkanı bulamadıkları için ayrıldıklarını belirten Buhara, "Afganistan'da şu an doğru düzgün elektrik bile yok" dedi. "Biz orada buğday, arpa, susam, kavun, karpuz, büyükbaş-küçükbaş hayvancılık, bu işlerle uğraşıyorduk, bizim işimiz Afganistan'da bu idi" diyen Buhara, Türkiye'de de istihdam etmek üzere işçi bulmakta zorlanılan işlerde çalıştıklarını belirtti.

"Buralı Türk tanıdıklar var mesela, 'bize çoban lazım' diyorlar, onlara çoban bulup veriyoruz ama çalışma izni olmadığı için sıkıntılar yaşıyoruz" diyen Buhara, "Biz Türk soylu Özbek'iz, bizde dilencilik, hırsızlık yasak. Yapan aramızda barınamaz, biz alnımızın terini silmediğimiz işten para kazanmayız. Mesela bizim kadınlarımız şu an Eskişehir'de biber, patlıcan, domates gibi bahçe işlerinde, sulama, seracılık, çapa işlerinde çalışıyor. Ama çoğumuza mülteci statüsü verilmediği için mecburen kaçak çalışıyoruz. Bizde dilencilik, hırsız bizde yasaktır, yaptın mı aramızdan çıkarsın. Biz gerekirse az kazanırız ama haram paraya el uzatmayız. Bize yeter ki çalışma izni verilsin, biz taşı sıkarız suyunu çıkarırız, işimizi buluruz. Her yerde iş buluruz, inşaat olsun, toprak işleri olsun, çobanlık olsun, biz işe yok demeyiz. Yeter ki sesimizi büyüklerimiz duysun, bize çalışma izni verilsin" ifadelerini kullandı.

Ulupamir Gibi, Ovakent Gibi Köyler Kurulabilir

Kendileri için Van Ulupamir'de, Hatay Ovakent'te kurulan köyler gibi yerleşimler kurulabileceğini belirten Buhara, "Biz işe yok demeyiz, her işi tutarız, yeter ki helal ekmek olsun. Biz yıllardır kira veriyoruz, keşke kiramızı devletimize versek de bize müstakil bir köy verse, toprak verse de büyükbaş, küçükbaş alsak, toprak işlesek. Belki biliyorsunuzdur, Hatay'da çok güzel bir köyümüz var Ovakent diye, hemen hemen 4 bin aile yaşıyor. Çok güzel bir köyümüz. Biz de diyoruz, ne zamana kadar böyle kirada yaşayacağız? Bu kirayı biz devletimize versek de bize de mesela müstakil bir köy verse, toprak verse. Büyüklerimiz, devletimiz sesimizi duysun" dedi. Ulupamir köyü Kırgız kültürünün Türkiye Türklüğüne entegre bir halde varlığını sürdürebilmesinin bir örneği idi. Ovakent mahallesi ise Özbek kültürünün Türkiye Türklüğüne entegre bir şekilde kültürel varlığını sürdürebilmesini sağlıyor. Türk kültürüne ait bütün unsurların korunabilmesi için Güney Türkistan Türkleri için yeni iskan girişimlerinin gerçekleştirilmesi talep ediliyor.

Yaşadıkları mahallede komşuları ya da resmi görevlilerle hiçbir sorun yaşamadıklarını belirten Buhara'nın iki sözünden biri Türk devletine ve milletine teşekkürle dolu. Buhara "Devletimizden de Allah razı olsun, milletimizden de. Türk soyluyuz biz, hiç kimseden şikayetimiz yok bizim, gece gündüz çalışıyoruz, ekmeğimizin peşindeyiz biz. Kimseden şikayetçi değiliz, kimse de bizden şikayetçi değil, bizde komşuluk mukaddestir asla kimseye rahatsızlık vermiyoruz" şeklinde konuştu.

"Benim Vatandaş Olabilmemin Önündeki Tek Engel Durumumun İyi Olmaması"

Çocuklarının eğitim alabildiğini ancak sağlık hizmetlerinden yararlanamadıklarını belirten Buhara, "Büyük kızım 10 yaşında 3. sınıfa gidiyor, oğlum da 1. sınıfa gidiyor, eğitim alıyorlar çok şükür bir sıkıntı yok. Ama sağlık derseniz ben bir sağlık hizmetinden yararlanamıyorum, mülteciler alıyorlar mesela ama bizim öyle bir hakkımız yok malesef. Çalışma iznimiz yok, o yüzden mecburen kaçak olarak çalışıyoruz. Bir güvencemiz yok. Biz koruma altında değiliz, çalışma iznimiz olsa vatandaşlığa geçebilirim ben. Kanuna göre Türkiye'de beş yıl oturan eğer bir suçu yoksa vatandaşlığa geçebiliyor, benim durumum iyi olmadığı için vatandaş olamıyorum. Yoksa ben yıllardır burdayım hiç kimseyle bir sorunum olmadı. Çalışma iznim olsa, bir evim falan olsa vatandaşlığa girebilirim ama çalışma iznimiz yok. Kaçak çalıştığımız zaman da en ufak bir tartışma, anlaşmazlık olduğu zaman şikayet ederse, geri gönderme tehlikesiyle karşı karşıya kalıyoruz. Karakoldan gelip çocukları alıp göç idaresine götürüyorlar. Bazıları sahipsiziz diye istismar ediyorlar, bazı Özbekler çalıştığı halde ücretini alamıyor çalışma izni olmadığı için" ifadelerini kullandı. 

İş bulmakta zorluk çektiklerini belirten Buhara, "Kötü niyetli olmayanlar, iyi niyetliler daha fazla ama onlar da iş vermeye korkuyorlar. Biz de çekiniyoruz, onlar da çekiniyorlar. 'Acaba?' diyorlar, bizi sınırdışı ederler, onlara ceza keserler. Ama bizim çalışma iznimiz olsa herkes işe alır. Bizim işimizden el geliyor çünkü, her türlü işi yaparız" dedi.

Geride bıraktığımız yıllarda kendilerine güvenin arttığını vurgulayan Buhara, "Artık Afganistanlılara güveniliyor, eskiden böyle bir şey yoktu bizi yad görüyorlardı, fazla itibar etmiyorlardı. 'Acaba bunlar ne yapar, ne eder?' diye. Şimdi öyle değil, şimdi benim tanıdıklarım var, 2-3 tane hepsinin çobanı var 600-700 tane koyunları var hepsinin, güveniyorlar yani artık bize. Biz de Türk milletine, Türk devletine güveniyoruz. Siz burayı nasıl vatan biliyorsanız biz de öyle vatanımız biliyoruz. Siz bu bayrağı nasıl bayrağınız biliyorsanız biz de öyle bayrağımız biliyoruz. Biz ay yıldızın altında yaşamak istiyoruz, bizim gidecek başka bir yerimiz yok. Afganistan’ın halini biliyorsunuz.

Artık bize karşı güven arttığı için iş buluyoruz, çalışıyoruz ama işverenler de çekiniyor. Mesela bir şikayet olsa ona da ceza keserler, bize de ceza keserler. Bazı işverenlerimiz ‘Hadi bize ceza kessinler, sizi sınırdışı ederler’ diye çekiniyor. Rahat değiliz yani iş konusunda. Ha bize çalışma izni verilse biz her türlü işi tutarız. Yetkililerin bize yardımcı olmasını bekliyoruz, bize bir imkan sunulsa ekmeğimizden başka bir derdimiz yok bizim. Bize çalışma izni verilse bizi herkes işe alır, kapıcılık olsun, bahçe işleri olsun, biz iş de ayırmayız. Buraya tatil yapmaya gelmedik biz, önce ordan canımızı kurtarmaya, sonra ekmeğimizi kazanmaya geldik. Ben cahil kaldım ama en azından çocuğuma bir şeyler öğreteyim ki hiç olmazsa yarın başkasına sormasın ‘bu otobüs nereye gidecek?’ diye, yahut elektrik faturası geldiğinde kendisi okuyabilsin, ben kendimi artık çocuklarıma adamışım, onlar bir yere gelsin diye" ifadelerini kullandı.

"Türkiye'de size karşı bir ayrımcılık yapıldığını düşünüyor musunuz?" sorusuna cevap veren Abdülşükür Buhara, "Asla, biz hiç ayrımcılık görmedik. Öğretmenlerimiz olsun, komşularımız olsun hiç ayırmıyor. Yine ayrımcılık yapan yok değil, binde bir de olsa vardır ama biz onu da ikna ederiz.

Sadece çobanlık için bir izin veriliyor şu an bize. Mesela köylü bizden birini çalıştırmak istiyor, en yakın Jandarma Karakolu’na gidip, ‘bu arkadaşı ben çalıştırmak istiyorum’ diyor, Jandarma da bir belge yazıyor, o belgeyle Göç İdaresi çobanlık için izin verebiliyor. Sonrasında artık şikayet olsa dahi güvence altında oluyorsun. Ama bu da pek fazla bilinen bir uygulama olmadığı için faydalanamıyoruz" şeklinde konuştu.

Afganistan Türkleri Suriyeliler Gibi Gettolaşmıyor, Rahatlıkla Türkçe Konuşabiliyor

Türkiye'de bulunan farklı kökenlerden sığınmacılarla Türkler arasında yaşanan sorunların kültürel farklılıktan kaynaklandığını belirten Buhara, "Peştunlar, Tacikler falan kolay kolay çözemez Türkçe’yi. Hiçbiri çözemez bizim konuştuğumuz gibi. Biz Özbek Türk’ü olduğumuz için çabucak öğrenebiliyoruz. Bizimle ilgili bir kavga falan gibi bir sorun olduğunu hiç görmedim ben, Peştunlarla falan da dil bilmedikleri için anlaşamadıkları için bazen tatsızlık çıkabiliyor. 

Suriyeliler bir yere geldikleri zaten bir mahalleye toplanıp orayı kaplıyorlar. Hiç çekinmiyorlar mesela, kavga falan olduğu zaman da. Maddi durumları iyi herhalde, böyle hep beraber oturabiliyorlar. Biz ekmek nerdeyse ordayız. Atıyorum beş aile bu mahallede, iki-üç aile başka bir mahallede, işi nerde bulursak ordayız. Suriyelilerin ben çalıştıklarını da görmedim, konuştuğum bazı tanıdıklar var ‘Allah’a şükür bize Suriye’den para geliyor, bizim çalışmaya ihtiyacımız yok’ diyorlar. Çalışmıyorlar da. Herhalde bir gelirleri var ki bir arada oturabiliyorlar. Biz şehir şehir, mahalle mahalle dağılmak zorundayız iş bulabilmek için, öyle bir arada durma şansımız yok. Biz iş bulabildiğimiz yerlere gideriz, Konya, Aksaray, Ankara, bu şehirlere dağılırız iş tutabilmek için" dedi.

Büyük kızı Fatma Buhara, büyük oğlu Davut Buhara, küçük oğlu Mustafa Buhara, en küçük kızı Sümeyye Buhara ve eşi ile birlikte Eskişehir'de yaşayan Abdülşükür Buhara, Türkiye'ye rahatlıkla entegre olabilecek olan, Türk toplumu ile kültürel yakınlığa sahip Güney Türkistan Türklerinin önündeki tek engelin çalışma izni gibi sosyal statülerin verilmemesi olduğunun en ciddi örneklerinden biri. 41 yaşındaki Buhara'nın Türkiye'de eğitim alan çocukları aksansız bir Türkçe konuşabildiği gibi Türklere ait bütün normlara ve geleneklere sahip olarak yetişiyor. 

Ne talep ediyorlar?

Güney Türkistan Türkleri, çalışma izinleri bulunmadığı için iş bulmakta ciddi güçlüklerle karşı karşıya kalıyorlar. Kaçak olarak çalışmak zorunda kalan Güney Türkistan Türkleri, emeklerinin istismar edilmesiyle karşı karşıya kalabiliyorlar. Türkiye'de sığınmacı olarak bulunan Türkmen ve Özbek soylu Afganistan Türkleri, sosyal güvence elde edebilmek ve insani düzeylerde ücret alabilmek için kendilerine çalışma izni verilmesini bekliyor.

Güney Türkistan Türkleri, geldikleri Afganistan'da yaptıkları tarım ve hayvancılık faaliyetlerini gerçekleştirebilecekleri köylere yerleştirilebileceği gibi Van Erciş'teki Ulupamir köylülerinin yaptığı gibi yerleştirildikleri stratejik bölgelerde gerçekleştirecekleri koruculuk faaliyetleri ile bölgesel güvenliğe katkı sağlayabilir.

Van Ulupamir'de ve Hatay Ovakent'te başarıyla gerçekleştirilen iskanlar, Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgesi'ndeki boş ve atıl tarım arazilerinde tekraren uygulanabilir. Çalışma izinleri bulunmadığı için iş bulmakta zorlanan Güney Türkistan Türkleri alışık oldukları şekilde ziraat yapmak ve Türk milletine entegre olarak vergi vermek, askerlik yapmak, sigorta gibi güvencelere erişebilmek için yetkililerden yardım bekliyor.

Muhammed Âkif