Serbest Veznin Ufkunda Bir İşrak: Bleda Yaman

TAKİP ET

Bleda Yaman, can çekişen ve kararan serbest şiirimizin ufkuna ilk huzmelerini bırakıyor.

Ben şiirin ölçülü, uyaklısını severim. Öteki türlüsüne, mesela, Attila İlhan gibi ustaların elinden çıkıyorsa itirazım yok; hatta genel beğeni düzleminden özele inersek en sevdiğim şiirler serbest şiirlerdir – ekseriyetle. Serbest vezinle yazan bir şairi sevebilmem için, ahengin, şiirin sırrına, üstelik öz ve biricik, benzersiz imzasını atacak kadar ustalaşmış olması gerekir. Hele, iki biçimde de ürünler veren bir şairin serbest şiirlerini daha çok beğenmem imkansız gibidir.

Fakat böyle bir şair var, Bleda Yaman. Çoğumuz onu mısra-ı meşhuruyla, “sana kırk senedir aşığım” dizesiyle tanıyoruz. Fakat Bleda Yaman bundan fazlası – son zamanlarda serbest şiir yeteneksizlerin, arkadaş ağı sayesinde ünlenebilen müteşairlerin elinde kulak ve zihin eziyetine, dimağ işkencesine dönüşmüşken epey olgun bir ilk eser sunan bir şair.

Ağaçları üryan bırakıp kaldırımların giryesini silen sarı yaprakları tasavvur eden zihninin bir şairin ihtiyaç duyduğu kudrette ve yakıcılıkta esriyebildiği aşikar, katil ve bir o kadar aşık bir şairle karşı karşıyayız. Fakat Mahbube’ye Hal Beyanı eserini bir bütün olarak ele alınca, şiirlerin seviyesindeki oynaklığın epey fazla, oynaklığın genliğinin de epey büyük olduğunu görüyoruz. Bleda hakkında söylenebilecek en olumsuz söz bu: Kitabındaki şiirler bambaşka tellerden çalıyor; bu yüzden tek şiirini okumak epey güzel olabilirken, şiir kitabını okumak sevimsiz bir tat bırakıyor ağızda. Şiirlere tarih koyulmamış, tahmin yürütsem, belki, daha tecrübesiz olduğu çağından şiirleriyle, olgunlaştığı çağından şiirlerinin rastgele dizildiğini söylerdim.

Peki sebebi ne ola? Sevdiğim serbest şiirlerine bakınca, epey görünür ve sık tekrar eden bir örüntü var: Kafiyeyi bir şema dahilinde olmasa da sık kullanıyor. Mısraından bağımsız ele aldığımızda kafiyede belli bir seviyeye geldiği, yetenekli olduğu belli – ancak bu yetenek nedense kendisini vezinli şiirlerinde değil, serbest şiirlerinde gösteriyor. Bu başlı başına tuhaf bir iş, zira serbest şiirde bu kadar sık ve belirgin kafiye kullanımı çoğu zaman ahenk vermez, vezni tutturamayan acemi bir şair izlenimi verir. Ama Bleda’da tam tersi olmuş, kafiyedeki ustalığını veznin tecridinin ötesine taşıran usta bir şair hissi veriyor.

Ancak vezinli şiirlerinde tam tersi bir durum var – ustalığı yerini yer yer zorakiliğe bırakıyor.

Hasretin dumanı bende yapar is
Bilmeden içimi dersin ki o pis
Pis olan yüreğin, ora bir hapis
Hapiste çürürken misleneceksin

Evet, biçim açısından kusursuz bir dörtlük, ancak içerik epey kusurlu, şair bütün o formel yetkinliğine rağmen bize duygusunu yansıtamıyor, imgesini aktaramıyor; bir tabloyla değil, eskizle karşı karşıya gibiyiz. En sağlam vezinli şiiri Enver’in Aşk Türküsü, fakat o şiirde dahi, serbest şiirde ulaştığı ahengi yakalayamıyor, yine de şairin başarısız dörtlüğünün alıntılanması kötü bir histir, başarılıyı alıntılayarak telafi edeyim:

Ey Enver! Mazimin şehit yiğidi!
Türkistan aşığı Turan kilidi
Gel de bak ahvale, görüver şimdi
Korkağı, haini, takiyesi var

Bir bu dörtlüklere bakın, bir de şu dizelere: Bulutlar yorgun, çocuklar şen / Benim şimdi, bir çocukluğun peşine düşen.

Şiirlerinde Hakan İlhan Kurt’un Bir Türkmen Sagusuyum Gülizar Çığlık Çığlık şiirinden Faruk Nafiz’in Firari şiirine, birçok esere göndermeler yakalıyorsunuz, bu açıdan kendini Türk edebiyatının engin gergefinde, diğer ipliklere bağlı düğümlerden biri olarak konumlandırıyor, şiirlerine lezzet katıyor. Şahsen gülümsediğim dizelerine, Ülkücü bir gencin üniversitenin son yılları / meslek hayatının ilk yıllarında yaşamasının neredeyse kanun haline geldiği dönüşümünü anlatışına bakın bir de:

İyi değilim Mahbube
Spor ayakkabı giyiyorum
Ne kalın sözleri kovalıyorum artık
Ne ceza hukuku meraklısıyım

Yani Bleda Yaman, şairliğini tartışacağımız biri değil, fakat henüz imzası olacak üslubu yakalayamamış bir şair. Belki birkaç tarzda aynı anda uzmanlaşma, büyükleşme potansiyelini barındırıyor, fakat düşeceği en büyük tuzak, klişeleşmiş formların cazibesine kapılmak olacak. Deney yapabilecek, deney yaptığında dahi zoraki yahut suni algılanmamasını sağlayabilecek bir yeteneği var, ümit ediyorum ki buna girişecektir.

Pekala ilerisi için ne tahmin edebiliriz, ne bekleyebiliriz? Bleda’nın bundan sonra üzerinde yoğunlaşması gereken, belki de, kafiyeden büsbütün kurtulmaktır: Beklemenin Türküsü serisinde, Mahbube’ye Hal Beyanı serisinde yakaladığı seviyeyi, kafiyeye sık başvurmaktan kurtularak, söyleyişteki inceliğin ahengiyle harmanlayarak sunmayı başarırsa, ilk huzmelerini gördüğümüz ışığın gerçek parlaklığını anlayabileceğiz diye ümit ediyorum. Gerçi, Metruk gibi, Mahbube’ye Hal Beyanı’na koymadığı ve hem biçim, hem içerik yönünden enfes şiirlerini de biliyoruz – girip kontrol ettim, Metruk’u şiir kitabı çıkmadan önce yazmış. Neden kitabına koymadı bilinmez, belki Metruk gibi başka, saklı kalmış şiirleri de vardır ve bunlardan mürekkep yeni bir kitap çıkardığında, daha etraflı bir analiz yenilemesini hak edecektir.

M. Bahadırhan Dinçaslan

Bleda Yaman TamgaTürk şiir TamgaKritik eleştiri poetika Mahbube