'Söke Söke Alabilirler mi?' Akşener'in Gündeme Getirdiği 'Tiksindirici Borç' Kavramı

TAKİP ET

AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "söke söke alırlar" ifadesinin ardından söz konusu borçların ödenmemesi için bir yöntem olarak "tiksindirici borç" kavramı, İYİ Parti lideri Akşener tarafından gündeme getirildi.

"Devletlerde devamlılık esastır. Bunlar devlet terbiyesi de görmediler. Siz nasıl devlet yönetimine talipsiniz ya? Söke söke sizden bu paraları uluslararası tahkim yoluyla da alırlar" diyen Erdoğan'a cevap İYİ Parti lideri Akşener'den partisinin grup toplantısında gelmiş ve Akşener, "Uluslararası hukukta 'tiksindirici borç' diye bir kavram var. Bu kavram dış borç alan ve milleti için harcamak yerine kendi için kullanan liderler için kullanılır" demişti.

BBC Türkçe'den İrem Köker'in haberine göre, İngilizce'de "odious debt", Türkçe'de ise "tiksindirici ya da gayrımeşru borç" olarak adlandırılan bu hukuki kavram, dış borcu ülkenin çıkarları yerine şahsi zenginleşmesi için sarfeden yönetimlerin borçlarının halef yönetimler tarafından reddedilmesi olarak tanımlanıyor.

Tiksindirici borç kavramı, yaratıcısı olan Rus hukukçu Aleksander Sack tarafından "Devletlerin Dönüşümünün Kamu Borçları ve Diğer Finansal Yükümlülüklere Etkileri" adlı kitabında "bir devletin nüfusunun rızası olmadan, kreditörlerin de farkında olduğu bir şekilde, çıkarlarının aksine alınmış ve harcanmış borçlar" olarak tanımlanıyor.

New York Üniversitesi'nden hukuçu Prof. Dr. Robert Howse, tiksindirici olarak kabul edilen bir rejimin borçlarının tamamı ya da bir kısmının ödenmemesi için "tiksindirici borç" kavramı ile etik ve hukuksal bir altyapı ortaya çıkarıldığını belirtirken bu "ödememe" durumunda kıstas olarak ise kredi sağlayıcı tarafın söz konusu ülkedeki yönetimin kredi ve kredilerin kullanılma biçimi ile ilgili haberdar olup olmamasına bakıldığını kaydediyor.

Borcun Yeni Hükümet Tarafından Reddedilme Süreci

Doç. Dr. Burak Bilgehan Özpek'in ise bu kavramın uygulanabilmesi için üç temel şartın yerine getirilmemiş olması gerektiğini söylüyor.

    Kredi sağlayıcıların borçlanan ülkenin ve yönetiminin durumu ile ilgili olarak şeffaf bilgi sahibi olması. 

    Halkın kredilerin harcanma biçime rıza göstermesi, bu kaynakların iç hukuka uygun olarak sarf edilmesi.

    Üçüncüsü ise bu paraların ulusun tamamına hizmet etmesi.

Bu şartların sağlanmadığı durumlarda tiksindirici yönetimin ardından göreve gelen hükümetin eski idarenin borçlarını reddetmek üzere "tiksindirici borç" doktrinine dayanarak uluslararası mahkemelere gidebildiği, oldukça uzun süren davalar esnasında ise tarafların uzlaşı yoluna gittiği ve söz konusu borçların "söke söke" alınamadığı belirtiliyor.

Bugüne kadar ki örneklerde ise ekseriyetle tarafların uzlaşarak borçların ya tamamen ya da çok büyük bir oranda ödenmeyerek uzlaşı sağlandığını belirten Özpek, bu borçların halkın sırtına değil borcu alan idarecilerin ve varislerin sırtına kalabilme ihtimalini de hatırlattı.

Bu Kavramın Uygulandığı Örnekler

 Akşener'in grup konuşmasında örnek olarak gösterdiği Ekvador'da 2008'de yönetimi devralan Rafael Correa, selefi olan yolsuzluk yapmış despot idarelerin borçlarını gayrımeşru ve tiksindirici olarak ilan etmiş ve gelişen süreçte sağlanan uzlaşıda borçların yüzde 70'i silinmişti.

Bunun dışında Irak, Nijerya ve Ruanda gibi ülkelerin tarihlerinde bu kavram gündeme gelmiş ve Meksika'da bu kavram uygulanmıştı. Yalnızca bir defaya mahsus olmak üzere İran'ın İslam Devrimi akabindeki eski borçları sildirme başvurusu reddedildi.

'Söke Söke Alırlar' mı? Akşener'in Gündeme Getirdiği 'Tiksindirici Borç' Kavramı