Tolkien Irkçı Mıydı? Kendi Kaleminden Cevaplar

TAKİP ET

Tolkien, oğluna yazdığı mektupta hem faşizme, hem woke çılgınlığına karşı estetik ve rasyonel bir mevzinin siperlerini kazıyor.

Dünyayı, hiç değilse kültür sanat ve gösteri alemini ele geçiren Woke çılgınlığının Tolkien’in ölümsüz Legendarium’unu mahvedip, çarpıtıp saptırarak yayına koyduğu Güç Yüzükleri dizisine tepkiler devam ediyor. Yalnız Tolkien’in ruhu ve tarzına uyumsuzlukla değil, kötü oyunculuk ve çok kötü senaryo nedeniyle de eleştirilen dizi, Woke melunlarının hep yaptığı gibi, ideolojik mevzilerin arkasına saklanılarak savunuluyor. Tolkien’in ırkçı olduğu, “çoğulculuk” şartlarına uymadığı, eski kafalı, kadın düşmanı vb. olduğu zırvaları, Batı basınında kendisine yeniden yer bulmaya başladı. 

Kendi Satırlarından: J.R.R. Tolkien Irkçı mıydı?

TamgaTürk olarak büyük “Cermenolog” Tolkien’in faşizme, modern-endüstriyel çağ ideolojilerine ve onun yarattığı tahribata bakışını çok güzel özetleyen bir mektubunu yayımlıyoruz. Mektubu kaleme aldığında Tolkien İngiliz Donanması’na yönetmelik yazmakla meşguldü ve oğlu Michael Tolkien askere alınmış, Almanlarla savaşmaya hazırlanıyordu. Tolkien mektubunda faşist ideolojilerin folklorun, mitolojinin, hülasa kültürün güzelliklerini nasıl mahvettiğini kendine has üslubuyla anlatıyor. Yaşayıp yeni bir faşizmin çoğulculuk, eşitlik, dezavantajlının yanında olmak gibi kisvelerle insanlara nasıl dayatıldığını ve cennette tamamlamaya koyulduğu eserini nasıl yozlaştırdığını görmediği için Tolkienseverler olarak memnunuz. 

Oğlu Michael Tolkien'e Yazdığı Mektup

9 Haziran 1941

Sevgili Michael,

Senden haber almaktan çok mutlu oldum. Bugün daha önce yazacaktım fakat annen mektubunu ben şöyle bir göz atmaktan fazlasını yapıp okuyana kadar Birmingham’a götürmüştü bile. Korkarım mektup yazarı olarak pek kötü görüneceğim: Fakat gerçekten kalemden tiksinmeye başladım. Dersler Perşembe bitti ve a) biraz dinlenirim, b) gelecek Perşembe Katolik Yortusu’nda sınavlar başlamadan önce bahçeye biraz çekidüzen veririm diye ümit ediyordum. Fakat bu dinmeyen yağmur dışarıda iş yapmama ve fazladan çıkan epey iş birazcık dinlenebilmeme engel oldu. Şimdi hükumet yetkililerini anlıyorum! Son günlerde zamanımın çoğunu kurallar ve tüzükler tasarlayarak ve baskıya verir vermez bir sürü yasal boşluk içerdiğini fark ederek geçirdim, üstelik sonunda hedefleri ve amaçları anlamaya bile çalışmayan ve işi kendisi yapmamış bütün o insanlar tarafından lanetlendim ve eleştirildim. 

Bir insan için bir savaş yeter. Umarım ki sen ikincisine şahit olmazsın. Ya gençlikte, ya orta yaşlılıkta yaşanacak acı ömrün geri kalanı için yeterlidir: ikisi birden olursa bu çok fazla. Ben de bir zamanlar senin içinden geçtiğin süreci yaşamıştım, biraz farklı olsa da: Zira ben pek beceriksizdim, askerliğe uygun değildim (benzediğimiz tek husus, ikimizin de ortalama Tommy’ye, kırsal memleketlerden gelmiş sıradan askere duyduğumuz derin sempati ve hisler). Hatta o zamanlar “yaşlılar”ın pek cefa çekmediğini de düşünürdüm. Şimdiyse biliyorum. Sana söyleyeyim, kafeste kısıp kalmış sakat bir kanarya gibi hissediyorum. Eski, savaş öncesi işine devam etmek – bu zehir gibi. Keşke aktif bir şeyler yapabilseydim! Ama halim ortada: “Kalıcı ihtiyat”tayım ve ellerim Anavatan Muhafızlarına bile katılamayacak kadar dolu. Hatta gece çıkıp yardakçılardan birine sataşamayacak kadar yoğunum. 

Yine de, sen benim etim ve kanımdansın ve soyadımı taşıyorsun. İyi, genç bir askerin babası olmak da bir şeydir. Sana neden bu kadar ilgili olduğumu, yaptığın her şeyin beni neden bu kadar yakından ilgilendirdiğini anlamıyor musun? Her şeye rağmen, ikimiz de kalbimizi iman ve ümitle dolduralım. Babayla oğul arasındaki bağ yalnızca fani bedenden ibaret değildir: Ebediyet ona bir yerinden dokunmuştur. Burada bitmeyenin orada tamamlandığı, yazılmamış öyküler ve tatmin edilmemiş umutların devam ettiği, adına Cennet dediğimiz bir yer var. Belki hala birlikte gülebiliriz…

Tütün murakıbı Maxwell’in toptancıların ne yaptığına dair raporunu okudun mu! Kodese tıkılmalılar. Tüccar kafası özünde domuzluktur. Fakat kanaatimce İngilizlerin en büyük ayıbı tembellik. Ve diğer ülkelerdeki hararetli şiddetten kaçabilmemizi tabii hasletlerimiz kadar, belki ondan daha çok, tembelliğimize borçluyuz. Bu vahşi modern dünyada, gerçekten, tembellik neredeyse bir erdem gibi görünüyor. Fakat Furor Teutonicus (Cermen Öfkesi, Ç.N.) ile boğuşurken etrafımızın tembellikle çevrildiğini görmek epey korkutucu.

Bu topraklardaki insanlar, Almanlar şahsında itaat ve vatanseverlik erdemleri (bunlar erdemdir) bizim toplumumuzda olduğundan çok daha güçlü bir düşmanla karşı karşıya olduğumuzu fark etmiyorlar. Onların yiğit erkekleri de en az bizimkiler kadar cesur. Onların sanayisi bizimkinden on kat büyük. Ve onlar, -tanrı lanet etsin- çılgın, dönüp duran bir şeytandan ilham almış bir adam tarafından yönetiliyorlar, bir kasırgadan, bir arzudan: Öyle ki, zavallı ihtiyar Kayzer gözümüze örgü ören yaşlı bir kadın gibi görünüyor. 

Hayatımın çoğunu, senin yaşlarından bu zamana, Cermenik meseleleri (en genel haliyle İngiltere ve İskandinavya’yı da içererek) araştırmakla geçirdim. “Cermenik” idealde, cahil insanların fark ettiğinden çok daha büyük bir kudret (ve hakikat) mevcut. Lisans öğrencisiyken (o zamanlar, zannediyorum ki Hitler boyalarla uğraşıyordu ve bunlara dair hiçbir bilgisi yoktu) bu dünya tarafından “Klasikler”e bir tepki olarak cezbedildim. “Şey”lerdeki iyiyi anlamalısın ki, kötüyü tespit edebilesin. Fakat kimse beni bir yayına davet etmiyor, yahut bir derkenar yazdırmıyor. Yine de sanırım bu “Nordik” zırvalarının arkasındaki hakikati çoğundan iyi biliyorum. Her neyse, bu savaşta için için yanan, şahsi bir kinim de var – ki bu beni 49 yaşımda 22 yaşımda olduğumdan daha iyi bir asker yapardı: O kahrolası küçük cahil Adolf Hitler’e karşı (Saf entelektüel itibarı asla pekiştirmeyen, yalnızca iradeyi etkileyen o şeytani ilhamı ve güdüsü yüzünden). Ezelden beri sevdiğim ve hakiki halini göstermek için uğraştığım, Avrupa’ya verilen yüce bir katkıyı, o soylu kuzeyli ruhu mahvedip, çarpıtıp, saptırıp sonsuza dek lanetli hale getirdiği için. Tesadüf bu ya, o ruh başka hiçbir yerde İngiltere’de olduğu kadar soylu değildi, hiçbir yerde daha evvel kutsanmadı ve Hıristiyanlaşmadı. 

Bana dua et. Buna şiddetle ihtiyacım var. Seni seviyorum.

Öz baban

Çev: M. Bahadırhan Dinçaslan

tokien ırkçı mıydı kendi kaleminden cevaplar dosya bahadırhan dinçaslan michael tolkien j.r.r. tolkien beren luthien almanya faşizm woke mektup Tolkien mektupları