Bilim Kurulu üyesi Prof. Serap Şimşek Yavuz, verdiği bir röportajda salgın yönetimine dair itirafta bulundu. Salgın sürecinde Bilim Kurulu'nun yeterince dikkate alınmadığını dile getiren Yavuz, "Eğer salgın yönetimi bizim kontrolümüzde olsaydı bugün bunları yaşamazdık" dedi.
"Bilim Kurulu'nun yaptığı öneriler iktidar tarafından dikkate alınıyor mu" sorusuna cevap veren Yavuz, "Hayır, eğer salgın yönetimi bizim kontrolümüzde olsaydı bugünkü durumu yaşamazdık. Bilimsel Danışma Kurulu her türlü bilimsel gelişmeyi yakından izleyerek önerilerde bulunuyor. Ayrıca bizler de aktif olarak hasta takip ediyoruz. Dolayısıyla ortada bir bilgi eksikliği veya bilgileri resmi kurumlara aktarmayla ilgili sıkıntı yok. Nitekim biz kurul olarak daha önceden ilgili kurumları “varyant-1 geliyor, buna karşı önlemlerin artırılması gerek” diyerek uyardık. Ama salgının yönetimi ne Türkiye’de ne de başka bir ülkede bilimsel danışma kurulunun kontrolünde. Dünyanın her yerinde salgını, seçilmiş hükümetler yönetir. Onlar da yalnızca bilimsel danışma kurullarının tavsiyelerini değil bambaşka bir sürü parametreyi hesaba katarak karar alıyor" şeklinde konuştu.
İktidarın yetersiz tedbirler aldığını dile getiren Yavuz, "Salgının bu kadar yayılmasına, bireylerin tedbirlere uymaktaki zaafiyeti ve iktidarın aldığı yetersiz tedbirler nedeniyle hepimizin katkısı olduğunu düşünüyorum. Salgın yönetimi ancak birlikte hareket ederek ve dayanışmayla çözülür. DSÖ de başından beri bunu söylüyordu. Kurumlar, kişiler kendine sormalı, acaba gerçekten dayanışabildik mi? Dayanışma konusunda en başından beri yetersiz olduğumuzu gözlüyorum. Salgın kontrolüne siyaset, her türlü iktidar hesabı veya bireysel istikbal hevesleri karışmamalıydı. Ama maalesef partilerin, kurumların, gazetelerin, televizyonların ve kişilerin büyük çoğunluğu bu hataya düştü” ifadelerini kullandı.
Kısıtlamaların Artırılması Gerekiyor
İktidarın önlemleri ve kısıtlamaları bir an önce artırması gerektiğini ifade eden Yavuz, "Bekleyecek durumda değiliz. Bireysel olarak insanlar da tedbirli davranmalı. Tehlikenin farkına varmalıyız. Kimse kimseyle görüşmeyecek, arkadaş toplantısı, eğlence, restoran-kafe, cami gibi sosyal ortamların kesinlikle olmaması gerekiyor. Misafirliğe gidip gelmek, ev ziyaretleri olmamalı, el yıkamaya özen göstermeliyiz. Kesinlikle izole bir hayatımız olmalı. Kalabalık bir ortama girmeye mecbursak maskemizi, çay, kahve içmek için bile asla çıkartmamalıyız. Eğer çok bunaldıysak, aynı evde oturduğumuz kişilerle yürüyüşe çıkabiliriz ama bunun dışında bir sosyalleşme önermiyorum. Gerçekten tehlikeli bir sürece doğru gidiyoruz. Hem vaka sayıları artıyor hem de bu varyantın daha öldürücü olduğunu biliyoruz. Bu nedenle çok fazla dikkat etmek zorundayız" dedi.
Ek Dozlara İhtiyacımız Olabilir
Aşı konusuna da değinen Yavuz, önümüzdeki 6 ay veya 1 yıl gibi bir sürede ek dozlara ihtiyaç olabileceğini vurgulayarak "Bunun ön cevaplarını önümüzdeki dönemde aşı olmuş kişileri takip ederek verebileceğiz. Ama önümüzdeki altı ay veya bir yıl içinde ek dozlara ihtiyaç olacak gibi görünüyor. Bunun iki nedeni var. Birincisi antikor oluşumları zamanla düşebilir. İkincisi de, bazı varyantlara karşı mevcut aşıların cevabı yetersiz kalabilir. Ama bunlar geleceğin problemleri, şu an yalnızca izlemek durumundayız" şeklinde konuştu.