Kürtçü terör örgütü PKK'nın sempatizanları son zamanlarda sosyal medyada giderek etkin olmaya başladı. Türk milliyetçisi gazetecileri hapse atan AKP iktidarı Türk kadınını, Türk gençlerini tehdite eden terör örgütü sempatizanlarına adeta göz yumuyor.
Türk milletinin tüm bilgilerinin sızdırılması bir milli güvenlik sorunu haline gelmişken terör örgütleri bu bilgileri vatandaşları tehdit için kullanıyor.
Son olaylardan birisi E.H.'nin başına geldi. PKK destekçisi bir avukata sosyal medyada tepki gösteren E.H. adlı kadın, Kürtçü terör örgütünün sosyal medyadaki uzantıları tarafından hedef alındı.
E.H.'nin kişisel bilgileri, adresi, telefon numarası hatta ailesinin adresi dahi ifşa edildi. E.H. şikayetçi oldu ancak Twitter şahısların kimlik bilgilerini paylaşmadığı için bir Türk kadınını tehdit eden teröristler hakkında henüz bir işlem yapılamadı.
Kampüs Cadıları Çirkin İftirayı Beğendi
Olaylar bununla da bitmedi. E.H.'ye çirkin iftiralarda bulunan bir tivit Kampüs Cadıları adlı oluşum tarafından beğenildi. Kadın hakları savunucusu olarak ortaya atılan Kampüs Cadıları adlı oluşumun PKK'nın kurucularından Sakine Cansız'ı andığı, Fırat Yılmaz Çakıroğlu'nun PKK'lılar tarafından şehit edilmesine giden süreçte Çakıroğlu'nu defalarca hedef gösterdiği biliniyor.
Kampüs Cadıları ise söz konusu tivitin "yanlışlıkla beğenildiğini" iddia etti.
"Linçten Korkmadım, Burası Benim Ülkem Neden Çekineyim?"
TamgaTürk'e konuşan E.H, süreci anlattı. Uğradığı linçten korkmadığını ancak ailesinin dahi bilgilerinin paylaşılmasının korkunç olduğunu belirtti. E.H. şu ifadeleri kullandı:
Olaylar benim PKK destekçisi bir avukatın tivitine tepki göstermemle başladı. Benim normalde siyasetle alakam yoktur ama o tivitler kanıma dokundu. İnsanlar bu avukatın gerçek yüzünü görsünler istedim. Bu tivitleri bir flood halinde paylaştım.
Ben bunu paylaşınca hesabıma Kürtçüler gelmeye başladı. Vatandaşlarımız tarafından desteklendim ancak Kürtçüler tarafından linçlendim. Linçten de korkmadım. Burası benim ülkem neden çekineyim? O avukat da hesabını kapatıp kaçtı.
Ondan sonra birileri benim ev adresimi, kimlik bilgilerimi, numaramı, annemi babamı paylaşıp tehdit etmeye başladı. Bununla ilgili suç duyurusunda bulunduk. Ancak Twitter bunların kimlik bilgilerini bulmuyor. Bu olmayınca polisler de ellerinin kollarının bağlı olduğunu söylüyorlar.
Ben Kampüs Cadılarının detayını bilmiyordum, siyasi düşüncelerini vs bilmiyordum. Hatta üniversite zamanında denk gelince feminist olduklarını düşündüğüm için olumlu baktığım da olmuştu ama hiç dahil olmamıştım çok şükür.
Beğenilen tiviti "yanlışlıkla" beğendiklerini söylediler ama bence yanlışlıkla değildi. Araştırmaya başladıktan sonra arkası gelmeye başladı. Sakine Cansız'ı anma, Fırat Çakıroğlu'nu hedef gösterme gibi olaylarını öğrendim.
Kendi görüşlerinden olmayanları hedef gösteriyorlar ve kadın haklarını kendi görüşleri için siper olarak kullanıyorlar.
Mor Dayanışma, Kampüs Cadıları ve bunların çok çok ayrı kolları var ve hepsi belli bir yerden yönetiliyorlar. Nerede bir eylem varsa oradalar ama ne doğayı ne kadını ne de çocuğu savunuyorlar hepsinde terör sempatizanlığı ve çığırtkanlık yapıyorlar. Zaten dertleri kadın olsaydı başta bana destek olurlardı.
İzmir'de, Manisa'da, İstanbul'da Mor Dayanışma adında örgütler var ama bunlar Van'da, Diyarbakır'da yoklar, oradakiler kadın değil mi?
"Birbirimize Sahip Çıkmalıyız"
E.H.'nin avukatı Taha Numan Tekin de TamgaTürk'e yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
Müvekkilin terör örgütü PKK irtibatlı ve iltisaklı sosyal medya hesaplarınca vücut bütünlüğüne saldırı ve sair kötülükler yapılacağına yönelik, kişilik ve kadınlık haklarına yoğun saldırı ile kendisi tehdit altına alınmıştır.
Kişisel verileri hukuka aykırı şekilde bu terör hesaplarınca yayılmıştır.
Müvekkilin uğradığı psikolojik şiddet doğrultusunda, üzüntüsü tahmin edilebilirdir.
Gerekli hukukî süreçlerin takibini yapıyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ulus, üniter ve laik devlet düzenine kasteden separatist ırkçı örgütlere geçit vermeyecek kadar güçlü olması gerektiği gibi, hukuk düzeni de Türk kadın vatandaşına karşı girişilen haksız fiilleri cezalandıracak kadar caydırıcı olmalıdır. Zira varlığımız, insanımızın varlığına bağlıdır, harici taş topraktır. Kendi insanımızı müdafaa edebilelim. Bunun bir refleks olarak gelişmesi gereklidir. İnsan sosyal bir canlıdır, birbirimiz ile varız. Duyarlı olup, haksızlığa ses olmalıyız. Ahlaksal açıdan arada bir sormalıyız; birbirimize ne borçluyuz?