Uygur Araştırmalar Merkezi (CUS) tarafından “Çin’deki İslamofobi ve Müslüman Ülkelerin Tutumları” başlıklı bir rapor yayımlandı. Raporda, soykırımcı ÇKP rejiminin İslam dünyasındaki dezenformasyonları ve Müslüman ülkelerin Çin’e karşı tutumlarını incelendi.
1949’da soykırımcı ÇKP rejiminin tesis edilmesinden ve Doğu Türkistan'ı işgal etmesinden bu yana İslam ve Müslümanları “Çinlileştirmeye” çalışan Çin Komünist Partisi’nin sistemli ve tarihi İslamofobik politikaları raporda analiz edildi.
Uygur Araştırmaları Merkezi'nin yayımladığı rapor, ayrıca son yedi on yıl boyunca ve özellikle 2017’den bu yana Doğu Türkistan’daki Çin’in İslam’a savaşının çeşitli yönlerini belgeliyor. Bunun yanı sıra, İslam dünyasındaki Çin’in dezenformasyon kampanyalarını ve Müslümanların Çin’in Müslümanlara yönelik dini zulmünden rahatsızlık duymalarını önlemek için Çin rejiminin kullandığı çeşitli propaganda uygulamalarını da incelemektedir. Rapor, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın Uygurlara yönelik başarısızlığı ve Müslüman çoğunluktaki ülkelerin Uygur Soykırımına yönelik tutumlarıyla ilgili bir bölümle sona ermektedir.
Uygur Araştırmaları Merkezi’nin İcra Direktörü Abdulhakim İdris, “Bugün Çin rejimi, Doğu Türkistan’da İslam’a karşı savaş açmış ve Uygur Müslümanlarına soykırım uygulamaktadır. Ancak İslam dünyası, Müslüman ülkeler arasında yürütülen kitlesel dezenformasyon kampanyası nedeniyle Çin rejiminin gerçek doğasını henüz tanımamaktadır.” dedi. İdris, “Bu raporun yayınlanmasıyla, Çin’in İslamofobik politikalarına ışık tutmayı ve Müslümanların Çin rejiminin gerçek yüzünü görmelerini sağlamayı umuyoruz. Ayrıca İslam dünyasındaki Çin’in propaganda girişimlerini inceledik ve gerçeklerle ifşa ettik. Umarız daha fazla Müslüman, Çin’in Uygur Müslümanlarına yönelik dini zulmü konusunda eğitilmesine katkı sağlayacaktır.” ifadelerini kullandı.
Raporun Türkiye ve Azerbaycan kısımlarında şu ifadeler yer aldı:
Türkiye
Çin komünist partisinin zulmünden kurtulan Uygurlar için en güvenilir ülkelerden biri
Türkiye’dir. Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı verilerine göre çoğunluğu İstanbul’da
olmak üzere yaklaşık 20 bin Uygur yaşamaktadır. Uygurlar uzun dönemli yasal kalış hakkı
çerçevesinde Türkiye’de ikamet etmektedir.
Uygurlar için Türkiye ikinci anavatan hükmündedir. Türkiye’nin bulunduğu coğrafi konum,
Asya’dan Avrupa’ya uzanan köprü olması, ekonomik ve stratejik olarak da uluslararası alanda
önemli etkene sahiptir. Bu nedenle de Türkiye’nin Çin ile ilişkilerinde Müslüman Uygur
Türklerin durumu önemlidir. Türk halkı bugüne kadar gerçekleştirdiği onlarca eylem ile
Uygurlara sahip çıkmaktadır. Ancak hükümetler nezdindeki ilişkiler gündeme geldiğinde
Uygurların zaman zaman zor durumda kaldığı da görülmektedir. Türkiye ile Çin arasındaki
ilişkiler 2010’da ‘stratejik ortaklığa’ dönüştürülüştür. Bu tarihten itibaren ilişkiler ekonomi
endeksli olarak güçlenmektedir. İki devlet arasında siyasi anlaşmazlıkları masaya getirmeme konusunda zımni bir anlaşma vardır. 2000’de dönemin Çin Devlet Başkanı Jiang Zemin’in ziyaretinden bu yana Çin’den en üst düzeyde bir ziyaret yoktur. Türkiye tarafında ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2014’ten beri beş kez Çin’e ziyaret gerçekleştirmiştir. Bu ziyaretlerden biri 2017’de BRI Forumu’nun açılış törenine katılmak içindir. Müslüman Uygur Türkleri’ne yönelik soykırımın ortaya çıkmasından bu yana Türkiye tarafı sınırlı sayıdaki açıklamanın dışında net bir somut adım atmamıştır. Bu açıklamalarda insan hakları ihlallerine dikkat çekilmesine karşılık Çin tarafı, Türkiye’nin Güneydoğu Bölgesinde Kürtlere yönelik insan hakları ihlallerine dair iddiaları gündeme getirmek niyetindedir.
Bir önceki paragrafta da belirtildiği üzere Türkiye ile Çin arasındaki ekonomik ilişkiler gittikçe derinleşmektedir. Çin’in yeni dönem sömürgecilik girişimi BRI’de yer alan Türkiye’ye Çin tarafından gerçekleştirilen yatırım miktarı 5,1 milyar dolardır. Çin tarafının üstlendiği inşaat projelerinin tutarı ise 10,6 milyar dolardır. Son yıllarda alt yapı alanında büyük yatırımlar yapan Türkiye’de bu yatırımlardan Ankara – İstanbul arasındaki hızlı tren projesi, Amasra’da kömür santrali ve Adana Hunutlu’daki kömür santrali ilk akla gelenlerdendir. Çin’in Türkiye’deki en büyük yatırımlarından biri İstanbul’daki Kumport konteyner terminalidir. Bu terminalin yüzde 65’i Çin tarafından 950 milyon dolara satın alınmıştır. Türk hükümetinin en önemli projelerinden Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün yüzde 51’inin Çinli konsorsiyum tarafından satın alınması için adım atılmıştır. Ancak bu satın alma sürece tamamlanmamıştır. İki ülkenin ticaret hacmine bakıldığında ağırlık belirgin bir şekilde Çin’den yanadır. 2021’de Çin’den Türkiye’ye 32.2 milyar dolar ihracat yapılmıştır. Türkiye’den Çin’e yapılan ihracat miktarı ise 3.7 milyar dolardır.
Türkiye Uygurlar konusunda ise bir yandan ekonomik olarak Çin’e bağımlılığı, diğer yandan hem Türk hem de Müslüman olması itibariyle Doğu Türkistan halkının soykırıma maruz kalmasından dolayı net bir tutum takınamamaktadır. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2009 yılında Doğu Türkistan’da Uygurların öldürülmesini soykırım olarak nitelemiştir. Bu açıklamadan üç yıl sonra hem Pekin’i hem de Doğu Türkistan’ı başbakan olarak ziyaret etmiştir. 2017’de Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu Çin’i ziyaret etmiştir. Bu ziyarette Çavuşoğlu, Türkiye’de Çin’i hedef alan aktiviteler izin vermeyeceklerini söylemiştir. Aynı şeklide 2017 yılında Türkiye ile Çin arasında suçluların iadesi anlaşması da imzalanmıştır. Türkiye Birleşmiş Milletler’de (UN), ilgili önergelerde bazen denge politikasını sürdürmüştür. Örneğin 2019’da art arda yapılan biri Çin’in aleyhine diğer Çin’in lehine olan açıklamaların ikisinde de yer almamıştır. Türkiye, İslam İş Birliği Teşkilatı’nın toplantılarında Doğu Türkistan’daki insan hakları ihlallerine dikkat çeken açıklama yapmıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise 2019’da Çin’e yaptığı ziyarette, Pekin hükümetinin Doğu Türkistan’da Uygurlara sağladığı mutlu hayat ortamından dolayı teşekkür etmiştir. Türkiye’de yaşayan Uygurların protestolarına ise zaman zaman izin verilmemekte, gösteriye katılan Uygurlar polis zoru ile dağıtılmaktadır. Türk hükümetinin en son tavrı ise Uygurlardan yana olmuştur. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye’deki Uygurları Çin’e geri göndermeyeceklerini söylemiştir.
Türkiye’nin Doğu Türkistan’a incelemek için heyet gönderilme girişimi ise bir türlü
gerçekleştirilememiştir. Türk hükümeti inceleme ziyaretini Çin’in gözetimi altında olmaksızın yapmak istemektedir. Ancak Çin tarafı çeşitli bahanelerle buna izin vermemektedir. Bakan Çavuşoğlu, Pekin hükümetinin propaganda aracı olmayacakları mesajını vermiştir. Çin’in uluslararası arenada etkilerini inceleyen ‘Dünyada Çin’ adlı raporda, Türkiye 82 ülke arasında Pekin hükümetinden en çok etkilenen 31’nci ülkedir. Çin, başta ekonomik bağımlılık ve diğer gerekçelerle Türk kamuoyunu yüzde 42 oranında etkiye maruz kılmıştır. Sonuç olarak Çin, ne Türkiye’nin de bir başka ülkenin Uygur konusuna karışmasına asla izin vermemektedir. Türkiye’de ise milliyetçi muhafazakâr kitleler hükümetten daha aktif rol almalarını istemektedir.
Azerbaycan
Türkiye’nin komşusu Azerbaycan, sahip olduğu petrol zenginliği ile Çin’in son yıllarda
ilişkilerini geliştirdiği ülkelerden biridir. Kuşak ve Yol İnisiyatifi’nin (BRI) Avrupa’ya uzan
ticaret yolları üzerinde bulunan Azerbaycan’da, Çin tarafından yapılan doğrudan yatırım
miktarı 270 milyon dolardır. Çinli şirketlerin üstlendiği inşaat projelerinin tutarı ise 1.92 milyar dolardır. Toplam yatırım miktarı ise 2.19 milyar dolardır. 2019 yılında Çin Azerbaycan ile 800 milyar dolarlık ekonomik paket anlaşması imzalamıştır. Ulaşım, teknolojik alt yapı, doğal kaynaklar ve petrol dışı sektörlerde Çin’in Azerbaycan’da yatırımları bulunmaktadır. Bakü, Pekin hükümetinin Güney Kafkaslarda ticari iş birliğinin en büyük ortağı konumundadır. Ekonominin dışında iki ülke arasında savunma sanayisinde de iş birliği yapılmıştır. Pekin Hükümeti, Azerbaycan’a füze sistemleri satmıştır.
Azerbaycan bugüne kadar Doğu Türkistan’daki Uygur Soykırımı konusunda tarafsız kalmayı tercih etmiştir. 2015’teki üst düzey görüşmelerde Çin tarafı, Doğu Türkistan konusunda Azerbaycan’ın desteğini hatta, Müslüman Uygurların iltica taleplerinin reddini ve onların Çin’e geri gönderilmesini istemiştir. Her ne kadar Azerbaycan’da bu manada bir Uygur toplumu olmasa da sino-sömürgeci Xi yönetiminin BM’de destek aradığı ‘ayrılıkçılarla savaş’ açıklamasına Azeri yönetim imza atmamıştır. Burada, Müslüman Uygurlar ile Azeriler arasındaki tarihi ve kültürel bağların etkisi vardır ve örnek olması gereken bir durumdur.