İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu partisinin Grup Toplantısında konuştu.
Kürtçü terör örgütü PKK'nın eli kanlı, bebek katili elebaşı Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmelere tepki gösteren Dervişoğlu, "Bunlar miting meydanlarında milli ve manevi değerlerimizi sömürmekten kaçınmayanlardır. Dini siyasi malzeme yapmaktan bile çekinmeyenlerdir. Şehit tabutunu kürsü yaparak, cenazede propaganda yapan yine bunlardır. Katil terörist başını meclise getirme cüretini, milletten esirgedikleri umudu o katile bir hak olarak vermeyi düşünen ve bunu da devlet aklı kaplamasıyla dolaşıma sokan, elbette yine bu iktidar ve ortaklarıdır. Vatanı, yasayı, örfü, töreyi, kutsal olan ne varsa tek adamlık uğruna paspas edip çiğneyenlerin banisi her zaman bunlardır" dedi.
Dervişoğlu'nun açıklamalarında öne çıkanlar şu şekilde:
Bunlar miting meydanlarında milli ve manevi değerlerimizi sömürmekten kaçınmayanlardır. Dini siyasi malzeme yapmaktan bile çekinmeyenlerdir. Şehit tabutunu kürsü yaparak, cenazede propaganda yapan yine bunlardır. Katil terörist başını meclise getirme cüretini, milletten esirgedikleri umudu o katile bir hak olarak vermeyi düşünen ve bunu da devlet aklı kaplamasıyla dolaşıma sokan, elbette yine bu iktidar ve ortaklarıdır. Vatanı, yasayı, örfü, töreyi, kutsal olan ne varsa tek adamlık uğruna paspas edip çiğneyenlerin banisi her zaman bunlardır.
Aylardır ekonominin E’sini ağızlarına alamıyorlar. Sadece zam var ağızlarında. O da maaş zammı değil, vergi zammı, yol, köprü zammı. Sahte zafer nutuklarını bu yüzden atıp duruyorlar. Kader deyip geç, şükredip yaşa diyorlar! Hakikatse ortada durmaktadır. Bu hepimizin hakikatidir. Senin hakikatindir! Pazarda başın eğik, çocuğuna karşı başın eğik, ev sahibine mahçup, vergi memuruna öfkelisin. Çünkü 7 yıldır süren değil, sürdürülen bir ekonomik cenderenin içindesin.
O eski beğenmedikleri Türkiye; 1979 krizini bir senede atlattı. 1994 krizi ise 8 ay sürdü. Arka arkaya 2 büyük deprem ve 2 büyük ekonomik krizle geçen 1999-2001 yılları bile İki yıl içerisinde atlatıldı. Bunlar, 22 yıldır iktidardalar ve son 7 yılın kesintisiz ekonomik krizle geçmiştir. Her zamda fakirleştin, her zamda daha da mahcup oldun. Mahçup oldukça, muhtaç olmanı istediler. Sadaka çarklarını senin üzerinden döndürmek istediler. Sanma ki sadece beceriksizlikler. Bu 7 yıllık cenderenin amacı seni köleleştirmek.
Bugün Suriye’nin petrolünün yüzde 70’ini elinde bulunduran teröristan yani PKK’nın ikiz kardeşi PYD denilen yapı, 11 yıldır kendisini adım adım göz göre göre devletleştirirken susan bu iktidar, şimdi bir gece ansızın gelebiliriz diye naralar atıyor. Çünkü Türk milleti başını kaldırıp da bize bunların hesabını sormaz diyorlar. Çünkü kimse, 11 yıldır tüm gücünü Suriye’ye yığmış PKK’nın, Kandil’in Suriye’de istediklerinin çok ötesinde güce ve meşruiyete kavuşturulmuş PYD sayesinde ne karşılığında silah bırakacağının hesabını sormaz zannediyorlar ama ben soracağım, Türk Milleti de soracaktır.
40 yılda, 50 bin kişinin kanlısı, katili olan PKK’nın ve elebaşı bebek katilinin adının meclis kürsülerinde, devlet dairelerinde kolayca zikredilebilmesini, bununla da kalmayarak ona 'beyefendi' diyebilen milletvekilleri türer hale geldiğini nasılsa kimse dert etmez diyorlar ama ben dert ediyorum, Türk milleti de dert edinmektedir.
Kimse bu katilin silah bırakma çağrısını yaptığında, bunun bir af süreci gerektirdiğinin farkına varmaz diyorlar. Kimsenin Apo’ya ya da içerideki 5 bin kişilik katil sürüsüne çıkartılacak affın bir genel affa evrileceğine, bu genel afla birlikte bu başıbozuk adalet sistemine takılan ne kadar cani, sapık ve katil varsa çıkacağını sorgulayacağına inanmıyorlar.
Tam böyle bir zihni ve vicdani kaos sürecinde bu çıkacaklara millet ve devlet düşmanı FETÖ üyelerinin de ekleneceğinin hesabını kimse bizden sormaz diyorlar. Ben soracağım.
Sinan Ateş'in katillerini serbest bırakırız kimse ses etmez diyorlar.
Bugün sessiz kalırsan yarın çıkartacak bir sesin kalmayacak.
İsimsiz ve cisimsiz bir kişi o daha kundaktayken başkanlığını yaptığım Ülkü Ocakları adına beni ve bu ihanet planına itiraz eden tüm milliyetçileri, fütursuzca tehdit ediyor.
İki fotoğraf karesiyle siyasetçi kisvesine büründürülen mafya bozuntuları sosyal medya üzerinden ahkam keserek ve tertemiz pınar suyuna lağım suyu karıştırarak muhataplık oluşturmaya çalışıyor. Ne günlere kaldık ya Rabb'im! Bizi bu hallere düşürenler utansın.
Bunlara cevap verecek, şikayet edecek değilim. Ben bu durumlar karşısında savcılığa dilekçe verip adliyeye koşan bir adam değilim.
Hepiniz müsterih olun. Biz hayatımızın hiçbir döneminde tehditlere pabuç bırakmadık. Biz her dönemeçte renkten renge girenlerden değiliz. Biz, kırmızı-beyaz düşünürüz! Eğer fikir ambarınızda, Cumhuriyet’in değerleriyle pekişmiş, tabutluklarda büyümüş bir dünya görüşünüz varsa, eğer yükünüz, binlerce yıllık derinliği olan bir fikrî müktesebatsa, eğer emanetiniz, binlerce şehidin mahzun ve mağrur mezar taşlarıysa, eğer tüyü bitmemiş yetimlerin, gün görmemiş gelinlerin ve nice kahraman Mehmetçiklerin manevi sorumluluklarını omuzlarınızda taşıyorsanız rahat olun.
Bölücüler bizimle uğraşıyorlarsa, teslimiyetçiler bizden rahatsız oluyorlarsa, çeteler yükselişimizden korkuyorlarsa, FETÖ artıkları ve hükümlüleri varlığımızdan endişe duyuyorlarsa, menfaatleri zedelenmiş olanlar tehditler savuruyorlarsa, bilin ki tekerlerine çomak sokmuşuz ve doğru yoldayız demektir!
Yolunuz yolumdur hiç kimse unutmasın ki İYİ Parti son kaledir. Değerli dava arkadaşlarım,
Geldiğimiz noktada görüyoruz ki niyetlerinin bozukluğu, yürüttükleri siyasetin diline vurmuştur. Ancak bana düşen, hepimizin adına o asıl soruyu sormaktır: Bu soruyu aklında ve kalbinde Atatürk’e vefa ve Türk milletine bağlılık dışında hiçbir borcu olmayanlar adına soruyorum: Türkiye’yi saray rejiminin de bir adım ötesine taşımak, bir aile ve bir adam sultasını ezel ebet hale getirmenin diyeti nedir? Hanginiz, ne pahasına bu plana payanda olabildiniz? Hanginiz, neyi elde etmek için şehitlerimizin ahını almayı sineye çekebildiniz? Zihnen, fikren, ahlaken, siyaseten çoktan ölmüş ve tükenmiş bir teröristi yeniden diriltme planına hanginiz nasıl evet dediniz?
Türk devletinin, idama mahkum ettiği bir caniyi müzakere masasına alacak kadar, ondan medet umacak kadar, ne zaman zıvanadan çıktınız?
Rahmetli Denktaşla başladık, Rahmetli Denktaş'la bitirelim. Rumların, arkalarına birtakım devletleri alarak her görüşme masasında ipe sapa gelmez taleplerine alışkın olan Denktaş, “Rum tarafı bunu istiyormuş, şunu istiyormuş, dilin kemiği yoktur derler. İstediklerini söylesinler; biz de neleri vermeyeceğimizi söyleyelim.” demiştir.
Ben de rahmetliden mülhem, peşinen neleri vermeyeceğimizi söyleyeyim: Muhtaç olduğu kudreti, bebek katillerinin elindeki kandan alanlara izin vermeyeceğiz! Türk milletini güvensiz, yasasız ve devletsiz bırakmaya cüret edenlere asla ve kat’a yol vermeyeceğiz!
Bir haneden sultasının elinden çekip kurtardığımız Türk egemenliğini, her kim olursa olsun, hiçbir yeni aileye ve tek adama esir vermeyeceğiz. Teröriste el uzatanlara, teröriste pazarlığa kalkışanlara teröristten medet umanlara, teröristle yürüttüğü kirli pazarlıkları
Kargaların güzel sesi diye yutturanlara, el vermeyeceğiz, Cumhuriyeti yıkmak isteyenlere yol vermeyeceğiz!
Türk milletini bölmek isteyenlere aman vermeyeceğiz! 1000 yıllık Türk vatanını Türksüzleştirmek isteyenlere geçit vermeyeceğiz! Aynı devlet ülküsünde birleşenleri millet kabul eden bir gelenekten geliyoruz.
Çeşitli kültür ve medeniyet dairelerinde bulunmuşuz ama değiştirmediğimiz ve değiştirilmesine müsaade etmediğimiz tek şey devlet geleneğimizdir. İki dillilik gündemimizde yok diyorsunuz, ana dilde eğitim istiyorsunuz. İki devletliliği konuşmadık diyorsunuz, federasyona kapı aralıyorsunuz. İki bayraklılık aklımızdan bile geçmedi diyorsunuz, dört kantonlu konfederasyon hayallerinden bahsediyorsunuz. Size ne verecekler de yolunuzdan döneceksiniz? Ne alacaksınız da ihanetinizden vazgeçeceksiniz?
Yürüttükleri sürece isim vermekten bile kaçınanlara, kuş mu, yoksa deve mi bunu açıklayamayanlara sesleniyorum: Bu yeni bir paradigma filan değil, eski ihanet sürecinin bir devamıdır.
Bu Türk milletinin geleceğine kast eden bir kalkışmadır. Bu kalkışmaya geçit vermeyeceğiz! Bin yıldır bu coğrafyada neyimiz varsa herkesle paylaştık. Ortak bir kader inşa ettik. Bir ve bütün olduk. Hangi kökten, hangi dinden, hangi mezhepten olursak olalım, omuzlarımız birbirine kaynamış yekvücut olmuşuz.
Bu topraklarda yaşayan herkes Türkiye Cumhuriyeti’nin eşit ve onurlu vatandaşlarıdır. Canımız ve varlığımız birbirimize fedadır. Ama teröre, teröriste, bölücülüğe verecek bir çakıl taşımız bile yoktur.
Editör: Semir Yapıcı