Sağlık çalışanları, Türkiye genelinde sağlıkta şiddetin önlenmesi, özlük haklarının verilmesi amacıyla 1 Ağustos'tan itibaren iki gün iş bırakacak. İş bırakma eyleminde poliklinik hizmeti gibi hizmetler verilmeyecek ancak acil hastaların, diyaliz hastalarının, gebelerin, kanser hastalarının, yoğun bakım hastalarının bakımı ve acil ameliyatlar aksamayacak.
19 sendika ve 2 aile hekimliği federasyonunun birleşerek oluşturduğu Sağlık ve Sosyal Hizmet Birlik ve Mücadele Platformu (SABİM) bünyesinde Türkiye genelinde düzenlenen eylemin amacı özlük hakkı, maaş ve şiddet temalarını içeriyor.
"Ölüyoruz, Öldürülüyoruz, Tükeniyoruz"
SABİM'den yapılan basın açıklamasında greve ilişkin şu ifadeler yer aldı:
"Sağlık ve sosyal hizmet kolunda görev yapan değerli çalışanlar,
21 mücadele kuruluşunun bir araya geldiği SABİM platformunda yer alan kuruluşlara üye olarak bizlere olan güvenini tasdik eden kıymetli üyelerimiz, siz değerli halkımız ve hastalarımız,
Ayrı yönlerimizi bir kenara bırakarak sağlık ve sosyal hizmet kolunda görev yapan kamu çalışanlarının ortak taleplerini, haklı mücadelemizi daha sesli duyurabilmek, birlikteliğimizi ortaya koyabilmek adına SABİM platformu çatısı altında bir araya geldik.
Toplu sözleşme taleplerimizi belirleyerek, platformun büyük çoğunluğunun katılımıyla 1-2 Ağustos’ta ülke genelinde iş bırakma kararı aldık.
Çünkü;
ÖLÜYORUZ!
ÖLDÜRÜLÜYORUZ!
EKONOMİK OLARAK AÇLIK SINIRINDAYIZ!
TÜKENİYORUZ!
Tırnak makasıyla AVM’lere dahi girilemeyen bir zamanda, silahla polikliniğe girip sağa sola ateş edebilen kişilerle iç içeyiz. Şiddetin gölgesinde hizmet üretmeye çalışırken, her an bu silahtan çıkan bir kurşunla, hatta başımıza indirilen bir oksijen tüpüyle, gelecek bir bıçak darbesiyle ölebiliriz!
Şiddeti engellemek için sadece kanunların yeterli olmayacağını biliyoruz!
Rant alanına dönüştürülen ve kışkırtılan sağlık talebi, saygının yok edilmesi, eksik istihdamla verilmeye çalışılan hizmet, sanal kuyruklar, 5-10 dakika muayene süreleri…
Şiddeti üreten, bu sistemin kendisi, biliyoruz.
Çeşitli kalemler altında ödenen ve emekliliğe yansıtılmayan ek ödemelerle avutuluyoruz, kandırılıyoruz. Gerçek enflasyon karşısında bizlere sadece %17,5 zam reva görülürken, emekliliğimize yansımayan seyyanen zam ile eğitimli olmak cezalandırılıyor ve mezarda emekliliğe mahkûm ediliyoruz.
Alım gücümüz büyük bir hızla azalıyor, fazla çalışma ücretimiz, iş hukukuna göre normal mesaimizin 2 katı olması gerekirken, yarısından az alıyoruz. Çocuklarımız için sağlıklı beslenme koşullarını sağlayamıyoruz, eğitim masraflarını, kiramızı bile ödemekte zorlanıyoruz.
Uluslararası aile hekimliği uygulamaları ile ilgisi olmayan düzenlemeler, yetersiz aile sağlığı merkezi gider ödemeleri, yetersiz aile hekimi ve aile sağlığı çalışanı sorunu çözülmüyor, düşük tavan katsayısı ve destek ödemesi ile aile sağlığı çalışanları yok sayılıyor ve birçok angarya iş yükü ile 85 milyon vatandaşın koruyucu sağlık hizmeti ihmal ediliyor.
2010 yılından bu yana sayısız başarı elde etmiş aile hekimliği uygulaması, liyakatsiz eller sebebiyle geriye gitmeye devam ediyor. 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu’nu düzenlemek yerine 657 sayılı Kanuna göre ceza verilerek anayasal haklar görmezden geliniyor, liyakatsizlik ve art niyet, yönetimdeki etki alanını giderek arttırıyor.
Sağlık sistemindeki kargaşa ve huzursuzluk nedeniyle, hekimlerimiz, hemşirelerimiz, ebelerimiz, teknikerlerimiz, teknisyenlerimiz; genel idari, teknik ve yardımcı hizmetler sınıflarındaki çalışanlar gibi sağlık ekibinin hiçbir üyesi artık nefes alamıyor.
NEFES ALAMIYORUM, İMDAT! DEMEYEN KİMSE KALDI MI ARAMIZDA?
Daha ne kadar dibe vurabiliriz? Artık göğsümüzü gere gere hekimim, hemşireyim, ebeyim, sağlık çalışanıyım demeyi geçtik, çalışanlar olarak memurum demekten utanır hale geldik.
Ayrıca, Sarı-Sen’in Toplu Sözleşme Teklifinde ileri sürdüğü,
Dayanışma aidatını kabul etmiyoruz! Sendikal ikramiyenin barajlara bağlanmasını kabul etmiyoruz! Yetkili sendika tarafından kullanılan ve ayrımcılığa yol açan tabip dışı ifadesini kabul etmiyoruz!
Ne yapacağız? Kafamızı öne eğip “Boş ver, böyle gelmiş böyle gider, başımı derde sokmayayım” mı diyeceğiz!
Yoksa bize yapılan zulme sesimizi çıkarıp tepkimizi mi göstereceğiz?
Tabii ki, demokratik tepkimizi meşru zeminde göstererek, hep beraber, tek bir ağızdan artık yeter, hakkımızı verin diyeceğiz!
Biliyoruz ki, sağlık, en temel haktır. Sağlık hizmetleri bir ekip işidir ve bir bütündür!
Ülkemizde oluşacak ideal sağlık sisteminin en büyük destekçisi olan bizler, hastalarımızın nitelikli tedavi olma, bakım alma ve iyileşme hakkını savunduğumuzun bilinmesini arzu ediyoruz.
Pandemide, depremlerde ve her türlü zorlu şartlarda halkımıza ve hastalarımıza verdiğimiz fedakârca hizmetin unutulmamasını bekliyoruz.
Nitelikli sağlık hizmeti için verilecek bu mücadelede sadece kendimiz için değil, hastalarımız için de mücadele ettiğimizin bilinciyle, tüm halkımızı yanımızda olmaya davet ediyoruz.
Bu sebeplerle;
Hakkımız, halkımız ve hastalarımız için, ideal sağlık sistemi için,
Bugün ve yarın acil işlemler dışında sağlık hizmetini durduruyor, İŞ BIRAKIYORUZ!"
Fahrettin Koca'dan Tehdit Gibi Mektup
Öte yandan AKP'li Sağlık Bakanı Fahrettin Koca grev öncesinde sağlık çalışanlarına isimlerine hitaben mektup gönderdi.
Koca, mektubunda "Ülkemizin sağlık sistemi her profesyoneline ihtiyaç hisseden, bir kişinin boşluğunun diğer çalışanlar ve hastalarca hissedileceği bir sistemdir. Bu işleyişe karşı sorumsuzluk anlamına gelecek, hizmetimize zarar verici yönler içerebilecek tutum ve sistematik davranışların, ne bizce, ne de toplumca kabul edilir bulunması da mümkün değildir. Sağlık meslek grupları için yapılan iyileştirmelerin az çok farkında olunduğu için, kendini “sokak” yoluyla ifade eden taleplerin “yerinde” bulunmayacağı kanısındayım. Ve bu hatırlatmaları yapmaktan dolayı açıkçası üzüntü içindeyim. Hepimizin ortak yararlarını, sağlık hizmetinde düzenle sürekliliği esas alan kurallarımıza ise zaten bilindikleri için değinmiyorum. Kazanımların sorumlulukları artırdığı da zaten açıktır." diyerek mektupta adeta tehditlerde bulundu.
AKP'li Bakan Koca ayrıca mektubunun sonunda "Beyaz Reform döneminin bitmediğini, gerekli dönüşümlerle süreceğini sizlere daha önce de söylemiştim. Önerilerinizle şimdi bu yeni dönemin reformistleri arasında yer alabilirsiniz" diyerek şahsi mail adresini paylaştı.
AKP'li Sağlık Bakanı Koca'nın mektubu şöyle:
Size ve mesleklerine yürekten bağlı olduğuna inandığım tüm arkadaşlarıma selamlarımı, sevgilerimi sunuyorum. Sağlık meslek grubu mensuplarına medeniyetler tarihi boyunca gösterilen özel saygı, bunun bizlerde özsaygıya dönüşen karşılığı her zaman seçkinliği de yansıtır olmuştur. Saygıya değer olmayı, hiç kuşkusuz, saygıya değer bulma tamamlar ve ülkemizde hastalar ile sağlık çalışanları arasındaki ilişkinin özü, istisnalar dışında, budur. Selam ve sevgi ifadelerimi aynı zamanda halkımızın size yönelik bu duygularının ifadesi olarak kabul edin.
Büyük bir sağlık savaşımı verdiğimiz günlerin ertesinden başlayarak, sağlık meslek grubu mensuplarına tüm yönleriyle daha yüksek bir saygınlık kazandırma, çalışma şartlarını her bakımdan iyileştirme kararlılığı içindeyiz. Bu amaçla, planlı, sonuç alıcı bir şekilde mevcut tüm imkânları harekete geçirmeye, yeni imkânlar oluşturmaya çalıştık. Üzerinden yaklaşık iki yıl geçen o günlerde, hatırlarsanız, sizlere, “Biraz sabır” demiştim. Dönüp baktığınızda, bu beklentimin içerdiği vaatler konusunda, şimdi yanılmışlık duygusu içinde olanınız var mı? Sabrınızın ardından, devletimizin ürettiği radikal çözümler ve köklü değişimler geldi. Bunların toplamına Beyaz Reform diyoruz.
Bu kapsamda yapılan çalışmaların içeriği bakanlığımızda Beyaz Reform adıyla hayli hacimli bir kitaba dönüştürülmüş durumda. Kitap, hedeflerden değil, sonuçlardan oluşuyor. Kitabın bir özetini veremeyeceğimize göre, bazı soruların yardımıyla birkaç başlığımızı hatırlayalım:
Hekimlerin eline geçen aylık toplam miktarın şu anki düzeylere gelebileceğini acaba kaç kişi öngörebilmişti? “Altı yıla karşılık 1 yıl yıpranma tazminatı” kazanımını, 5510 sayılı yasanın zorunlu kıldığı prim esaslı emekliliğin hekim ve diş hekimlerini kapsar olmaktan çıkacağını içimizden acaba kaç kişi hayal edebilmişti? Mahsuplaşma sisteminin bir istisna bırakmadan kaldırılacağını, her emeğin karşılık bulması esaslı bir teşvik ödeme sisteminin uygulamaya geçeceğini acaba kaçımız tasavvur edebiliyordu? İntörn doktorlarla diş hekimliği son sınıf öğrencilerine tam asgari ücret ödenmesi ancak iyi niyetli bir plan gibi görülmüyor muydu? Dünyada örneği bulunmayan, sağlık çalışanları için adeta “mesleki kalkan” işlevi görecek güçte bir Malpraktis yasası umuluyor muydu? Şiddet suçu karşısında başka hiçbir meslek grubunun sahip olamadığı yasal düzenlemelere sahip olacağımız, sağlıkta şiddet suçunun Katalog Suçlar kapsamına alınabileceği düşünülüyor muydu? Uygulamada sorunlarımız olduğu kesinlikle doğru, fakat sağlıkta şiddet suçlarına 10 yılları bulan cezalar verildiğine ilk kez tanık oluyoruz. Düzenlemelerin tam olarak yerleşmemiş olmasına bağlı sorunlara karşı ise bilmenizi isterim ki gerekli tutumu alıyoruz. Konu başlıklarımıza bir örnek daha vereyim: Aşırı nöbet yükünün, gayriinsani olması sebebi ile son bulacağını, bu durumu “şiddet” olgusu kapsamında ele aldığımızı söylediğimizde tasarımızı pek de inandırıcı bulmayanlar sizce az mıydı? Hekim odalarına birer tıbbi sekreter atanması, sayınınsa 32 bine kadar varabileceği hayal kapsamında bir beklenti değil miydi? Bu “bir kitap” dolusu gelişmelerin sayılmasına ihtiyacımız bulunmuyor. Unutan, yeri gelince hatırlıyor olmalı.
Sorunları birlikte ele aldığımız, akılcı bir bekleyiş sürecininse bizlere güç verdiği ilk reform döneminde önemi inkâr edilemez sonuçlar aldık. Fakat hayata bağlı olarak, problemlerimiz de dinamiktir. Ne problemlerin tamamı aynı anda çözülebilir ne de “mükemmel ve eskimez türden çözüm” üretilebilir. Yanılıyor muyum?
Biliyoruz ki, halen devam eden, büyüme eğiliminde olan veya belirginleşmesi muhtemel sorunlarımız var. Tamamıyla olgunlaşmamış çözümleri paylaşmamış olmamızı anlayışla karşılayın. Nöbet ücretlerinin adil bir düzeye çıkması gerekiyor. Sağlık çalışanlarının taban ödemesinin artırılması şart. Teşvikte tavana takılan arkadaşlarımızın önündeki sorun ivedi çözüm istiyor. Artan maliyetler karşısında aile hekimlerimizin cari harcamaları önemli bir meselemiz. Sn. Cumhurbaşkanımızın sözünü verdiği, sağlık çalışanlarına yapılmakta olan sabit ödemenin emekliliğe sayılması konusunda da üzerimizde çok önemli bir görev var. Enflasyon gerçeğine karşı bütün sağlık çalışanlarımızı korumak amacıyla, ilgili taraflarla çalışmalarımız devam ediyor. Tek tek tüm konuları sıralamaya, açmaya imkân yok. Fakat her birimizi ve kamuoyunu yakından ilgilendiren şiddet sorunumuz karşısında gelinen nokta için bir açıklama yapmak boynumun borcudur:
Hastanelerimizde güvenli çalışma ortamları oluşturma konusunda kararlıyız. Yapılan yasal düzenlemelerle yetinemeyeceğimizi birçok kez belirttim. Sağlıkta şiddet gibi çok yönlü bir sorunda, hukuk, çözüm bileşenlerinin sadece bir parçasıdır. Artık tamamlama aşamasında olduğumuz “Sağlıkta Şiddete Karşı Eylem Planı” çalışmamızı yakında uygulama sürecine koyacağız. Uygulama öncesinde sizlerin de geliştirici düşüncelerini almayı arzu ediyorum. Bu vesile ile vermek istediğim iki önemli haber var: Beyaz Kod sisteminin bir alt aşaması olacak ve muhtemel bir riske karşı devreye girmeye hazır, polis karakoluyla irtibat halinde çalışacak yeni bir sistemin yazılımı tamamlanmak üzeredir. Öte yandan, polis ve güvenlik görevlisi sayısı da yakında artırılacak. (Bu paragrafta değindiğim konular için size ayrıca yazacağım.)
Tüm sorunlara karşı başarıya ulaşmamız için, bizim kararlılığımızın sizin desteğiniz ile bütünleşmesi gerekiyor. Ayrıca şunu da dikkate almakta yarar var: Camia içinde uyum, kazanımların korunmasında önemli bir gerekliliktir. Haklı yanlarına rağmen yöntemiyle, dile getiriliş biçimi ve yeriyle kamusal atmosferde endişeye neden olacak bazı talepler, bu taleplerin anlamını devalüe eder: “Çare” olan sağlık çalışanının, sorunlarına, herkesin yararına olacak çözümleri ararken başvuracağı yol, onun saygınlığı ile de örtüşmelidir.
Ülkemizin sağlık sistemi her profesyoneline ihtiyaç hisseden, bir kişinin boşluğunun diğer çalışanlar ve hastalarca hissedileceği bir sistemdir. Bu işleyişe karşı sorumsuzluk anlamına gelecek, hizmetimize zarar verici yönler içerebilecek tutum ve sistematik davranışların, ne bizce, ne de toplumca kabul edilir bulunması da mümkün değildir. Sağlık meslek grupları için yapılan iyileştirmelerin az çok farkında olunduğu için, kendini “sokak” yoluyla ifade eden taleplerin “yerinde” bulunmayacağı kanısındayım. Ve bu hatırlatmaları yapmaktan dolayı açıkçası üzüntü içindeyim. Hepimizin ortak yararlarını, sağlık hizmetinde düzenle sürekliliği esas alan kurallarımıza ise zaten bilindikleri için değinmiyorum. Kazanımların sorumlulukları artırdığı da zaten açıktır.
“Peki, haklarımızı kiminle, nerede, nasıl arayacağız?” Üzerinde yeniden düşünülecek konu budur. Bu dostane mektup, size doğru kişinin Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanı, doğru yerin Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı, doğru yöntemin “iletişim” ve çözüm üretimine işte bu eksende şahsen katılım olduğu mesajını versin istiyorum. Daha önce de uygulayıp başarılı olduğumuz çalışma şekli budur. Yapılması gereken, yine aynı şeydir. Dönemsel haletiruhiyemizin, sorun çözme amacı yerine başka amaçlar güttüğünden pek emin olamayacağımız taraflarca fırsat bilinmesine izin vermemeliyiz.
Sağlık meslek mensuplarının dayanışma ve ortak yarar üretme amaçlı organizasyonlar oluşturması tartışma kabul etmeyecek bir konu. Fakat her zaman şunu da düşünmekten yanayım. Örneğin, maden ocağı işçisinin örgütlü bir aksiyonu kömür üretimini aksatma üzerinden gerçekleşir. Hizmet verilen alan insan sağlığı olduğunda bu formüldeki “araç” hastadır. Hasta mağduriyetinin araç olarak kullanılmasını bizler, doktor ve sağlık çalışanı tasavvurumuzla asla bağdaştıramayız. Bu durumun; mesleğimizin düşüşünden şikâyet edilen itibarını iyice tehlikeye attığını, sağlık alanındaki örgütlü yapılarınsa bizimle kan uyuşmazlığı gösteren yöntemler yerine bambaşka bir yaklaşıma ihtiyacı olduğunu kabul etmeliyiz. Kaynağı “yeni” düşünceler olan çözümler, başka alanlara ait, eski şemalardan uyarlanmış çözümlerden kat kat fazla yararlıdır. Ve camiamızın sorunlarına karşı özgün zekâların parlayışlarına her zamankinden çok ihtiyacımız var.
Değerli çalışma arkadaşım,
Bir sorundan etkilenen herkes çözümün de parçası olma hakkına sahiptir. Üstesinden hep birlikte gelme kararlılığı gösterdiğimiz hiçbir sorunun olduğu gibi kalacağına ihtimal bile vermeyelim. Bakanlığımın ilk döneminde yaptığımız gibi, konuların sahipleri olarak yine, içinizden farklı yaklaşımlara sahip arkadaşlarla planlayıp, yüz yüze görüşelim. Sorundan “yeni sorun” üretmeyi kazanım hanesinde görme yanılgısına düşenleri dikkatle uyaralım.
Beyaz Reform’un ilk döneminde elde ettiğimiz kazanımlar ortada ve sağlık çalışanları kadar hastaların da yararınadır. Bu ikili “yarar” ilkesiyle yolumuza devam etmeliyiz. İlkemize zıt düşecek algıların oluşmasındansa kaçınmalıyız. Şimdi odaklanmamız gereken konu, Beyaz Reform’un ikinci dönemidir. İkinci “Beyaz Reform” döneminin başlamış olduğu haberini her birinizle paylaşıyorum.
Sağlık sistemimiz ve sağlık çalışanlarımız için atılacak yeni adımların heyecanı ile sizlere çalışmalarınızda başarılar, insan hayatındaki yerinizi bilmenin mutluluğu ile dolu günler diliyorum. Yakında tekrar görüşmek üzere."
"Amacımız Üzüm Yemek, Bağcıyı Dövmek Değil"
Konuyla ilgili TamgaTürk'e konuşan Hekim-Sen Güney Marmara Şube Başkanı Dr. Ali Erol, şunları kaydetti:
"Bizim amacımız üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil. Taleplerimizi defalarca ilettik. 1,5 yıl boyunca taleplerimizi her platformda, bakanlığa mesaj atarak vekiller aracılığıyla ilettik. Biz de sorunlarımızın bürokrasi masasında çözülmesi taraftarıyız. Hekimler sokağa çıkma meraklısı değil. İl Sağlık Müdürlükleri birçok üyemize Fahrettin Koca'nın mesajının benzerini gönderdi, tutanak tutulacağını belirtti.
Ancak eylemi engellemenin cezası 2 yıl hapistir. Biz üyelerimize herhangi bir cezai işlem yapılacaksa, ceza keserlerse biz de iki yıl hapis istem davasıyla birçok yöneticiye dava açılması yönünde çalışacağız."
"Hakkımızı Yasal Yollardan Aradığımızda Şeytanlaştırılmamamız Lazım"
Doktorların yaşadığı sorunlarla ilgili TamgaTürk'e konuşan Dr. İsmail Hakkı Alp Solak doktorların sorunlarını dile getirdikleri zaman şeytanlaştırıldıklarını ancak yasal yollardan haklarını aramaya çalıştıklarında bunun engellenmek istediğini belirtti.
"Sağlıkta yaşanan sorunların genel özelliği toplumun genel sorunlarının daha yoğun hali olması." diyen Dr. Solak şu ifadeleri kullandı:
Diyelim ki maddiyat, ekonomi bozuluyor ancak yıllar içinde enflasyona karşı geliri en çok düşürülen meslek biz olduk maaşlı çalışanlar içinde. Şiddet toplumda da artıyor, bunu yakın zamandaki haberlerden de biliyoruz. Ancak sağlıkta şiddet bundan daha fazla, belirgin bir artış göstermiş durumda. Ayrıca, toplumdaki şiddetin belli bir odak noktası var gerek kaynak olarak gerek hedef olarak ancak sağlıkta şiddet böyle değil son derece elit, ekabir tanımlanabilecek insanların bile canlarını sıkan en ufak bir durumda şiddete başvurduğunu görüyoruz.
Mesleki itibar kaybı, entelektüel mesleklerin aşağılanması, mevcut iktidarın okumuş insanı kötüleyip cahilliği övme projesinin ya da tavrının bir parçası. Bundan da eğitim süresi arttıkça artan şekillerde etkileniliyor.
Biz bu sorunları dile getirdiğimiz zaman gördüğümüz temel iki tavır var. Birincisi, bunu bir tek siz yaşamıyorsunuz iddiası. Evet bir tek biz yaşamıyoruz, bu da zaten herkesin bize destek olmasını gerektiren bir şey. Hep beraber aynı sorunu yaşıyorsak toplumun farklı kesimlerinde ortak hareket ederek herkesin sorunun çözmek lazım. İlaveten herkesten daha yoğun yaşadığımız ortada.
Karşılaştığımız ikinci sorun ise hedef saptırma. Biz herhangi bir sorundan bahsettiğimiz zaman, başka bir sorunla alakalı çözümü söylüyorlar. Diyelim ki sağlıkta şiddetten bahsediyoruz, Sağlık Bakanı bakın size 2022'de zam verdik şeklinde yaklaşıyor ya da biz yeterince kazanamadığımızdan bahsettiğimiz zaman bakın size malpraktis kalkanı getirdik diyor. Benzeri şekilde itibarsızlaştırılmamızdan, hastane içinde kendimize bir konum bile bulamamamızdan bahsettiğimiz zaman bakın sağlıkta şiddetin cezasını artırdık şeklinde yaklaşıyor.
Sağlık Bakanı'ın söylediği şeyler ise çok fazla değişiklik yapıldığı söylenip aslında hiçbir şeyin değişmediği durumlar. Teşvik düzenlemesi getirildi eskiden performans sisteminde doktorların yaklaşık yarısı performans ödemesi alamıyordu. Teşvik sistemi getirildi bu sefer de doktorların yarısı teşvik ödemesi alamıyor ancak hangi yarısının aldığı hangi yarısının alamadığı değiştirildi. Sağlıkta şiddette cezalar artırıldı fakat olay yine hakimlerin tasarrufunda ve yargının bağımsız olmaması nedeniyle sağlıkta şiddet olayları ceza almıyor.
Sağlık Bakanı'nın dediği malpraktis uygulaması da şöyle; eskiden malpraktis uygulamasında bilirkişiler bu konudan yargılanan veya soruşturulan doktorun bulunduğu şehirde oluyordu, şu anda bunlar Sağlık Bakanlığı tarafından belirleniyor. Eskiden doktorun kendisini savunabilmesi için bilirkişiyle görüşme imkanı vardı. Şu anda bu bilirkişiyle herhangi bir irtibatımız bulunmuyor.
Bütün bunlardan sonra bence esas odaklanılması gereken nokta da şudur; Sağlık Bakanı'nın üstüne basarak söylediği "sağlıkta iş bırakma olmaz" lafı var. Bakan, "İş bırakırsanız hastalar mağdur olur, insanların sağlık hizmeti hakkı engellenir bu da vicdana sığmaz. " diyor. Eğer bu kadar önemli ve ayrıcalıklı bir iş yapıyorsak konu bizim haklarımıza geldiğinde de bir ayrıcalık verilmesi lazım. Biz çeşitli haklar istediğimizde "herkesin ne hakkı varsa sizin de o kadar var, siz bu mesleği bilerek seçtiniz, kendinize ayrıcalık istemeyin, kendinizi başka insanlardan üstün görmeyin" şeklinde bir tavır görmememiz lazım veya kendi hakkımızı yasal yollardan aradığımızda şeytanlaştırılmamız lazım."
Talepler Neler?
Hekim-Sen, "7. Dönem Toplu Sözleşme Talep ve Önerileri" başlığıyla yayımladığı basın açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
Hekimsen Sendikası'nın bu ilk toplu sözleşme talepleri maalesef Toplu Sözleşme Kurulu'na yalnızca sosyal medya ve web sitesi kanallarından aktarılabilecektir. Zira nasıl 'Dünya 5'ten Büyük' ise Toplu Sözleşme masası da 15'ten büyüktür. Üstelik bu 15 kurumun 13'ü aynı konfederasyondan, 2'si de 2. ve 3. sırada ki konfederasyondandır. Hekimsen Sendikası, her ne kadar yıllarca 4. sendika olarak kaldıysa da Sendika Üyelik Sayı Tespiti toplantısına çağrılmamıştır. Bu konuda ilgililere dava açmıştır. E-Devlet üzerinden kasıtla kamu sendikaları üyelik işlemleri yapılmamaktadır. Bu şekilde en üst düzey eğitimi almış hekimler diskalifiye edilmektedirler.
Bu Toplu Sözleşme çalışmasında maaş sistemi değiştirilmiştir. Bu sistem Hekimsen Sendikası'nın nihai hedefi olmamakla birlikte daha adaletli bir çalışmadır. Diğer taleplerimiz toplu sözleşme kapsamına giren taleplerimizdendir. Ancak sağlık sistemi o kadar eksik ve yanlış içinde çalışmaktadır ki bunları saymak ve buraya eklemek hem konu dışı hem de mümkün değildir. Yepyeni bir bakış açısı ile taleplerimiz listelenmiştir. Bu çalışma uzun zamandır devam eden ancak henüz tamamlanamamış bir özlük hakkı çalışmasını da ifade etmektedir. Bu konuda yaptığımız çalıştaya iştirak ederek bize destek veren uzman mutemetlerimize teşekkürlerimizi sunuyoruz."
Sıralanan taleplerde enflasyon farkının tüm ücretlere yansıtılması, doktorların ve diğer sağlık çalışanlarının haklarının iyileştirilmesi, şiddeti önlemeye yönelik tedbirlerin alınması istendi.
"Sağlık Çalışanları Seslerini Duyuramamaktadır"
Genel Sağlık-İş Genel Başkanı Dr. Derya Uğur imzasıyla yayımlanan basın açıklamasında ise "Ülkemizin içinde bulunduğu zor ekonomik şartlar tüm emekçiler gibi sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarını derinden etkilemiştir. Şiddete, mobbinge uğrayan, meslekleri değersizleştirilen, personel yetersizlikleri nedeniyle iş yükü artan, nitelikli sağlık hizmeti sunma koşullarından uzak çalışma ortamlarında çalışmak zorunda bırakılan sağlık ve sosyal hizmet çalışanları, yıllardır seslerini duyuramamaktadır. " denildi.
Grev kararına ilişkin, "Bu olumsuz koşullara karşı çözüm üretmek, daha güçlü bir eylemsellik ortaya koyabilmek için 19 sendika 2 aile hekimliği federasyonu bir araya gelerek kurduğumuz Sağlık ve Sosyal Hizmet Birlik ve Mücadele Platformunu (SABİM) olarak; 7. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinin başlayacağı 1 ve 2 Ağustos 2023 tarihlerinde iş bırakıyoruz." ifadelerinin yer aldığı açıklamada şunlar kaydedildi:
Her iş bırakma eylemimizde olduğu gibi poliklinik hizmeti gibi elektif hizmetler verilmeyecek, ancak acil hastalar, diyaliz hastaları, gebeler, kanser hastaları, yoğun bakım
hastalarının bakımı ve acil ameliyatlar aksamayacak şekilde sağlık hizmeti verilecektir.
Bizler taleplerimizi sıralarken, bunları yurttaşlarımıza nitelikli sağlık hizmeti sunma koşullarını sağlamak içinde istediğimiz unutulmamalıdır. Bu bilinçle tüm halkımızı yanımızda olmaya davet ediyoruz.
Genel Sağlık-İş Sendikası Toplu sözleşme talepleri:
1. Sağlıkta dönüşüm programına son verilmeli, sağlık hizmetinin eşit, ücretsiz, ulaşılabilir ve nitelikli bir kamu hizmeti olarak yürütülmesi için gerekli politikalar oluşturulmalıdır.
2. Tüm sağlık ve sosyal hizmet kolu kamu çalışanlarının ücretinin en düşüğü yoksulluk sınırı üzerinde olmak üzere kademeli artış sağlanmalıdır.
3. Sağlık ve sosyal hizmet emekçilerine yapılan tüm ödemeler (taban, teşvik, ek ödeme vs.) emekliliğe yansıtılarak tek kalemde ödenmelidir.
4. Enflasyon farkı tüm ücretlere aylık yansıtılmalı, kamu emekçilerinin alım gücü korunmalıdır.
5. Gelir vergisi dilim oranları yüzde 15'te sabitlenmelidir.
6. Sözleşmeli modellere son verilerek kadrolu, güvenceli çalışma modeli esas alınmalıdır.
7. Fiili hizmet süresi zammı (yıpranma payı hakkı) yıl başına 90 gün olarak tüm sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarını ve geçmiş yilları da kapsayacak şekilde düzenlenmelidir.
8. Sağlık hizmeti verilen kurum ve kuruluşlarda sağlıkta şiddeti önlemeye yönelik; güvenlik görevlisi, panik düğmesi vb. tedbirler ivedilikle hayata geçirilmelidir.
9. Beyaz kod veren sağlık çalışanı istemesi durumunda olayın olduğu gün idari izinli sayılmalıdır.
10. 5510 ve 5434 Sayılı Kanunlara göre emekli olanlar ile çalışanlar arasındaki emekli aylığı ve özlük haklardaki farklılıklar giderilmelidir.
11. Tüm sağlık ve sosyal hizmet çalışanları giyim yardımından faydalanmalıdır. Giyim yardımında günün koşullarına uygun gerçekçi bir artış yapılmalıdır.
12. Aile yardımı ve çocuk yardımları günün koşullarına ve çalışılan bölge eşitsizliklerine göre iyileştirilmelidir.
13. Görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavları her yıl düzenlenmeli. Mülakat sistemi kaldırılarak adalet ve liyakata uygun atama yapılmalıdır.
14. Sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının çocukları için 7 gün 24 saat kreş ve anaokulu hizmeti sağlanmalı. Hizmet verilemeyen yerlerde maddi destek sağlanmalıdır.
15. Sağlık ve sosyal hizmet iş kolundan emekli olanlara ve ihtiyacı bulunan sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının yakınları için 7 gün 24 saat yaşlı bakım hizmeti sağlanmalıdır.
16. Sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının yemek gereksinimi kurumca karşılanmalıdır. Tüm çalışanlar ücretsiz faydalanmalıdır. Hizmetin sağlanamadığı durumlarda ücreti ödenmelidir.
17. Sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının kurumlara ulaşımında servis hizmeti sağlanmalıdır. Servis hizmetlerinden yararlanamayacak olan sağlık çalışanları, toplu taşımadan ücretsiz faydalanmalıdır.
18. Sağlık kurum ve kuruluşlarında sağlık çalışanları için sosyal alanlar oluşturulmalıdır.
19. Promosyon uygulamalarında kurumlar arası eşitsizlikler giderilmeli ve farklı maddelerle sözleşme yapılmaması için standartlar oluşturulmalıdır.
20. Tüm sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarına yılda iki defa bir maaş tutarında bayram ikramiyesi ödenmelidir.
21. Tüm sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarına resmi meslek günlerinde yılda bir defa bir maaş tutarında ikramiye ödenmelidir.
22. Sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının yıllık izin ve hastalık raporlarında maaş kesintisi yapılmamalıdır.
23. Sağlık ve sosyal hizmet kurumlarında yaşanan mobbing olaylarının önüne geçilmeli buna ilişkin yasal mevzuat düzenlenmeleri yapılmalıdır.
24. Sağlık meslek mensuplarında uzmanlaşmanın önü açılmalı, sertifika programlarında standartlaşmayı sağlayacak kanuni düzenlemeler yapılmalıdır.
25. Lisansüstü eğitimini tamamlayarak YÖK tarafından tanınan alanlarda uzmanlığını alanlar için kadro açılmalı ve istihdam edilen çalışanlara uzmanlık tazminatı verilmelidir.
26. Üniversite hastanelerinde çalışan sağlık emekçilerinin atama ve nakil sorunları sağlık bakanlığı atama ve yer değiştirme yönetmeliği örnek alınarak çözülmelidir.
27. Sağlık ve sosyal hizmet işkolunda bulunan kurum ve kuruluşlarda mazeret atamalarında aile birliğinin sağlanmasına engel teşkil eden sınırlamalar ortadan kaldırılmalıdır.
28. Sağlık ve sosyal hizmet işkolunda atama ve yer değişikliği yönetmeliğinde geçen stratejik personel tanımı kaldırılarak, atama tayin sorunları çözülmelidir.
29. Mesleki sorumluluk sigortası uygulaması tüm sağlık ve sosyal hizmet çalışanları için uygulanmalı. Tüm primler kurum tarafından karşılanmalıdır.
30. Salgın ile mücadelede aktif rol alan fedakâr sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarına 1 derece verilmelidir.
31. Ülkemizde gerçekleşen doğal afetlerde olağanüstü şartlarda hizmet üreten fedakâr sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarına 1 derece verilmelidir.
32. Bütün kamu kurumlarında aynı unvanda görev yapanların aldıkları ücretler "eşit işe eşit ücret" ilkesi ile belirlenmelidir.
33. Sağlık Bakanlığı çalışanlarına yapılan tüm ek ödeme düzenlemelerinin S.B. Merkez teşkilatı, Adli tıp kurumu ile Hudut ve Sahil Sağlık G.M çalışanları için de aynen yapılmalıdır.
34. Sağlık Bakanlığı, YÖK, Adli Tıp Kurumlarında ve diğer kamu kurumlarında aynı unvanda çalışan sağlık emekçileri arasındaki mali ve özlük hak farklılıkları giderilmelidir.
35. Yardımcı hizmetler sınıfı çalışanlarının tamamının kadrosu Genel İdari Hizmetler Sınıfına alınmalıdır.
36. Sözleşmeli yöneticilik modelinden vazgeçilmeli, tüm yöneticiler ehliyet ve liyakat kriterlerine göre atanmalıdır.
37. Tüm sağlık ve sosyal hizmet çalışanları, kendi kadro unvanlarına uygun pozisyonlarda çalıştırılmalıdır.
38. Sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının iş yükünü artıran personel eksiklikleri giderilmeli, gerekli personel istihdamı sağlanmalıdır. İstihdam düzensizlikleri ortadan kaldırılmalıdır.
39. Atama, nakil ve görevlendirmelerde objektif kriterler oluşturulmalı ve bu konuda tam bir şeffaflık sağlanarak kayırmacılıkların önüne geçilmelidir.
40. Aile Sağlığı Çalışanlarına mobil hizmet ödeneği verilmelidir.
41. Aile sağlığı çalışanlarının 1,5 olan tavan ücret katsayısı 3'e çıkarılmalıdır.
42. Aile Sağlığı Merkezlerinde çalışan Geçici Aile Sağlığı Çalışanına yapılacak ödemelerde % 25 oranı %50 olarak uygulanmalıdır.
43. Aile sağlığı birimlerinde güvenlik görevlisi bulundurulmalıdır. Bu güvenlik görevlilerinin mali ve sosyal hakları Sağlık Bakanlığı tarafından karşılanmalıdır.
44. Aile sağlığı merkezi gider ödeneği kalemi oranları; sosyo -ekonomik gelişmişlik ödemesinde, bölge oranları ve deprem bölgesi öncelikli olarak güncellenmelidir.
45. Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliğinde yer alan ilk 1000 puana kadar olan hak ediş kalemi katsayısı % 100 arttırılmalıdır.
46. Aile Sağlığı Merkezleri güvenlik ve fiziki koşulları verimli çalışmaya uygun olacak şekilde, kamu tarafından inşa edilmelidir.
47. Aile Sağlığı Merkezlerinin kira, personel ve her türlü giderleri merkezi bütçeden karşılanmalıdır.
48. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığında görevli öğretmenlere öğretim yılına hazırlık ödeneği verilmesi kanun ile düzenlenmelidir.
49. Aile hekimleri ve Aile Sağlığı Merkezi çalışanlarına nöbet görevi verilmeyeceği net olarak düzenlenmeli; sözleşme alanlarının dışında hiçbir biçimde görevlendirilmemelidir.
50. Nöbet ücretleri, aylık ücretin saat başına düşen tutarın en az 2 katı olacak şekilde ödenmelidir. Bu nöbet ücretleri, riskli birimlerde, resmi ve dini bayramlar için % 100 arttırılmalıdır.
51. 7 gün 24 saat hizmet üreten Sağlık ve sosyal hizmet işkolunda gece çalışma saat ücreti normal nöbet saati ücretinin 2 katı olarak belirlenmelidir.
52. Nöbet ücretlerinin takip eden ayın en geç 15’inde genel bütçeden ödenmesi hüküm altına alınmalıdır.
53. Sağlık çalışanlarına 24 saatten fazla üst üste nöbet görevi verilmemeli, 130 saat üzeri nöbet ve 120 saat üzeri icap nöbeti tutturulmamalıdır.
54. Nöbeti sonrası izin kullanmak istenmesi halinde, nöbetin ertesi günü idare tarafından nöbet izni kullandırılmalıdır. Nöbet izni süresince herhangi bir ücret kesintisi yapılmamalıdır.
55. Eşi ölen veya boşanma sebebi ile çocuğunun velayeti verilen sağlık çalışanına isteği dışında gece nöbeti görevi verilmemelidir.
56. 55 yaşını doldurmuş tüm sağlık ve sosyal hizmet çalışanları gönüllülük esasına uygun olarak nöbet hizmetinden muaf tutulmalıdır.
57. Kamu tarafından idari izin ilan edilen günler aylık mesai saatinden düşülmeli, idari izin günlerinde çalışan personele çalışma karşılığı nöbet ücreti ödenmelidir.
58. Mesai dışı çalışma adı altında yapılan çalışmaların karşılığı nöbet saat ücretinden hesaplanarak ödenmelidir.
59. Hafta sonları yıllık izinlerden düşülmemelidir.
60. Döner sermaye bütçesine bağlı personeller genel bütçeye geçirilmelidir.
61. Sağlık çalışanları için sağlıklı dinlenme alanları oluşturulmalıdır. Sağlık çalışanlarının nöbet tuttukları birim içerisinde banyo ve tuvaleti olan nöbet odası tahsis edilmelidir.
62. Sendikal örgütlenmeyi kısıtlayıcı % 2 barajı kaldırılmalı. Toplu Sözleşme Tazminatı ödemesine son verilerek sendika üye aidatlarının çalışanlar tarafından ödenmesi sağlanmalıdır.
63. Sendika üyelik ve üyelikten çekilme işlemlerinin e-devlet üzerinden yapılabilmesi için gerekli çalışma yapılmalıdır.
64. Yönetici pozisyonunda görev yapan çalışanlar, sendika üyesi olamayacaklar kapsamına alınmalıdır.
65. Sağlık Bakanlığı bünyesinde ilgili tüm meslek örgütleri ve sendikaların da temsil edildiği Şiddetle Mücadele Kurulu kurulmalıdır.
66. Mesleki Sorumluluk Kurulu'na üyenin bağlı olduğu sendika temsilcisinin de dahil edilmesi sağlanmalıdır.
67. Sağlık meslek görev tanımları; sendikalar ve meslek örgütleri ile birlikte oluşturulacak kurullar tarafından ivedilikle hazırlanıp yürürlüğe konulmalıdır.
68. 657 sayılı Devlet Memurları kanunu ek 33. maddesinde geçen "Özellik arz eden (riskli) birimler" tanımlamaları genişletilmelidir.
69. Özellik arz eden(riskli) birimler de görev yapan sağlık emekçilerinin nöbet ödemeleri ve ek ödemeleri artırımlı olarak ödenmelidir."