Hala Cumhurbaşkanlığı görevini yürüten AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 20 yılı aşkın iktidarında birçok skandal yaşandı.
Şüphesiz bu skandalların her biri başlı başına AKP Genel Başkanı Erdoğan'a oy vermeme sebebi.
TamgaTürk, 14 Mayıs'ta yapılması planlanan seçimlere 66 gün kala seçim süreci boyunca her gün AKP Genel Başkanı Erdoğan'a neden oy verilmemesi gerektiğine ilişkin bir seri başlattı.
Bu sebeplerden belki en sıkıcı olanı da AKP döneminde Katar’a satılan şirket ve kurumların sayısı oldu. Normal bir finansal yatırımdan ziyade Türkiye'nin neredeyse tüm sektörlerini işgal eden Katar sermayesi, stratejik kurumlardan tutun da tekstile kadar pek çok varlığın sahibi oldu. Peki bunun temel sebebi tam olarak neydi?
AKP Katar İlişkisi
AKP döneminde Türkiye’nin Katar’la yakınlaşması, bölgesel ve uluslararası dinamiklerin bir sonucu olarak gerçekleşti. AKP, 2002’de iktidara geldiğinde, Türkiye’nin dış politikasını “stratejik derinlik” ve “komşularla sıfır sorun” gibi kavramlarla yeniden tanımlamaya çalıştı. Bu çerçevede, Türkiye, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki siyasi ve ekonomik ilişkilerini geliştirmeye yönelik adımlar attı.
Katar ise, küçük ama zengin bir Körfez ülkesi olarak, bölgede etkin bir rol oynamak istiyordu. Katar, İran’la iyi ilişkiler kurmaya çalıştı, ABD’nin Irak işgaline karşı çıktı, El Cezire gibi etkili bir medya kuruluşuna sahip oldu ve İslamcı hareketlere destek verdi. Bu politikalar, Katar’ın Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi diğer Körfez ülkeleriyle çatışmasına yol açtı.
Türkiye ve Katar arasındaki yakınlaşmanın en önemli faktörlerinden biri de İhvan oldu. İhvan, Mısır merkezli bir İslamcı hareket olmasına rağmen, bölgedeki pek çok ülkede şubeleri ve sempatizanları vardı. AKP de İhvan’ın ideolojik olarak yakınında duruyordu.
2011’de başlayan Arap Baharı sürecinde, Türkiye ve Katar, İhvan’ın öncülük ettiği değişim taleplerini destekledi. Özellikle Mısır’da İhvan’ın seçimleri kazanması ve Muhammed Mursi’nin cumhurbaşkanı olması, Türkiye ve Katar’ın ortak çıkarlarını pekiştirdi.
Ancak 2013’te Mısır’da askeri darbeyle Mursi’nin devrilmesi ve Sisi’nin iktidara gelmesi, Türkiye ve Katar’ın bölgesel konumunu zayıflattı. Darbeye karşı çıkan Türkiye ve Katar, Mısır ile ilişkilerini kestiler. Aynı zamanda Suudi Arabistan ve BAE gibi ülkeler de darbeyi desteklediler ve İhvan’ı terör örgütü ilan ettiler. Bu durum, Türkiye ve Katar’ın bölgedeki yalnızlığını artırdı.
2017’de ise Suudi Arabistan öncülüğünde bir grup Arap ülkesi (BAE, Bahreyn, Mısır), Katar’a karşı diplomatik ve ekonomik abluka uygulamaya başladı. Bu ülkeler, Katar’ın İran’la ilişkilerini kesmesini, El Cezire’yi kapatmasını ve İhvan’a desteğini sonlandırmasını istedi. Türkiye ise para karşılığında Katar’a askeri ve insani yardım göndererek ablukanın kırılmasına katkı sağladı.
Türk Ekonomisi Katar'a Bağımlı Hale Geldi
AKP Genel Başkanı Erdoğan ve AKP yönetimi, Türkiye'nin Katar'a bu satışları “stratejik ortaklık” ve “kardeşlik” söylemleriyle savunmaya çalışsa da, Türk milletinin gözünde bu satışlar vatan hainliği olarak görülüyor. Türkiye’nin 100 yıllık Cumhuriyet birikimlerinin birer birer elden çıkarılması, Türk milletinin geleceğine ipotek konulması anlamına geliyor.
AKP iktidarı, Katar’a sattığı şirket ve kurumların yanı sıra, Türkiye’nin tatil yörelerini de Arap turistlere teslim etti. Trabzon, Sakarya, Antalya, Bodrum, Marmaris gibi yerlerde Arapça tabelaların artması, Arapların kendi kültürlerini dayatmaları ve Türk halkına saygısız davranmaları, Türk milletinin tepkisini çekiyor. Türk milleti, kendi ülkesinde kendini yabancı hissetmekten ve Araplarla dolan tatil yörelerinden tiksinmekten bıktı.
AKP iktidarı, Katar’a sattığı şirket ve kurumlarla Türkiye’yi ekonomik olarak bağımlı hale getirdi. Katar’a teslim ettiği tatil yöreleriyle de Türkiye’yi kültürel olarak yozlaştırdı.