Eski Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı Jack Straw, Politico için bir makale kaleme aldı. Makalede Kıbrıs'ın AB'ye katılmasına izin vermenin büyük bir hata olduğunu belirtti.
Aynı zamanda, Türkiye'nin kuzeyde işgalci olduğu anlatılarının gerçekler ile bağdaşmadığını belirtti.
Makaleden satır başları şöyle:
"Rusya ile Yunan-Kıbrıs Cumhuriyeti arasındaki yakın ilişki uzun bir geçmişe sahiptir ve birçok kişi tarafından oldukça rahatsız edicidir.
Kıbrıs, Rusya'ya yapılan doğrudan yabancı yatırımlarında üçüncü sırada yer alıyor. Söz konusu yatırımı oluşturan para, çoğunlukla vergiden ve denetimden kaçmak için Kıbrıs'taki off-shore hesaplarda saklanan Rus sermayesinin aklanarak tekrar Rusya'ya dönmesinden ibaret.
2012-2013 yıllarında, Kıbrıs'ta son derece ciddi bir bankacılık krizi yaşandı. Bu durum bütün Euro bölgesini de büyük oranda etkiledi. Kıbrıs bankaları iflasın eşiğindeydi ve Rusya'dan 2.5 milyar avroluk kredi almak zorunda kaldılar. Fakat durum daha kötüye gitti ve Avrupa Birliği doğrudan müdahale etmek zorunda kaldı.
2022 yılında siyasi çevreleri kapsayan bir büyük skandal patlak verdi. Kıbrıs Yatırım Programı aracılığıyla yabancıların kolayca Kıbrıs (ve dolayısıyla AB) vatandaşlığı elde etmesi sağlanıyordu. Bu program kapsamında isteyen bütün yabancı uyruklular, 2.15 milyon avro karşılığında vatandaşlık satın alabiliyordu. Bu programın yürürlükte olduğu dönem boyunca, 2007'den 2020'ye kadar, çoğunluğu Rus oligark çevrelerinden olan 6.800 zengin yabancı AB vatandaşlığı satın aldı.
Kıbrıs adası, 1974'ten beri bölünmüş durumda. Güneyde Yunan Kıbrıs Cumhuriyeti bulunurken Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) 250.000 Kıbrıslı Türk yaşıyor. Kuzey ve güney arasındaki sınırı denetleyen Birleşmiş Milletler barış gücü sürekli olarak bölgede bulunuyor. Yunan Kıbrıs Cumhuriyeti uluslararası olarak tanınıyor. Fakat Kuzey'deki KKTC'yi sadece Türkiye tanıyor.
Türkiye'nin kuzeyde işgalci olduğunu konusundaki anlatılar gerçek durumdan büyük ölçüde farklılık gösteriyor. O dönemde Yunanistan'ı yöneten faşist cunta Kıbrıs'ı Yunanistan ile birleştirme politikası izliyordu. 1960'ta Kıbrıs, Birleşik Krallık'tan bağımsızlığını kazandığında kabul edilen iki taraflı anayasa çökmüştü. Korkunç düzeyde toplumsal şiddet olayları yaşanıyordu ve birçok Kıbrıslı Türk'ün yaşamı tehlikedeydi.
Kıbrıs 1972'nin sonlarına doğru AB ile bir anlaşma imzalamış, 1990'da resmen üyelik başvurusunda bulunmuştu. BM, yıllardır Türk ve Yunan taraflar arasında bir barış anlaşması imzalanması ve yeni bir anayasa yazılması üzerine arabuluculuk yapmaya çalışıyordu. AB üyeliği olasılık kazanmaya başladıkça BM, adanın birleşebileceğini düşündü.
Bu nedenle, 2004 yılının başlarında, Kıbrıs AB'ye katılmadan hemen önce, BM tarafından planlanan birleşme referandumu yapıldı. Kıbrıslı Türkler büyük ölçüde birleşme lehine oy kullandı; Kıbrıslı Yunanlar ise çok büyük bir oranla birleşmeye karşı çıktılar.
Bu süreci gözlemleyen birçok kişi, Kıbrıslı Yunanların ciddi bir ikiyüzlülük içinde olduğuna inanıyordu. Geriye dönüp bakıldığında, bu aşamada Kıbrıs'ın katılımını askıya alabilirdik ve her iki tarafa da sadece birleşik bir adanın AB'ye katılmasına izin verilebileceğini açıkça belirtebilirdik."
Makalenin tamamı: https://www.politico.eu/article/cyprus-eu-vladimir-putin-russia/