İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, 6 Şubat depreminin yıl dönümünde AKOM’da düzenlenen anma töreninde konuştu. İmamoğlu, hakkında hazırlanan iddianameye ilişkin, “Davacı olan sayın Cumhurbaşkanı’dır” dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 6 Şubat depreminin yıl dönümünde bir anma töreni düzenledi. “En derin felaket anında bile bir araya gelebilmemizi sağlayamadık” diyen İmamoğlu törende hazır bulundu.
Deprem bölgesindeki barınma krizinin hala çözülemediğini söyleyen İmamoğlu, “319 bini ilk yılda teslim edilecek, tamı tamına 650 bin konut vaadiyle ortaya çıkanlar, 2 yılda ancak 201 bin konut tamamlayabildi” açıklamasını yaptı. “İnsanlarımızı iki yıl sonra çadırda, konteynırda da bırakmazsınız” dedi. Geçici barınma alanlarının nitelikli olması gerektiğini vurguladı. İnsani koşullarda yaşam alanları oluşturulması gerektiğini ifade etti. Hatay’da 2 binin üzerinde insanın geçici konutlarda yaşadığını söyledi.
İmamoğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“99 depreminden sonra 26 yıl geçmiş. Şöyle bir bakarsak, ‘istikrar’ diye konuşulur ya. 26 yıl. Bu 26 yılın neredeyse 23 yılı, bitmiş hale gelen, sadece tek başına bir iktidarın olduğu bir dönemde, eğer tedbirler alınamamış ve hala bahane üretmeyi bırakın, bugün görevde olan başka siyasi unsurlara sahip insanları suçlamayı kendine politik dil olarak seçen insanların, bu tavır ve davranışlarını anlamam mümkün değil. Ve kalkıyor bu ülkeyi yöneten insan ve bir kısım yönetici, 5-5,5 yıldır bu şehirde görev yapan beni ve bu dönemin yöneticilerini ya da bir yıl önce görevi alan bir kısım ilçelerin yöneticilerini, İstanbul adına suçlayıcı bir tweet atabiliyorsa, bir paylaşımda bulunabiliyorsa, bu, ülkemizin yönetimi adına da bir çürümüşlüktür. Çok net ifade ediyorum. Bunları konuşmak zorundayız. Halbuki bu 25 yılın içerisinde, 45 kanun, 11 yönetmelik çıkarılmış afetlerle ilgili. Ama kanun çıkarmakla, o kanunu halkın yararına uygulamak arasında ciddi bir fark vardır. Görüyoruz ki bu yasalar, ne yazık ki afet sürecine dair değil, rant odaklı uygulamalar için kalkan olarak kullanılmıştır.
İmamoğlu, gazetecilerin hakkında son hazırlanan iddianameyle ilgili sorusuna da şu çarpıcı yanıtları verdi:
“Hakkımdaki davanın sahibinin, altında imzası olan başsavcı vekilinin olmadığını ya da başsavcının olmadığını ifade etmek isterim. Başsavcı da değil, başsavcı vekili de değil. Davacı olan Sayın Cumhurbaşkanı'dır, Sayın Erdoğan’dır. Tüm davalarımın altında onun imzası vardır. O kadar öfkeli ki, şu ana kadar benimle ilgili istediği hapis cezası tam 17 yıl olmuştur. Yanında bana aynı zamanda üçüncü kez de siyasi yasak talep etmekte. Onun davası da aslında baktığınızda ben değilim. Benimle değil, benim nazarımda milleti dava ediyor. Milletin iradesini dava ediyor ve siyaseti korkuyla dizayn edeceğini zannediyor. Tehditle dizayn edeceğini zannediyor. Oysa siyaseti yalnızca ama yalnızca millet dizayn edebilir.”
“Bu siyaset sürecinde, siyaseti dizayn etmek maksadıyla iş görenler vardır. Yalnız bu görev öyle zannettikleri gibi kolay değildir. Bilsinler ki, bu yolda onları ilk yalnız bırakacak kişi de yerli ve milli Makyaveldir. Yerli Makyavel, sizi bugün pohpohlar yarın menfaati değişir o an sizi terk eder. Şimdi buradan milletime de seslenmek istiyorum: Umutsuzluk asla yok. Hüzün hiç yok. En önemlisi, zerre kadar, bir dirhem dahi korkumuz yok. Biz, büyük bir milletle, hak ve adalet yoluna çıktık. Artık bu yoldan dönüş yoktur. Hangi planı yaparlarsa yapsınlar, hangi masa başı kurguyu hazırlarlarsa hazırlasınlar, bu cesur milleti, bu cesur milletin kararlılığını yenemeyecekler. Milleti alt etmeye kalkmasınlar, alt edemeyecekler.”
“Perşembenin gelişi Çarşamba'dan bellidir misali, sıranın kime geldiğini anlayan beyefendi; mertçe, millet önünde demokrasi yarışına girmek yerine, daha sahaya çıkmadan bizi sakatlamaya çalışıyorlar. Aynen ilk seçimi kazandıktan sonra ‘topal ördek’ tanımlamasını yaptığı gibi, bugün ‘turpun büyüğü heybede’ diyerek, sürecin savcılığına soyunarak, bizi sakatlamaya çalışıyorlar. Hani delikanlıydın? Delikanlı adam mertçe mücadele eder, mertçe, mertçe mücadelesini verir. Biz, mücadelemizi ilan ettik, ilan ediyoruz, ilan etmekten de çekinmiyoruz. Milletimiz, delikanlı tutum ve tavırları sever, delikanlılığı sever. Nerede delikanlılık? Nerede kaldı hepimizin gururla ismini andığımız Kasımpaşalılık?”
Editör: Semir Yapıcı