İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek ve ailesini tehdit ettiği gerekçesiyle hakkında başlatılan soruşturma kapsamında ifade verdi. İmamoğlu tehdit iddialarını reddetti ve Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'a göndermede bulundu. İmamoğlu, "Bence asıl tehdit 'Turpun büyüğü heybede' diyerek yargıyadoğrudan müdahale edenler tarafından yapılmaktadır." dedi.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun ifadesinin tam metni ortaya çıktı:
Üzerime isnat olunan suçlamaları anladım. Malum 20/01/2025 tarihinde yapmış olduğum bir paneldeki konuşmada sarf ettiğim söylemlere dair re'sen soruşturma açıldığını öğrendim. Konuya ilişkin beyanımın aynen şu şekilde geçmesini istiyorum.
Bugün burada bulunmamın nedeni, hukukun değil talimatların egemen olduğu bir düzenden kaynaklandığını düşünmekteyim.
Şöyle ki; Ben “hak yemem ama hakkımı da yedirmem” diyerek seçilmiş bir kişiyim. Ve sözümün eriyim. İsnat edilen suçla bağlantılı olarak dediğim şeyler belli, burada da tekrar ediyorum: “Biz senin evlatlarını bile bu muamelelerden kurtarmak için seni yöneten aklı bu milletin zihninden söküp atacağız.
Söküp atacağız ki senin evlatlarının kapısına birileri dayanmasın... senin evlatlarını sabahın köründe evinden kimse almasın... Söküp atacağız ki senin dahi yuvana, çocuklarının geleceğine huzuru temin edelim. Bizim derdimiz bu.
Biz, hukukun talimatla değil, evrensel ilkelerle işleyeceği bir gelecek için gece gündüz çalışıyoruz. Çocuklarımız da gelecek kuşaklar da adaletin sıcaklığıyla huzur ve güven içinde uyuyabilsinler diye.
Resmi davet yazısıyla ifade vermeye pekala davet edilebilecek olan CHP Gençlik Kolları Genel Başkanımızın kapısına gün doğmadan çok sayıda polisle birden gidilmesini eleştirirken, bir abi - bir baba şefkatiyle sarf ettiğim sözlerimi tehdit olarak görmek, bağımsız yargıyı, gerçek adaleti tehdit olarak görmek demek olduğunu düşünüyorum.
Kanaatimce, benim bu sözlerimden ancak yargı üzerindeki hakimiyetini kaybetmekten korkanlar tehdit algılayabilir. Benim sözlerimde tehdit ve hedef göstermek yoktur. Benim yaptığım ifade özgürlüğüdür. Ve ifade özgürlüğü anayasal bir haktır. İfade özgürlüğü, adli makamlara ve onların işleyişine yönelik eleştirileri de kapsar.
Demokratik düzenin bir gereği olarak uğradığımız haksızlıkları milletimizle paylaşmak; yaşanan usulsüzlükleri eleştirmek ve bu uygulamaların “hukuka güvene” zarar verdiğini dile getirmek ne zamandan beri tehdit sayılmıştır?
Ülkenin en büyük partisinin bir belediye başkanı olarak, iktidara geldiğimizde kurulacak düzende “hukuka güven olacak, yargıya güven olacak, yargı bağımsız ve tarafsız olacak, kötü ve intikamcı zihniyete son verilecek, ülkeye adalet gelecek ve kimse sabah erkenden inzibat marifetiyle derdest edilip götürülmeyecek” demek, ne zamandan beri tehdit sayılmaktadır.?
Bence asıl tehdit “Turpun büyüğü heybede” diyerek yargıya doğrudan müdahale edenler tarafından yapılmaktadır.
Yine bence “Turpun büyüğü heybede” diyerek hedef gösterenler, bu sözleriyle bir yandan da yargı mensuplarının bağımsız ve tarafsız çalışamayacaklarını deşifre etmektedirler. “Yargı üzerindeki tüm baskıları kaldıracağız, asla yargıya talimat vermeyeceğiz, baskı uygulamayacağız” sözünü veren bir yöneticiyi tehdit olarak gören akıl, milleti tehdit olarak görüyor demektir.
Çünkü bağımsız yargı millet adına karar verir. Bağımsız yargı da milli iradenin bir parçasıdır. Türkiye, liyakatli savcıların ve hâkimlerin onurlu ülkesidir.
Bu ülke, hırsızların, yolsuzların, yetim hakkını yiyenlerin karşısına dikilen milletin öz evladı olan hukukçulardan yanadır. Yine onlar, bizim iktidarımızda bağımsız olarak çalışabileceklerdir ve “bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun” diyebileceklerdir.
Bence yargıyı, siyasi çıkarlar için araç hale getirenler günü gelecek, hukuk önünde gerçek bir muhasebeye tabi tutulacaktır. Bu bizim sözümüzdür. Bu yine belirttiğim gibi, halkın adalet talebinin karşılığıdır.
Yargıyı araçsallaştıran siyasiler er meydanına çıkıp mertçe yarışmak yerine, böyle yollara başvurmaktan vazgeçmesini istiyorum. Herkes kendini milletin ferasetine teslim etsin. Çünkü millet büyüktür!
Şu da unutulmasın hiçbir baskı, hiçbir tehdit, halkın adalet mücadelesini durduramayacaktır. Bu düzen güçlü bir hukuk devleti olma yönündeki mücadelemizle arzu ettiğimiz hedefe ulaşacaktır. Bu yöndeki inancımız tamdır. Aynı zamanda hukukun talimatla değil, evrensel ilkelerle işlemesinin sağlamak için elimizden gelen mücadeleyi vereceğiz.
Bizim saikimiz, bu milletin evlatlarını şafak operasyonlarıyla gözaltına alanlar ve her muhalif sesi hukuksuz bir biçimde mahkum edenler yaptıkları adaletsizliğin zerresini bile göremeyecekleri bir ortam tesis etmektir.
Bu israf ve yağma düzeni yalnızca hukuku değil, emekçinin ekmeğini, gençlerin umudunu, milyonların alın terini de çaldığını düşünüyoruz. Bu düzen depremde, yangında zorda kalan insanlarımızın canını aldı. Biz buna asla teslim olmayacağız.
Bu büyük millet, adaletin yeniden tesis edildiği günleri mutlaka görecektir. Ve hakkımda açılan bence bu siyasi soruşturmanın cevabını millet sandıkta verecektir.
Yüce milletime arz ederim. Soruşturma konusu olay olan ve "Bak Başsavcı sana söylüyorum..." şeklinde devam eden konuşma içeriğinde kimsenin onur, şeref ve saygınlığını zedeleyecek söylem ve hitap içerisinde bulunmadım.
Kimsenin kendisi veya yakınlarına zarar verebileceğinden bahisle bir söz sarf etmedim. Ve aynı şekilde herhangi bir kimseyi hedef haline getirebilecek bir durum içerisinde yer almadım. Böyle bir hareket ve eylem içerisinde bulunmam mümkün değildir. Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum.
Bilirkişi Soruşturması
İmamoğlu'nun 'Turpun Büyüğü' başlığıyla düzenlediği ve bilirkişinin ismini verdiği basın toplantısı sonrası başlatılan soruşturmaya dair ifadesinde de şunları söyledi:
Savcılık 15 dakika sonra alelacele bir açıklama yapmıştır. Yine savcılığın bu şekilde reaksiyon göstermesini insan düşünmeden edemiyor.
Kamuoyunda kadın cinayetlerinde, çocuk istismarlarında, yolsuzluklarda veya haksızlığa uğramış mazlumların davalarında da savcılık tarafından aynı reaksiyon gösterilebilseydi bence milletin adalete olan güveni bu kadar sarsılmazdı. Ama tarafımın muhatap olduğu bazı konuların, diğerlerinden daha acil sayıldığını düşünmekteyim.
Bence eleştiriye tahammülü olmayan düzen içerisinde en temel haklarımız bile tehdit olarak algılanmaktadır.
Tarafımın haksız isnatların yöneltildiğini bence siyasi saiklerle yapılan soruşturmalarla yıldırılmaya çalışıldığını yaşamaktayım. Ben basın açıklamamda milletin iradesiyle seçilmiş bir kişi olarak hesap verilebilirlik ve şeffaflık ilkesine olan bağlılığımla yaşanan gerçekleri tek tek dile getirdiğimi düşünmekteyim. Şartları oluştuğunda da bir bilirkişinin tarafsızlığını sorgulamak da demokratik toplum düzenine uygun bir hak olduğunu bilmekte ve adaletin tecellisi için bir zorunluluk olduğunu görmekteyim.
Yine kamuoyunun doğru bilgiye erişmesi ve adaletin şeffaflıkla işlemesi için belirttiğim hususların olmazsa olmaz olduğunu biliyorum. Ancak soruşturmaya dayanak konu nazara alındığında, bu eleştiri niteliğine haiz açıklamam nedeniyle soruşturmaya maruz bırakıldım.
Savcılığınızın aksine bunun bir suç değil, adalet ve demokrasinin gereği olduğunu düşünmekteyim. Soruşturma konusu olayda yargı görevi yapan bilirkişiyi hukuka ve gerçeğe aykırı bir rapor hazırlaması için baskı kurulması ve tehdit edilmesi özel kastıyla hareket edilmesi gerekmektedir.
Benim ilgili konuşmamda zaten ilgili makamlara çoktan sunulmuş olan raporlar ile herhangi bir kişiyi etkilemiş olmam düşünülemez bu yönelttiğim beyanımın herhangi bir suç niteliği taşımadığını düşünüyorum. Bence asıl suç olduğunu düşündüğümüz husus, gerçeğe aykırı rapor ve mütalaa düzenlenmesidir.
Bir bilirkişiyle ilgili olarak kanaatimce aklın ve bilimin sınırlarını zorlayan bir duruma dikkat çekmiş olmam ve bunun bir tesadüf olmadığını sorgulamam bir düşünce açıklamasından ibarettir. Kaldı ki adını zikretmiş olduğum şahıs kamu görevi yapması gerekirken gerçeğe aykırı mütalaa da bulunmuştur ve bu kişinin yaratmış olduğu adalet sorununa müdahale edilmesini talep etmemin doğal olduğunu düşünüyorum.
Adil yargılanma hakkı her vatandaşımızın sahip olduğu anayasal bir haktır. Benim çabam ülkede birliğin, kardeşliğin korunması çabasıdır. Yine söylediğim söylemlerle de vatandaşın hakkını hukukunu can ve mal ile emniyetini sağlama çabam bulunmaktadır. Bu bahisle ben herhangi bir yargı görevi yapan bir kişiyi etkilemeye teşebbüs etmedim. Tespit ettiğimiz aykırılıklara ilişkin hususları basın toplantısında şeffaflık ve hesap verilebilirlik açısından dile getirdim. Kaldı ki ilgili toplantı içeriğinde bunu sayın Adalet Bakanından ve milletimden talep ettim.
Editör: Semir Yapıcı