İstanbul Milliyetçi Avukatlar Grubu, İstanbul Barosu‘nda düzenlenen Genel Kurul'da baro yönetimine tepki gösterdi.
Milliyetçi avukatlar, Genel Kurul'da hem İstanbul Barosu'na kayyum atanması ihtimaline karşı hem de İstanbul Barosu yönetiminin daha önce teröristlere gazeteci demesinin yarattığı tartışmalara karşı eleştirilerini dile getirdi.
Olağanüstü Genel Kurul'da gündeme getirilen konu başlıkları şöyle:
"Hukuki güvenliğimiz her geçen gün daha da kötüye gitmektedir.
Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devletinin temel ilkelerinden birisi de hukuksal güvenliktir. Devlet, bireylerin hukuka olan inançlarını ve güvenlerini korumakla yükümlüdür.
İçinden geçmekte olduğumuz süreç, hukuki güvenliğimiz yönünden en kötüsünü yaşadığımızı sandığımız anda, daha da kötüsünün olabileceğini defalarca kez bize göstermiştir.
Hukukun daha iyiye gideceği iddiasıyla yargı reformu stratejisi belgesi ve insan hakları eylem planları yayınlanmış ancak bu belgelerdeki pembe tabloların aksine, hukuk güvenliği sürekli kan kaybetmiştir.
Hazırlanan bu belgelerde yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığıyla ilgili pek çok tedbir öngörülmesine rağmen, yargının tarafsızlığının ve bağımsızlığının çok ciddi zararlar gördüğü olaylar yaşanmıştır. Yapılan hukuksuz uygulamalar ile adeta düşünce ve fikir hürriyetinin tabutuna yeni çiviler çakılmıştır. "
Yargının Siyasallaşmasına Eleştiri
"Anayasa Mahkemesinin bağlayıcı kararları dahi, yargı organları tarafından uygulanmamaktadır. Siyasiler hoşlarına gitmeyen Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımadıklarını rahatça dile getirebilmektedir.
Asıl tehlikeli olan ise; ortaya çıkan bu durumun hukukçular ve toplum tarafından artık kanıksanır hale gelmesidir.
Bu durumdan avukatlar olarak bizler toplumun geriye kalan bireylerinden çok daha fazla etkilendik ve acı duyduk.
Elbette Barolar ve Avukatlar olarak hukukun ortadan kaldırıldığını, insan haklarının yok sayıldığını ve yargının siyasallaştığını düşünmemize sebep olan bu tabloyu eleştireceğiz.
Çünkü bizler hak arama mücadelesinin yılmaz, yıkılmaz neferleri olan avukatlarız. Bir hukuksuzluğu eleştirmek için kimseden izin almayız, adaletsizlik gördüğümüz yerde sözümüzü esirgemeyiz. Bu nedenle doğru bildiğimizi söylemeye devam edip, her zaman hukukun üstünlüğünden yana tavır almayı sürdüreceğiz."
"Değerli meslektaşlarım,
Yargının siyasallaştığı bir ülkede, hukuka yönelik saldırıların en güçlü direnç merkezleri ve bozulan sistemi düzeltebilecek kurumlar elbette güçlü barolardır.
Onun için biz avukatlar ve mensubu olduğumuz barolar ülkenin yapı taşlarının yerinden oynatılmasına engel olmak için Anayasal sınırlar içerisinde birlikte mücadele etmeliyiz.
Ülkedeki hukuksuzluklara karşı direnç gösteren bağımsız bir İstanbul Barosuna ve Barolar Birliğine ihtiyaç vardır. Bizlere göre Bağımsız Avukat Bağımsız Baro demektir. Bağımsız Baro ise Bağımsız Türkiye’dir.
Gönül isterdi ki; yaşadığımız bu süreç içerisinde İstanbul Barosunun mevcut yönetiminin hukuki güvenliğimiz, mesleğimiz ve meslektaşlarımız adına gerçekleştirdiği olumlu faaliyetleri ve ortaya koyduğu güçlü mücadeleyi de konuşalım. Maalesef bu beklentimiz bir temenni olmaktan öteye geçememiştir.
Olağanüstü genel kurulumuza Baro Yönetiminin sebebiyet verdiği tartışmaların ve haksız olduğunu düşündüğümüz davanamenin gölgesinde başladık.
Bu şartlar altında ne hazırlanan haksız davanameyi ne de yaptığı açıklamalar nedeniyle son derece hatalı olduğunu düşündüğümüz mevcut baro yönetimini savunmak mümkün değildir.
İstanbul Barosu yönetiminin genel kurul sonrası henüz bu salondan ayrılmadan Anayasa’nın değişmez maddeleri üzerinden başlattığı tartışmalar baronun kurumsal hesaplarından yapılan vizyonsuz Dersim-Tunceli açıklaması ile devam ettirilmiştir."
TSK'ya Yönelik "Savaş Suçu" İması
"Baro Yönetimi bu yaptıklarıyla da yetinmeyip, hızını alamayarak terör örgütü ile iltisakı aleni olan şahıslara “gazeteci” kisvesi altında sahip çıkmış, Türk Silahlı Kuvvetlerine yönelik “savaş suçu” imasında bulunmuştur.
Yapılan bu açıklamalar 65.000 mensubu ile sadece ülkemizde değil tüm dünyada hukukun kutbu kabul edilen, Türkiye’nin yüz akı İstanbul Barosu’nun temsiliyetine yakışmamıştır.
Üzülerek belirtmek isterim ki; mevcut baro yönetimine göre hukuksuzluklara karşı verilen mücadele kişiye, konuya, zamana göre değişkenlik göstermektedir. Bir tarafta bir siyasi için sabah 08.00’de İstanbul Emniyet Müdürlüğü önünde başkan düzeyinde açıklama yapılırken, diğer tarafta başka bir siyasinin adı yapılan kurumsal açıklamalarda dahi anılmamaktadır. Görülen O’dur ki terör soruşturmaları dışında kalan olaylarda yaşanan hukuksuzluklar ve hak ihlalleri mevcut yönetimin ilgisini çekmemektedir.
İstanbul Barosu yönetimi son genel kurulda aldığı toplam seçmen sayısının % 11’i oranındaki oy vasıtasıyla adeta “azınlığın çoğunluğa tahakkümünü” amaçlamaktadır. Bu amaç, insan haklarına ve evrensel hukuk ilkelerine dayanan demokrasi anlayışından son derece uzak ve tehlikeli bir zihniyetin ürünüdür."
"İktidarın İstanbul Barosunu Tahakküm Altına Almaya Çalışmasına Karşıyız"
"Mevcut baro yönetimi, genel kuruldan almış olduğu yetkiyi kötüye kullanarak, baromuzu kendi siyasi ajandasına kalkan yapma gayreti içerisine girmiştir.
İMAG olarak, iktidarın siyasi saiklerle İstanbul Barosunu tahakküm altına almaya çalışmasına karşı olduğumuz gibi, gelinen noktada iktidar ile kendisinden başkasını yok sayma noktasında aynileşen İstanbul Barosu Yönetiminin tutum ve davranışlarına da karşıyız. Hakeza baro yönetiminin seçim kazanmak uğruna ana muhalefet partisi ile girdiği minnet ilişkisini de kökünden reddediyoruz.
Son kertede bir kez daha vurgulamak gerekirse; İstanbul Barosunda asıl olan genel kurul iradesidir. Seçimle gelen seçimle gider! anlayışı ortak demokrasi kültürümüzün bir gereğidir.
Bu kapsamda İstanbul Milliyetçi Avukatlar Grubu olarak, herkesin kendisini güvende hissettiği, gerçek bir hukuk devletinin ve adalet duygusunun egemen olduğu günlere olan inancımız ile mücadelemiz devam edecektir. Hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Ne mutlu Türküm Diyene!"