AKP istibdadının İslamofaşist diktasının son kurbanı sokak röportajında konuşan Dilruba K. oldu. Başta Instagram'ın AKP'nin Haniye şovu için kapatılması olmak üzere birçok konuda eleştirilerini dile getiren Dilruba Y. skandal bir kararla tutuklanmıştı.
Sokak röportajından sonra iki ayrı suçlamayla tutuklanan Dilruba Kayserilioğlu'nun 'Cumhurbaşkanına hakaret'te tahliyesine karar verildi. Kayserilioğlu'nun diğer suçlamadan tutukluluğu devam edecek.
İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Cenk Özatıcı ve İYİ Parti heyeti bugün Dilruba Kayserilioğlu'nu cezaevinde ziyaret etti.
TamgaTürk'e konuşan Özatıcı şunları söyledi:
İzmir il başkanımız Sayın Ülkü Doğan, Aliağa ilçe başkanımız Sayın Deniz Hancı ve teşkilat mensuplarımız ile birlikte dün Aliağa cezaevinde Dilruba'yı ziyaret ettim.
Ziyaretim sırasında kendisinin moralinin çok yüksek olduğunu gözlemledim. Ve benden tek bir ricası vardı.
Dilruba benden sadece kendisinin de mağdur olduğu Türkiye’deki hukuksuzlukları ve adaletsizlikleri gündeme getirmemi istedi.
Dilruba'nın da mağdur olduğu "tutuklu yargılama", sanığın delilleri karartma ya da kaçma şüphesi olması durumunda başvurulan istisnai bir tedbir olması gerekirken, AKP Türkiye'sinde muhalifleri sindirmek için siyasi sopa olarak kullanılmaktadır.
Bakın, 27 yılla yargılanan Dilan Polat iki gün evvel serbest bırakıldı ve tutuksuz yargılanıyor. Sadece bir sokak röportajı veren ve isnat edilen suçların hiçbirisinden hapis yatmayacak olan Dilruba ise, bugün cezaevinde.
AKP Türkiye'sinde suç örgütü kurduğunuzda, kara para akladığınızda, dolandırıcılık yaptığınızda, tutuksuz yargılanıyorsunuz ama hükümeti eleştirdiğinizde Dilruba gibi cezaevine giriyorsunuz.
İşte bu, AKP Türkiye'sinin özetidir!
AKP Türkiyesinde, yargı siyasallaşmış, bürokrasi yozlaşmış, devlet partileşmiş, parti devletleşmiştir.
Eğer bir devlet vatandaşları arasındaki hakkaniyeti sağlayamıyorsa, devlet olma vasfını kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalır.
Böyle bir siyasal düzende, aleni biçimde, açıkça hakkı gasp edilen toplumsal kesimler; bu defa kendi hakkını müdafaa istidadı gösterirler. Bu da kamu düzenine ve toplumsal nizama zarar verir.
Sokaktaki vatandaşın hakkının müdafaa edilemediği, adalet heykelinin gözünün bağının çözüldüğü, adaletin elindeki o terazinin hep güçlüden; hep iktidardan yana tarttığı; muhalifleri cezalandırdığı bu tek adam rejimini, Türkiye 2024 yılında daha fazla taşıyamaz.
Dilruba hanımefendiye yöneltilen suçlamalar arasında Cumhurbaşkanı'na hakaret ve halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçu var.
Cumhurbaşkanı'na yönelik hakaret dedikleri ifade, babasının çiftliği gibi ülkeyi yönetmesi ifadesiydi ve dün basın toplantımızdan sonra kendisi bu suçlamadan tahliye edildi.
Dün ben de Cenk Özatıcı olarak hiçbir hakaret içermeyen bu eleştiriyi tekrar ettim ve dedim ki:
Evet Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Erdoğan burası sizin babanızın çiftliği değil. Burası Türkiye Cumhuriyeti Devleti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kamunun kaynaklarıyla, halkın verdiği yetkiyle, halkın yetki verdiği müddetçe ve nispette devleti yönetmekle tayin edilmiş bir kişidir. Türkiye’nin sahibi değildir.
Hukuken hakları gasp edilen, özgürlüğü elinden alınan Dilruba Hanımefendinin bir an önce serbest bırakılması, adaletin artık muhalifler için de tecelli etmesi gerekmektedir.