İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Habertürk TV'de yayımlanan Türkiye'nin Nabzı programında Veyis Ateş'in konuğu oldu.
Programda Anayasa Mahkemesi tartışmalarından Başkanlık Sistemi eleştirilerine dek gündemdeki birçok konuyu ele alan Akşener, İYİ Parti içindeki 'liste krizine' dair de önemli açıklamalarda bulundu.
Akşener, Veyis Ateş'in Anayasa Mahkemesi (AYM) çevresinde gerçekleşen tartışmalara ilişkin sorusuna 'Işıklar yanıyor' şeklindeki paylaşımıyla adeta gündemi belirleyen AYM Üyesi Engin Yıldırım'ı da eleştirerek "İlgili arkadaşın, şu anda attığı tweete üste bir milyon dolar para verseler faydası dokunmazdı, AK Parti açısından söylüyorum. Ben hakimlerin savcıların Anayasa Mahkemesi üyelerinin hepsi dahil olmak üzere, son zamanlarda bürokratın sosyal medya üzerinden siyasilere yönelik tavır koymalarını doğru bulmadığımı ifade etmek isterim. Anayasa Mahkemesi ile ilgili bir tartışma başlamıştı ilgili arkadaşın ışık tweeti ile başka bir yere evrildi, o da başka bir tartışmayı farklı bir biçimde perdelemiş olmakla birlikte Sayın Soylu ve Bahçeli’nin başlattıkları o tartışmayı ben Türkiye açısından çok manidar buluyorum, doğru bulmuyorum. Türkiye uzunca bir zamandır kurumlarının saygınlığını mahvedecek bir bakış açısıyla yönetiliyor bunu doğru bulmuyorum" yanıtını verdi.
"Siyasetçinin Siyaset Üretmesinin Önüne Geçiliyor"
AKP iktidarının 2007 yılından itibaren rövanşist bir yaklaşımla kimseye nefes aldırmadığını kaydeden İYİ Parti lideri, bu tavrın siyaset üretmenin de önüne geçtiğini vurgulayarak şöyle konuştu:
"Bakan olduğum dönemde yaşananlar var bu ülkede, sizin neslinizde ve bizim neslimizde travmalar var. Maalesef Türkiye’de siyaset üretmeye dün darbeler yönüyle bugün farklı sebeplerle siyasetçinin siyaset üretmesinin önüne geçiliyor. 60’lı yıllardan sonra İslami gelenek bazı şeyleri tartışmaya başladı. 90’lı yıllardaki nesil daha farklı bir şekilde bunu tartışmaya başladı. Müslümanlığı yaşayarak bir devlet kurma konusunda ne yapabiliriz? Bugün o masanın etrafını bunu tartışanların bambaşka bir yerlere savrulmuş olmasını isim vermeyeceğim ama esefle görüyorum. Refah Partisi’nin öne geçtiği 95 seçimlerinden sonraki dönemden bahsediyorum. O gün Refah Partisi geleneğinin içinde yer alan İslami hayat tarzını öne koyan ona yönelik devlet yönetme hayali olan o yapının önünün kesilmesi ve siyaset üretme imkanlarının elinden alınması... 1999 seçimleri, 2002'de AKP'nin daha büyük bir güçle iktidara gelişi. AKP'den biz ne bekledik? Devlet millet barışmasını bu arkadaşlarımızın yapabileceğine inandık. Ben Sayın Abdullah Gül'ü aradım, 'Şu fay hatlarını, travmatik hatlarını Allah rızası için kapatın' dedim.
AKP iktidara geldiği zaman biz ne bekledik, hepimiz devlet millet barışmasını bu ekip yapacak sandık. Bu 2007’ye kadar herkesin nefes aldığı bir dönem gibi gitti ancak 2007’den sonra kimseye nefes aldırılmadığı, siyaset üretmenin önüne geçildiği bir dönem yaşıyoruz. Rövanşist bir hadiseye dönüştü. Çok büyük bir fırsatı rahat oy alma uğruna harcadılar. İki kutuplu, insanların düşmanlaştırıldığı, öteki hale döndüğü, vicdanların kalktığı, saygı kavramı yok sebebini bilemiyorum ama bence çok kolay oy alma yöntemi."
AYM Üyesini Bir Kez Daha İstifaya Davet Etti
"Bu AYM Üyesi bence istifa etmeli, kişisel görüşüm. Zaten Anayasa Mahkemesine ok atıldığı bir dönemde hiç yoktan bunu çıkardı. Bugünkü Anayasa Mahkemesinin üyelerinin içerisinden biri eski geri kalanının tamamı bu iktidar zamanından atanmış insanlar. Anayasa Mahkemesinin kararlarını beğenmeyebilirsiniz ama mutlaka uygularsınız. Esasında bir hukuk ve adalet krizi yaşıyoruz şu anda. Anayasa Mahkemesinin bulunduğu pozisyon, çıkan kanunların uygunluğuna bakmaktır, anayasanın koruyucusudur. Haksızlığa uğradığımız takdirde bizim haklarımızı korumak üzere en yüksük mahkeme. Partili Cumhurbaşkanlığı ile kurulların birer birer yıkıldığını görüyoruz.
21. yüzyıla giriyoruz siz bizden farklısınız sizin talepleriniz benim neslimden farklı. Bilgiye erişim hızlandı, internet hayatımıza girdi yeni değer setleri oluşturuldu, bu değer setlerine uygun size rahat nefes aldıracak yargı mekanizması kurmak zorundasınız. Bunun yolu kuvvetler ayrımından geçiyor. Makulde buluşmak zorundayız, odağın insan olduğu, millet olduğu odağın her berimizin olduğu makulde buluşmalıyız. Bunu yapmak çok kolay."
"Enis Berberoğlu Elbette Dönmeli"
"Enis Berberoğlu elbette dönmeli. Enis Berberoğlu’nun zaten casuslukla yargılanması abes. Ben onun eşinin en zor zamanında gazeteci olarak Sayın Erdoğan ile ilgili neleri göze aldığını biliyorum objektiflik adına, demokrasi adına. Onlar casus bir insan tipi değil. Enis Berberoğlu’ndan ne istenilmiş olduğunu hala anlayabilmiş değilim buranın öznesinin Enis Berberoğlu olduğunu sanmıyorum. Bir tarafa tokat atılırken başka yerden ses geliyor. Bu arkadaşı katiyen görevden almazlar ama istifa etmesinde fayda var."
"Herkesin Nefes Alacağı Bir Yönetime İhtiyaç Var"
"Ben ve arkadaşlarım Partili Cumhurbaşkanlığı Sisteminin bu ülkeye zarar vereceğini anlattık, keşke haklı çıkmasaydık. Bugün geldiğimiz nokta hepimizin gözlerinin önünde. Ben ve arkadaşlarım bir şey önerdik eski parlamenter sistemden bahsetmiyoruz iyileştirilmiş, güçlendirilmiş, arızaları giderilmiş, nefes alabilecekleri, kendilerini ifade edebilecekleri, umut edebilecekleri bir yönetime ihtiyaç var. Devletin hafızası gitti, kurumlar ortadan kalktı. Saray denilen hikaye paralel bir hayat yaratır. Çift taraflı bürokrasi yaratır, siyaset kurumu gider. O sandalyede ben oturuyor olsam bana da yazık. Bu bir sistem meselesi. Dolayısıyla bizim önerdiğimiz bu sistem önerilerimize muhalefet partilerinin destek verdiği bir gerçek. Genç neslin yurtdışına gitmeyi istemesi, imkanları yetersiz olanların keşke gidebilsem demesi bir ülke için korkunç bir şey.
Ben pandemi öncesinde Antalya’dan başlayarak ilçe ilçe gezmeye başladım dükkanlara girerek dert dinledim. Şu an itibarı ile 77 ilçe gezmişim. İnsanların sesinin duyulmadığı bir süreçte muhalefetin görevi halkın avukatlığını yapmaktır, gidersiniz dinlersiniz, bu bilgileri iktidara aktarırsınız, yapmazsanız biz bunu yapacağız dersiniz, bu rekabettir. Siyasetin üretilmediği bir iklimde yaşıyoruz. Kütahya’da bir arkadaş işe giriyor kendi imkanlarıyla 'sen AKP üyesi değilsin' diyerek işten atmışlar. Ben ilgilileri aradım, bu düzeltilmeli dedim. Mesele çözülsün diye biz bunu yapmaya çalışıyoruz. Bu neyi getirdi, suni gündemleri Türkiye’den kaldırmayı getirdi. Fakirlik kapanına girmiş durumdayız. Pandemi döneminde eğitimle ilgili derin sorunlar var. Kadınlar kulağıma eğilip çocuğumun bilgisayarı yok, birilerine söyleyip gönderebilir misiniz, diyor. Bunların duyurulmasını, işletilmesini yapan muhalefettir. Grup konuşmalarımıza inanılmaz talepler oluyor. Bir grubun temsilcisini çıkarıyoruz ve sesini kamuoyuna duyuruyoruz."
'Liste Krizi' İçin "Blok Liste Yapsam Bu Tartışmalar Olmayacaktı" Yorumu
"Dört arkadaşımız mazeretsiz katılmıyor, diğer arkadaşlarımız mazeretli olarak katılmayanlar. Biz hepimiz ben de dahil çok otoriter siyasi yapılardan geldik. Ben AK Parti milletvekillerini çok acırdım özellikle yeni kadın vekillere söz vermezdi söz almayanlara gruptan ayrı söz verirdim. Dolayısıyla ben bıkmıştım otoriteden. Bizim partimizde biz art niyetli bir tutum söz konusu değil. Genelde bazı şeylerden şikayet ettiler, bunlar bütün yapılarda olur. Bizim milletvekillerimizin her birinin başarı öyküsü var. Seçim çok hızlı geldiği için o kalem mecburen benim elimde oldu. Birinci sıralara o arkadaşlarımızı ben yazdım. Her biri son derece değerli. Ama tekrar söylüyorum yolda öğrene öğrene gidiyoruz. İçişlerimizi düzenliyoruz elbette kırılanlar oluyor ama yapmaya çalıştığımız şey, gerçekten 1200 delegemizin ben çarşaf liste yaptım, blok liste yapsaydım bu tartışmalar olmayacaktı. Bizim partimizdeki yöneticilerimiz genel başkandan herhangi bir konu hakkında konuşmak için izin almak zorunda değiller. Bunu da çok önemli görüyorum. Diğer siyasi partilere bakın ağzını açan milletvekili gruptan atılıyor. Biz sonuca bakıyoruz, biz yeni bir zihniyet inşa ediyoruz. Dün bıktığımız kendimize hakaret olarak gördüğümüz hiçbir işi yapmıyoruz.
Bizim dört arkadaşımız dışında bütün arkadaşlarımız grup toplantılarımıza katılıyor. Ben arkadaşların tümünü aradım özne olan, kendini incitilmiş hisseden bütün arkadaşlarımla konuştum. Genel Başkan benim, sorumluluk bana ait arkadaşlarımızın kırgınlığının bana olması gerekiyor. İki arkadaşımız kilit listede olmak istememişti zaten ve o listenin içerisinde var. Ben neden bu arkadaşları çizin diyeyim. Biz kolektif bir aklı işletmeye gayret ediyoruz, son derece açık, Genel Başkan Yardımcısı arkadaşlarımızın birçoğunun bilgisi olan bir anahtar liste yaptım. Ben bu arkadaşları istiyorum demişim, bazı arkadaşlarımız da delege çizmiş. Elbette arızalar oluyor bunları düzelte düzelte gideceğiz. Demokrasiden geri adım yok."
"Şimdi Kurumsallaşma Aşamasındayız"
"Hiçbir arkadaşımı Genel Başkan olarak disipline sevk etmeyeceğim. Disiplin sistemini en az çalıştıran yapıyız biz, bizzat ben buna dikkat ediyorum. Gerçekten birbirleri ile açık iletişim kurulmasını sağlamaya çalışıyorum. Biz partileşme aşamasını sağladık, şimdi kurumsallaşma aşamasındayız. Bu otoriter sistemden insanlar bıktı. Biz bunu kıracağız bir zihniyet değişimi yapacağız arızalarımızı çözmek benim görevim."
Erken Seçim Açıklaması
"Seçim 2023’e kalmaz vatandaşın durumu feci iktidar bunu taşıyacak gibi gözükmüyor. 2023’te Sayın Erdoğan seçilemez. Sayın Erdoğan damadı ile bu işi yürüteceğim inadıyla gittiği sürece ekonominin iyileşmesi mümkün değil. Zaten dolara da bakmıyor. Sayın Kılıçdaroğlu’nun seçim istemesi doğru bir şey ama kimden istiyor, Sayın Bahçeli’den istiyor. Sayın Bahçeli seçimlere fısıldayan adam olduğu için her iki arkadaşın da bu tür konularda hemen reddetme alışkanlığı var ama sonrasında her an her şey olabilir. Seçim lazımdır, bu ekonomiyle Türkiye’nin sorunları daha da derinleşecektir.
Bizim partimizin felsefesi milliyetçi, demokrat, kalkınmacı bir siyasi parti. Makulden yanayız, itişmekten yana değiliz, nefes aldırma hareketiyiz. Ekonomik olarak şöyle bakıyoruz Türkiye’de büyüme odaklı bir ekonomi oldu ama bu tercih kalkınmaya yönelemedi. Sanayi tesisine yönelmedi, tarımda üretime yönelmedi hizmet sektörüne yöneldi, güveni de kattığınız zaman. Para üretime gitmedi ithalata gitti. Üretemediğiniz zaman istihdam daraldı. Pamdemi ile birden ayıldık şimdi anlaşıldı ki, gıda güvenliği ne kadar önemli, ülkenin kendisine yetmesi ne kadar önemli. Türkiye’nin kaynağı var, israfı götüreceksiniz, yolsuzluğu ortadan kaldıracaksınız, kaynakları doru yere yatıracaksınız, üretimi, sanayiyi teşvik edeceksiniz. Üreten bir ekonomiyi tercih olarak ortaya koymadığınız zaman elbette pandemide bununla karşılaşırsınız."
"Bahçeli Bizi Düşman Kuvvet İlan Etti"
"Sayın Bahçeli’ye düşmanım ne Sayın Erdoğan’a düşmanım hiç kimseye düşman değilim. Bildiğim bir şey var bürokratların hiçbiri siyasetçinin yanında kalmaz. Siyasetçi siyasetçinin yanında kalır. Erdoğan hapishaneye giderken bugün ona şak şak yapan bürokratlarının hiçbiri yoktu. Siyan Bahçeli’nin tuhaf bir tutumu var, Sayın Erdoğan’ın böyle bir tutumu yok, daha saygılı bir iletişimi var. Sayın Bahçeli bizi düşman kuvvet ilan etti. Ben hiçbir siyasi için ailesine, şahsına yönelik 27 yıldır aktif politika yapıyorum ama incitici tek bir kelimem yoktur, en büyük özelliğim budur, doğru olmadığına inanırım. Çok çirkin şeyler yaşadım ben. Benim evim basıldı o insanlar berat ettiler. Bana en çirkin hakareti edenler berat etti.
Kadınlarımızı ekonomiye katamazsak, hayatın içerisini katamazsak olmaz. Bu iyimser ayrımcılık konularına önem vermek lazım. İstanbul Sözleşmesini çok önemli buluyorum, ona benzer her türlü adımın kadınlar açısından çok önemli olduğunu düşünüyorum."
İKTİDARIN BÜYÜK VE KÜÇÜK ORTAĞININ İNANILMAZ ŞEYTANLAŞTIRICI BİR DİLİ VAR
"Ben HDP’yi PKK’nın yanında konumlandırdığımı söyledim. Bu kadar net bir bakış açısı üzerinden. Şimdi ise Ayhan Bilgen ile Altan Tan’ın beyanları tartışılıyor. Ben bunları çok önemli buluyorum. Bunlar bizlere değil aslında HDP yöneticilerine sorulmalı. Siz neredesiniz, kimsiniz, nasılsınız sorularının cevabını verecek olanlar HDP’liler. Bize soruldu ben cevap verdim. İktidarın büyük ve küçük ortağının inanılmaz şeytanlaştırıcı bir dili var. Biz Balıkesir’i kaybettik HDP aday çıkardı. Kaybettiğimiz yerlerde aday çıkarttı, dolayısıyla bizim dolaylı, indirekt herhangi bir ittifakımız olmadı, herhangi bir görüşmemizde olmadı. Bu duyulmuyor sonuç itibarı ile aynı şey kafalara vurulur gibi söyleniyor. Bugün benim gittiğim ilçelerde Ak Parti seçmenleri kulağıma çok ilginç şeyler söylüyor, seni koruyamadık hakkını helal et diyenler var. Bugün linç yaptıranlar var, yarın siyasetçi zora düştüğünde bu linçi yaptıranlar anında kaçacaklar ve siyasetçi siyasetçi ile başbaşa kalacak ve o siyasetçiyi yine itilmekten kakılmaktan siyasetçi koruyacak."
"HDP’yi Kapatmak İçin Bile Olsa Yöntem Yanlış"
"Bir şeyi fark ettim, kesinlikle fikri takip yok bu ülkede. Kobani olayları bir suçtur, 40’ın üzerinde insan öldü. 200 küsür insan yaralandı ve olaylar oldu. Şimdi 6 yıl sonra bu iki insan ikisi de İslami zihniyetten gelen. 6 yıl boyunca bu insanlar milletvekili seçilmiş seçim için müracaat ettiğinizde bu devlet sizden temiz kağıdı istiyor. Eğer hukuk siyasetçinin emrinde bir görüntü verirse, kafada sallanan bir kılıcı olursa en fazla terör mücadelesine zarar verir. HDP’yi kapatmak için bile olsa yöntem yanlış. Hukukunuz var, savcınız var, hakimleriniz var bunların görevlerini yerine getirmesi gerekir. Kobani olayları bir suçtur ama bugün aradan zaman geçmiş altı yıl boyunca biri milletvekili olmuş, öbürü belediye başkanı olmuş. Şimdi de bu işlerden Ayhan Bilgen beraat etti deniliyor. Bu tür işler terör mücadelesine katkınızı ortadan kaldırır onu sulandırır, devlet ciddiyetini ortadan kaldırır, haklı bile olunsa haksız duruma düşülür. Şimdi nasıl bir yol tutacaklar bilmiyorum. Kapatmak çözüm olur mu? Dünün güçlüleri Refah Partisi’ni kapattı, Fazilet’i kapattılar, iktidar partisini kapatmaya çalıştılar bir üye ile kapatılmadı ama HDP’nin temsil ettiği siyasi alanda oy oranları gittikçe yükseldi. Kürtler eşittir HDP gibi bir kavram var buna katılmıyoruz, Kürtlerin her siyasi partiye oy verdiğini biliyorum, herhangi bir partinin marabası gibi görülmesine şiddetle karıyım. Dindar Kürtlerin bazı PKK ile ilgili bazı konularda rahatsız olduğunu anlıyoruz, seküler Kürtlerin de rahatsız olduğunu biliyoruz. Devleti yöneten ellerin çok akıllı olması gerektiğine inanıyorum."
"Türkiye Mutlaka O Masada Olmalı"
"Azerbaycan’ın yanında hükümetin durmasını olumlu bulduğumu söyledim. Masa kurulmadan önce diplomasiyi kullanması gerektiğini söyledim, yarın bir masa kurulursa o masada Türkiye’nin mutlaka olması gerektiğini söyledim."