İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, TV100 kanalında Başak Şengül'ün sorularını yanıtladı. “Bu iktidar bana göre cunta değildir ama öyle uygulamaları var ki cunta yöntemlerine rahmet okutur” diyen Dervişoğlu, iktidarın bir kayyum gibi devletin başına çöktüğünü söyledi. İttifak tartışmalarının zamansız olduğunu belirterek 'bütünleşik muhalefet" çıkışında bulunan Dervişoğlu, parlamenter demokratik sisteme geçilmesi gerektiğini vurguladı. Dervişoğlu, "İktidardan düşmeleri halinde bunu en çok AK Parti isteyecektir. Çünkü bu yetkileri Erdoğan dışında birinin kullanması en çok AK Parti'yi rahatsız eder" dedi.
Gazeteci Rasim Ozan Kütahyalı’nın gündeme getirdiği CHP’ye kayyum atanacağı yönündeki iddialar sorulan Dervişoğlu, “Cumhuriyet Halk Partisi'ne kayyum atamayı akıldan geçirmek bile bir siyasi çılgınlıktır” dedi.
İmamoğlu Soruşturmasına "Siyasi Müdahale" Vurgusu
Hakkındaki soruşturma kapsamında tutuklanan Ekrem İmamoğlu’nu ziyaret ettiği hatırlatılan Dervişoğlu, “Ben hukuksuzluğa, haksızlığa uğrayan herkesin yanındayım. Yaklaşık 1 yıldır genel başkanım. Kendimi cezaevi ziyaretlerinden, adliye koridorlarından ve haksızlığa uğrayarak gözaltına alınan gençlerin haklarını karakollarda savunmaktan bir türlü kurtaramadım” şeklinde konuştu.
İmamoğlu hakkında soruşturma için “Hepimiz bu hukuki mi, siyasi mi diye tartışıyoruz” diyen Dervişoğlu, “Bu bile Türkiye açısından çok enteresan bir tartışma. Eğer bu soruşturma hukuki ise usulüne uygun mu bakılması gerekir. Ama soruşturmadan önce bir diploma iptali söz konusu. Bu iptal, soruşturmanın zamanlaması açısından birtakım tartışmaları beraberinde getirdi ve bu soruşturmanın siyasi müdahale barındıran bir soruşturma olduğu gerçeği ile buluşturdu” ifadesini kullandı.
“Boykota Anayasal Hak Olarak Bakıyorum"
İmamoğlu’nun tutuklanması ardından CHP’nin gündeme getirdiği boykot kararı sorulan Dervişoğlu, “Boykot bir anayasal haktır. Sizin de benim de mal alma ya da almama gibi bir hakkım var. Boykot ekonomiyi zor duruma düşürmek için dış güçlerin talimatı ile yapılmış bir şey gibi sunulursa bunun gerçekliği tartışma konusu olur. Sayın Özgür Özel ve CHP, bir haksızlığa inanıyor ve bunun bertaraf etme noktasında anayasanın kendisine tanıdığı haklardan yararlanma eğilimi sergiliyor.” şeklinde konuştu. Dervişoğlu, boykotu anayasal hak olarak gördüğünü ekledi.
Boykot yerine daha çetin bir mücadele tercih edebileceğini söyleyen Dervişoğlu, “Başka bir yöntem bulurum ama ‘neden böyle yaptınız’ diye de kimseyi eleştirmem. Mesela, ‘Belediyeye kayyum atanmaması için şunu yaptım’ Sen benim İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı mı almışsın; kayyum atasan ne, atamasan ne?” diye ekledi.
“Sistem Değişikliği Türkiye'yi Otokratik Bir Yönetime Doğru Taşıyor”
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in iktidara yönelik “cunta” çıkışla başlayan tartışmalara dair Dervişoğlu, “Ben cunta tanımlamasını eksik ve yetersiz bulurum. Cunta, askeri bir darbe sonucunda iş başına gelmeyi planlayan yapıyı tanımlar. AK Parti demokratik seçimlerle işbaşına gelmiş bir iktidardır ama AK Parti’nin iktidar olabilmesinin yol taşları farklı farklı yöntemlerle döşenmiştir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin bile referandumdan çıktığı dönem olağanüstü hâl şartlarında inşa edilmiştir. Ayrıca bu sistemi değişikliğinin yaşama geçirilmesinin gerekçesi de zaten; ‘birtakım yetkileri cumhurbaşkanı kullanıyor, bu yetkileri hukukileştirmek adına Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişin gerekliliği ifade edilerek yola çıkılmıştır. Olağanüstü hâl şartlarında bir referandum gerçekleştirilmiştir. Mühürsüz zarflar geçerli kabul edilmiştir. Seçimler elbette millet iradesini yansıtır ama doğru yöntemlerin kullanılmaması söz konusu ise referandumun şaibeli olduğunu söylemek mümkündür.” dedi.
Dervişoğlu, sistem değişikliğinin Türkiye’yi otokratik bir yönetime doğru taşıyacağını ifade ettiğini dile getirdi. “Bu iktidar bana göre cunta değildir ama öyle uygulamaları vardır ki cunta yöntemlerine rahmet okutur” diyen Dervişoğlu, sistem değişikliği sonrası değiştirilen anayasa maddelerinden hareketle iktidarın bir kayyum gibi devletin başına çöktüğü kanaatini taşıdığını vurguladı.
Bütünleşik Muhalefet
Bu soruların kendisini zorladığını, muhalefete muhalefet eden bir genel başkan gibi davranmadık istemediğini dile getiren Dervişoğlu, “Ben bütünleşik muhalefet kavramını ortaya attım. Öncelikle neyi değiştireceğimize karar vermek mecburiyetindeyiz Türkiye'nin bugün karşı karşıya bulunduğu bütün olumsuzlukların dayandığı şey bu tek adamlığa evrilmiş Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’dir. Dolayısıyla Türkiye'nin hiç zaman kaybetmeden derhal vaziyet alarak bu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi diye tarif edilen ama yarı diktatörlükmüş gibi algılamamıza da vesile olan sistemden kurtulması lazım. Benim bütünleşik muhalefet derken bütün muhalefetin öncelikle sözde ve söylemde karşı durdukları şeyin parlamenter demokratik sisteme geçerek ancak ortadan kaldırılabileceğini ifade etmelerinden geçiyor. Yani ben başka şeyler üzerinden tartışmalar yaratıp gerçeklerin gölgelenmesinden yana değilim. Türkiye'nin bu noktaya taşınmasının asıl sebebi, yürürlükte olan sistemin handikaplarıdır. Onları ortadan kaldırabilecek ortak bir dilin kullanılması lazımdır. Ben de bunu bütünleşik bir anlayışla gerçekleştirmemiz gerektiğine vurgu yaptım.’’ diye konuştu.
"Türk Siyasetinin Sürpriz Partisinin İYİ Parti Olacağını Buradan Müjdeleyebilirim"
Vatandaş tarafından İYİ Parti’nin takdir edildiğini belirten Dervişoğlu ‘’Ben çok takdir edildiğimizi görüyorum. Ama takdir edilmekle tercih edilmek aynı şey değildir. Takdir edilmiş olma hali eğer vatandaşın nezdinde bizi tercih edilmeye doğru taşıyacaksa o zaman ben Türk siyasetinin sürpriz partisinin İYİ Parti olacağını buradan müjdeleyebilirim.’’ diye ekledi.
"Hani Pazarlık Yoktu?"
Son olarak ‘’Terörsüz Türkiye’’ sürecini değerlendiren Dervişoğlu; ‘’Ben en başından beri bunun olumsuz bir neticeye gideceğini ifade etmiştim. Bu ifadenin ‘terörsüz Türkiye’ arayışından ziyade Abdullah Öcalan’ın affına yönelik bir adım olduğunu söylemiştim. Bu tartışmaların Türkiye’yi olumsuz yerlere taşıyacağını, terörle terörizm arasındaki farkın doğru anlaşılması gerektiğini, terörizmin bir hedefinin olduğunu, hedef tahtasına Türkiye’yi koyarak bu zamana kadar faaliyetlerde bulunduğunu, 50 bin insanımızın katline sebep olan teröristin yol göstericiliğiyle elde edilebilecek bir başarının söz konusu olamayacağını; bunun ancak bir kalkışma hali olarak düşünülmesi gerektiğini ifade etmiştim.’’ dedi.
Sürece dair; ‘’Hiçbir pazarlık yok’’ vurgusunu değerlendiren Dervişoğlu; ‘’Şimdi Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılmasını örgüt ve Abdullah Öcalan’ın örgütünün uzantısı durumundaki siyasi parti şart koşuyor. Hani pazarlık yoktu? Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ‘Adamın affedileceğini söylüyorlar adam cezaevinden dışarı çıkmak istemiyordu.’ diye bir cevap verdi bir soruya. ‘Sen cezaevinden çıkmak istiyor musun?’ diye sorulmuş demek adama ki ‘çıkmak istemiyorum’ demiş. Ayrıca bu örgütün Türkiye sınırları dışındaki mensupları vermiş oldukları silahlı mücadeleyle elde ettikleri başarılardan bahsediyorlar. Hatta Abdullah Öcalan gibi bir caniye, cani başına ‘sayın’ denmesini bile silahlı mücadeleyle temin ettiklerini ifade ediyorlar. Yani Türkiye üzerindeki hedeflerinden vazgeçtiklerini açıklamıyorlar. ’Irak’ın kuzeyinden Suriye’nin kuzeyine Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yönetenlerin zafiyetinden birliklerini geçirdi bu adamlar ve yazıhanelerini Irak’tan Suriye'ye taşıdılar. Bütün bu olanlar da Suriye’deki değişikliklerle eş zamanlı olarak başladı. Şimdi örgütün gerçek hedefi Türkiye'nin sınırında bir teröristan kurmaktır, bunun yolunu açmaktır. Bu yol haritasının kendilerine yüklediği görev ve sorumlulukla hareket ediyor. İş başında bulunan iktidar da dahil olduğu pazarlıkları sanki hiç yaşanmamış gibi göstermek suretiyle Türk milletini her zaman olduğu gibi aldatıp kandırmaya tevessül ediyor.’’