Ünlü İtalyan DJ Gigi D'Agostino bundan tam 25 yıl önce L’Amour Toujours (ebedi aşk) isimli şarkısını yayımladığında, bugün olacakları ona söylesek deli olduğumuzu düşünebilirdi. Anlamsız sözleri ve sürekli tekrar eden basit melodisiyle şarkı, gece kulüplerinde, partilerde, plajlarda çalınıp rave ve türevi eğlencelere eşlik etsin diye yaratılmıştı. Bu etkinliklerde alkol ve maalesef çoğunlukla uyuşturucu da kullanıldığı için bu tür melodiler bir trans hissi yaratıyor ve eğlencenin tamamlayıcısı oluyordu. Bugün ise şarkı yeniden gündemde ve en çok dinlenenler listelerine yeniden giriyor: Ama bambaşka bir gerekçe ile.
Anaakım medyada, mecliste ve akademide kaçak ve yasal göçmenlerden şikayetlerini dile getirmeleri engellenen Almanlar, sosyal medya ve forumlarda bu görüşleri paylaşıyor ve bir araya geliyorlar. Yeni semboller, yeni ikonlar, şarkılar buralarda birer internet meme olarak doğuyor ve yayılıyor, akabinde geniş kitleler tarafından benimseniyorlar. L’Amour Toujours da çok bilinen bir melodi olarak bu yeni sembol üretim mekanizmasına girip bambaşka bir şarkı olarak çıktı: “Ausländer raus, Ausländer raus, Deutschland den Deutschen, Ausländer raus!” (Yabancılar dışarı, yabancılar dışarı, Almanya Almanlar içindir, yabancılar dışarı!)
Dolaylı İfade: Sol Liberalizmin Yegane Çıktısı
Türkiye’de bazı akademisyen ve gazeteciler epey uğraşsalar da henüz hakim olamayan woke furyasının hüküm sürdüğü Batı ülkelerinde ifade özgürlüğü oldukça kısıtlanmış halde. Örneğin ABD’de Johnson Varkey isimli bir profesör, cinsiyetlerin kromozomlarla ilişkisini anlattığı için işinden olmuştu. Yalnız fikir ve inançlarını ifade etmek değil, hakim sol-liberal anlayışa aykırı bilimsel gerçekleri konuşmak dahi büyük bir suça dönüşebiliyor.
Sol-liberal anlayışın kısıtladığı yalnız ifade değil. Korunması gereken değer olarak görülen göçmenlerin işledikleri suçlar cezasız kalıyor. Örneğin, 2020 yılında Almanya’da 15 yaşındaki bir Alman kıza tecavüz eden 9 göçmenden yalnız biri hapse girdi, o da 3 yıldan kısa süreli bir ceza aldı. Suçlu bulunan diğerleri ise çeşitli indirimlerden yararlanarak hapse girmediler. 2023’te İsveç’te gerçekleşen bir başka olaysa, suç işleyenin vatandaş yahut göçmen olmasının ne kadar büyük fark yarattığını gözler önüne seriyor. Kendisine tecavüz eden göçmen bir taksiciyi polise şikayet eden 15 yaşındaki bir genç kız, polisten sonuç alamayınca erkek arkadaşı ve kardeşleri ile bir plan yapıp, taksiciyi cinsel ilişkiye girme bahanesiyle ortama çağırarak öldürüp bir ağaca asıyorlar. Olaya katılan bütün çocuklar ceza aldılar, reşit olan en büyüklerinin aldığı ceza ise müebbet hapis.
Bu anlayışın doğal sonucu, merkez partilerin erimesi ve radikal partilerin güç kazanması. Avrupa’nın birçok bölgesinde radikal sağ partiler bu yüzden yükselişte. Fakat bir diğer sonuç ve en görünür çıktı da, dolaylı ifadelerin artması. AB’ye bağlı Radicalization Awareness Network’un Far-right extremists’ use of humour başlıklı raporunda, özellikle internet meme görselleri ile mizah içeriklerinin doğrudan ırkçılık yapmasa bile ırkçılığı ima eden yahut sevimli hale getiren bir iletişim ağı oluştuğunu söylüyor. L’Amour Toujours, bu “dolaylı ifadeler” döneminin sonunu da temsil eden bir hibrit: Meşhur bir pop kültür motifinin değiştirilmesi eski dönemde de vardı, ancak bu kadar açık ifadeler kullanması artık yeni bir faza geçildiğini gösteriyor.
Kulak Bulamayan Çığlık
Türkiye başta olmak üzere dünya üzerinde düzgün sistem kurarak medeni bir toplum hayatı içerisinde ulusal problemlerini çözmeyi başarabilen ülkeler istila altındalar. Bu istila toplumun bütün kesimlerinden çığlıklar yükselmesine sebep oluyor. Fakat akademi, medya ile siyaseti işgal eden post-modern zihniyet, bu işin adının net konması ve çözülmesini “ayıp” hatta “günah” olarak kodladığı için merkez siyaset bu çığlıklara kulak tıkıyor. Bunun öngörülmeyen sonucu, ırkçılığın normal ve hatta makbul bir olguya dönüşmesi. Irkçı olmamak için politik doğruculuğun da ötesine geçerek her türlü melanete göz yuman sol-liberal anlayışın iktidarında, kitleler “eh madem öyle ırkçıyız” demeye başladılar. Göçmen istilasından haklı olarak bunalan ve kendi felaketlerini tetikleyen kültürlerini kaçıp sığındıkları ülkelere hakim kılmak isteyen göçmenlerden şikayet eden Almanlar artık tekno partilerde, gece kulüplerinde, üniversite şenliklerinde “Yabancılar dışarı” diye şarkı söylüyorlar. İnsanın aklına ünlü müzikaldeki sözler düşüyor: “Do you hear the people sing? / Singing a song of angry men…”