Birini bir yalana inandırmak için ona evvela çeşitli doğrulardan bahsetmek gerekir. Büyük bir yalanı inşa edebilmek için araya birkaç doğru serpiştirmek elzemdir.
Gizlenemez hale gelmiş, mızrağın çuvala sığmadığı kimi durumları sesli söyleyerek kamuoyunun ve muhalif gazetecilerin desteğini arkasına almak, FETÖ’nün en alışılagelmiş taktiklerinden biri. Fuat Avni'yi hepimiz hatırlıyoruz.
Neyse ki şerbetliyiz, bu tuzağa bir daha düşmeyiz değil mi?
Ne yazık ki hayır. FETÖ insanları dün nasıl kandırıyorsa, bugün de aynı şekilde kandırmaya, kendi davasını öyle yahut böyle kandırdığı kalemler vasıtasıyla kurgulamaya devam ediyor.
Cevheri Güven ve Muhalif Gazeteciler
Gelin bu olayları FETÖ firarisi Cehveri Güven ve kimi muhalif gazeteciler özelinde ele alalım.
Cevheri Güven'in İddiası:
Cevheri Güven, FETÖ ile mücadele kapsamında yapılan bazı operasyonlarda masum(!) insanların da hedef alındığını ve haksız yere tutuklandığını iddia etti.
Cevheri’nin iddiasını ihbar kabul eden gazeteci: Merdan Yanardağ
Merdan Yanardağ, bu iddiaları detaylandırarak FETÖ ile mücadele sürecindeki hukuksuzlukları araştırdı. Muharrem İnce’nin deyimiyle ‘’Mangır’’ Yanardağ, belirli davalarda masum insanların da yargılandığını ve bu kişilerin haksız yere tutuklandığını savundu. Yanardağ, bu hukuksuzlukların, hukuk sisteminin nasıl suistimal edildiğini ve masum insanların(!) mağdur edildiğini detaylı bir şekilde anlattı.
(https://www.youtube.com/watch?v=SWAT3z9tHIk#:~:text=URL%3A%20https%3A%2F%2Fwww,100)
Cevheri Güven'in İddiası:
Cevheri Güven, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından yapılan bazı operasyonlarda hukuksuz gözaltıların gerçekleştirildiğini iddia etti.
Cevheri’nin iddiasını ihbar kabul eden gazeteci gazeteci: Erdem Gül
Erdem Gül, bu iddiaları detaylandırarak MİT'in operasyonlarını ve bu operasyonlarda yapılan hukuksuz uygulamaları inceledi. Gül, belirli operasyonlarda kişilerin yasal prosedürler takip edilmeden gözaltına alındığını ve bu durumun hukukun üstünlüğüne zarar verdiğini iddia etti. Ayrıca, Gül'ün haberleri, MİT'in faaliyetlerinin şeffaflık ve hesap verebilirlik açısından eksik yönlerini gündeme getirdi.
Buraya kadar olanlar kamuoyunun gözleri önünde yaşandı. Fakat bu dosyayı soruştururken TamgaTürk editörleri öyle bir şey tespit etti ki, dikkat kesilmemek elde değildi. Murat Ağırel/ Cevheri güven ilişkisinin vardığı yakınlık tedirgin edici seviyedeydi.
Hastane Temeli Mülahazası
Cevheri Güven'in İddiası:
Cevheri Güven, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın katıldığı bir hastane temel atma töreninde aslında bir temel olmadığını iddia etti. Güven, bu tür sahte temel atma törenlerinin halkı kandırmak amacıyla yapıldığını ileri sürdü.
Murat Ağırel'in Haberleştirmesi:
Murat Ağırel, bu iddiaları araştırarak hastanenin gerçekten de bir temeli olmadığını tespit etti. Ağırel, bu tür sahte törenlerin kamu projelerinin meşruiyetini ve güvenilirliğini nasıl zedelediğini analiz etti ve durumu kamuoyuna detaylı bir şekilde açıkladı.
Yazının başında belirttiğimiz gibi, mızrağın çuvala sığmadığı, olmayan temelin pek tabii dikkat çektiği adeta ışıldadığı durumlarda, Cevheri Güven, evvela Murat Ağırel’in güvenini kazanıyor; kamuoyunda onun gölgesinden meşruiyet devşirmeye çalışıyordu.
Tüm toplumun sinir uçlarına dokunacak, hepimizin desteğini arkasına alacak bir başka iddiayla geliyor bu kez Cevheri, Ağırel’in de iştiraki uzun sürmüyor tabii.
Çin'den Gelen Çadırlar
Cevheri Güven'in İddiası:
Cevheri Güven, Çin'den gelen 20 bin çadırın kaybolduğunu ilk olarak YouTube kanalında yayınladığı bir videoda gündeme getirdi. Güven, bu çadırların depremzedeler için gönderildiğini ancak Türkiye'ye ulaştıktan sonra izlerinin kaybolduğunu iddia etti.
Cevheri Güven'in videosuna Türkiye'den girmek için VPN kullanmak gerekiyor. Yani YouTube'ta rastgele karşınıza çıkabilecek bir video değil.
Murat Ağırel'in Haberleştirmesi:
Murat Ağırel, bu iddiaları araştırarak çadırların gerçekten kaybolduğunu ve bu konuda yetkililerin sessiz kaldığını doğruladı. Ağırel, bu durumu haberleştirirken vergisi heba edilmiş Türk halkının neden kızıl Çin'e muhtaç bırakıldığını sormadı. Sorumluların isimlerini gündeme getirmedi. Sadece Cevheri Güven'in belirttiği kadarını yineledi.
https://www.youtube.com/watch?v=Ork9sJwSfb4#:~:text=URL%3A%20https%3A%2F%2Fwww
Muhalif Gazetecilerin İtibarına Fetullahçı Kancası
Muhalif gazeteci titriyle kamuoyu önünde itibar gören gazeteciler AKP istibdadının Türk milletine zarar verdiği kimi olaylarla kamuoyunun sempatisini kazandı. Bunların birçoğunda da haklılardı ancak Fetullahçılar gizli ajandalarını açmakta geç kalmadı. Muhalif gazetecilere adeta kanca takan Cevheri Güven'in sinsi planı işlemeye başladı.
Bu noktada akıllara Fuat Avni geliyor. Fuat Avni de zaten malum olan birçok hususu ilk o ilan etmiş. Kamuoyunun güvenini kazandıktan sonra, kazandığı güveni FETÖ’nün gizli ajandasına hizmet etmek için kullanmıştı.
Muhalif gazetecilerin kamuoyunda gördüğü itibarın gölgesinde ilerleyen FETÖ firarisi Cevheri Güven, bu itibarı adeta sömürerek Fuat Avni taktikleriyle sempati kazanmaya çalışıyor. AKP ve devlet içindeki Fetullahçı artıklarıyla da irtibatta olduğu tahmin edilen Güven'in buralardan aldığı bilgileri "haber" olarak servis ettiği sonra da "muhalif gazetecilerin" bu konuları haberleştirdiği anlaşılıyor. Tabii Alman himayesindeki firari Güven pek bir sorun yaşamıyor ama Türkiye'deki gazeteciler iktidarın gadrinden kurtulamıyor. İşte bu şekilde kendine bir ağ yaratır Cevheri Güven, yavaş yavaş dezenformasyonlara da başlıyor.
FETÖ'nün Ajandası İşlemeye Başladı
Sayın Ağırel’in son yazısında böyle bir durumun olduğu görülüyor.
Cevheri Güven bu kez, FETÖ’nün ezelden beri düşmanı olan ve Bahçeli’ye biat etmediği için partiden el çektirilen eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Harun Öztürk’ü hedef aldı.
https://www.youtube.com/watch?v=Wlhg8EVJRi0
Lakin Cevheri Güven'in eli pis, sicili lekeliydi. Bu noktada ona daha temiz bir kalem gerekti. Neyse ki Ağırel fazla gecikmedi.
Murat Ağırel, Can Ataklı ve Erdem Gül gibi nice muhalif gazeteciyi öyle yahut böyle kayığına bindirdikten sonra ise gizli ajandasını açan ve geçmişteki hesaplarını bir bir görmeye başlayan FETÖ, Cehveri Güven vasıtasıyla fısıldadığı ve Ağırel eliyle haykırdığı haberinde; Harun Öztürk’ü daha düşük fiyattan ihale almakla suçladığı gibi bir de piyon olmakla itham ediyor. Bahse konu işletmeyi başkaları adına devraldığını ve asıl sahiplerini perdelemek maksadıyla orada olduğunu vurguluyor.
Oysa eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Harun Öztürk’e ulaşan muhabirlerimiz bu iddiaların herhangi bir gazeteci tarafından kendisine sorulmadığını ve asılsız olduğunu teyit etti.
Yani Ağırel köşesinde yazdığı, akşamına büyük bir iddiayla adeta ağzından alevler saçarak programında haykırdığı iddiaları, muhatabına telefon açarak sorma gereği bile duymadı. Her fırsatta "ilkeli gazetecilik" vurgusu yapan Ağırel, gazeteciliğin en temel ilkesini atladı.
Tam bir hamamböceği, aynı türdeşi diğer fetöcüler gibi, kurtuluş yok bir türlü