Gazeteci Murat Yetkin, şahsi sitesinde yayımladığı yazısında, son günlerde muhafazakâr ve İslamcı isimlerden görmezden gelmenin imkânsız olduğu 'tuhaf' uyarılar geldiğini belirtti.
Son zamanlarda camilerde etkisini artırdığı iddia edilen Vahhabi tehlikesine dikkat çeken açıklamaları işaret eden Yetkin şu ifadeleri kullandı:
"Bu çıkışların ortak noktasında camilerde içten içe bir şeylerin çevrildiği, hatta Diyanet İşlerinin de buna adeta göz yumduğu iddiası saklı.
Örnek olarak Cemil Çiçek’in sözlerine bakalım. AK Parti döneminde TBMM Başkanlığı, Adalet Bakanlığı, Hükümet Sözcülüğü yaptı, şimdi de Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare kurulu üyesi. Milliyet muhabiri Abdullah Karakuş ile 11 Temmuz’da yayınlanan söyleşisinde “15 Temmuz iyi aydınlatılmalı derken soruşturmaların hukuki boyutu yanında “din eğitimi, din anlayışı boyutuna” dikkat çekiyordu. Bununla süreç içinde gizli bir örgüte dönüşen Fethullah Gülen cemaatini kast ettiği belliydi. Ancak Çiçek 15 Temmuz’un bir cemaat liderinin planlayacağı bir iş olmadığını söyleyerek ABD’yi suçluyordu. Yabancı istihbaratçılar Türkiye’deki değişik sosyolojik grupların organizasyonlarında çalışıyor diyordu."
Cübbeli Ahmet'in 12 Temmuz günü, kişisel Twitter hesabından yaptığı paylaşımlara hatırlatan Yetkin, "Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş devlet yönetimi ve toplumsal konuların her alanına müdahale ediyor ama görünen o ki camilerde neler döndüğü üzerinde kontrolü elden kaçırmış. Çünkü aksini düşünmek bilerek göz yumduğu anlamına gelir ki o daha tehlikeli olur. Vehabilik, malum Suudi Arabistan’ın resmî ideolojisi. Siyasi İslamcı ideolojilerin Türkiye’deki camilerde kurdukları tezgâhların ise Çiçek’in dediği gibi Batılı ülkelerin çıkarlarıyla da birleşebilen bir tarihi var." ifadelerini kullandı.
Yetkin yazısını, "15 Temmuz’u daha iyi anlamamızı sağlayacak bir açı daha verelim: Siyasi İslamcı bir hareketin muhafazakâr, dindar ve İslamcıların oylarıyla kurulan siyasi iktidarını devirme girişimidir. Görünen ihtimallerin ilki, yine İslamcı fraksiyonlar arasında ciddi bir kavganın Türkiye sahnesinde, havada darbe lafları, iç savaş lafları uçuşurken patlamak üzere olduğudur. İkincisiyse, böyle bir tırmanış aslında yoktur ama AK Parti iktidarının mevcut siyasi ve ekonomik tabloyla seçime gitmek istemediği için sanki yeni bir 15 Temmuz olacakmış gibi siyasi rakiplerini sindirmek isteyecektir. Bir ihtimal daha mı var? Onu da siz söyleyin o zaman." şeklinde noktaladı.
Son zamanlarda camilerde etkisini artırdığı iddia edilen Vahhabi tehlikesine dikkat çeken açıklamaları işaret eden Yetkin şu ifadeleri kullandı:
"Bu çıkışların ortak noktasında camilerde içten içe bir şeylerin çevrildiği, hatta Diyanet İşlerinin de buna adeta göz yumduğu iddiası saklı.
Örnek olarak Cemil Çiçek’in sözlerine bakalım. AK Parti döneminde TBMM Başkanlığı, Adalet Bakanlığı, Hükümet Sözcülüğü yaptı, şimdi de Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare kurulu üyesi. Milliyet muhabiri Abdullah Karakuş ile 11 Temmuz’da yayınlanan söyleşisinde “15 Temmuz iyi aydınlatılmalı derken soruşturmaların hukuki boyutu yanında “din eğitimi, din anlayışı boyutuna” dikkat çekiyordu. Bununla süreç içinde gizli bir örgüte dönüşen Fethullah Gülen cemaatini kast ettiği belliydi. Ancak Çiçek 15 Temmuz’un bir cemaat liderinin planlayacağı bir iş olmadığını söyleyerek ABD’yi suçluyordu. Yabancı istihbaratçılar Türkiye’deki değişik sosyolojik grupların organizasyonlarında çalışıyor diyordu."
Cübbeli Ahmet'in 12 Temmuz günü, kişisel Twitter hesabından yaptığı paylaşımlara hatırlatan Yetkin, "Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş devlet yönetimi ve toplumsal konuların her alanına müdahale ediyor ama görünen o ki camilerde neler döndüğü üzerinde kontrolü elden kaçırmış. Çünkü aksini düşünmek bilerek göz yumduğu anlamına gelir ki o daha tehlikeli olur. Vehabilik, malum Suudi Arabistan’ın resmî ideolojisi. Siyasi İslamcı ideolojilerin Türkiye’deki camilerde kurdukları tezgâhların ise Çiçek’in dediği gibi Batılı ülkelerin çıkarlarıyla da birleşebilen bir tarihi var." ifadelerini kullandı.
Yetkin yazısını, "15 Temmuz’u daha iyi anlamamızı sağlayacak bir açı daha verelim: Siyasi İslamcı bir hareketin muhafazakâr, dindar ve İslamcıların oylarıyla kurulan siyasi iktidarını devirme girişimidir. Görünen ihtimallerin ilki, yine İslamcı fraksiyonlar arasında ciddi bir kavganın Türkiye sahnesinde, havada darbe lafları, iç savaş lafları uçuşurken patlamak üzere olduğudur. İkincisiyse, böyle bir tırmanış aslında yoktur ama AK Parti iktidarının mevcut siyasi ve ekonomik tabloyla seçime gitmek istemediği için sanki yeni bir 15 Temmuz olacakmış gibi siyasi rakiplerini sindirmek isteyecektir. Bir ihtimal daha mı var? Onu da siz söyleyin o zaman." şeklinde noktaladı.