İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Manisa ziyareti kapsamında Şehzadeler ilçesine bağlı Yeniharmanlı Mahallesi’nde çiftçilerle bir araya geldi.
Çiftçilere bütçede ayrılan desteğin yaklaşık 135 milyar lira olduğunu ancak gayrisafi milli hasılanın yüzde 1’nin çiftçilere verilmesi gerektiğini belirten Dervişoğlu, “Ne yazık ki çiftçilere hak ettikleri destek verilmiyor. Geçen yılın rakamlarına baktığımızda çiftçinin devletten en az 300 milyar lira alacağı var. Eğer kanunun amir hükmü yerine getirilip
çiftçilerimiz desteklenmiş olsa bugün karşı karşıya bulunduğumuz problemlerin hiçbiri olmayacaktı” dedi.
“Halinden Memnun Bir Tek Çiftçi Görmedim”
Girdi maliyetlerine diğer problemler de eklenince çiftçilerin üretimden vazgeçtiğini kaydeden Dervişoğlu, “Gittiğim her yerde çiftçilerimizi ziyaret ederim. Halinden memnun bir tek çiftçi görmedim. Domatesçi hâlinden memnun olmaz, üzümcü halinden memnun olurdu. Pamukçu halinden memnun olmaz, buğdaycı halinden memnun olurdu. Fındıkçı halinden memnun olmaz, kayısıcı halinden memnun olurdu. Yaptığım ziyaretlerde bir tane memnun üreticiye rastlamıyoruz. Öyleyse sistemde bir sorun var demektir ve bunun değiştirilmesi icap eder” şeklinde konuştu.
“Çiftçiler Afetle Karşı Karşıya”
Hükümetin tarım alanındaki uygulamalarının büyük bir felakete sebep olduğunu vurgulayan Dervişoğlu, “Çiftçilerin hükümetin yanlış uygulamaları yüzünden hükümet isimli bir afetle karşı karşıya bulunduğunu söyleyebilirim. Gittiğim her yerde de bunu ifade ediyorum. Tarım alanında faaliyet gösteren üreticilerimiz afet sayılabilecek bu yönetim anlayışıyla fakirliğe, fukaralığa akabinde de çiftçilikten çekilmeye zorlanıyorlar. Çiftçi ve üretici sayımız da her geçen gün azalıyor. Çok büyük icralar, hacizler, hesaplara blokeler var” ifadesini kullandı.
Problemlerin giderilebilmesi içi stratejik planlamalar yapılması gerektiğini belirten Dervişoğlu, konuşmasının sonunda gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını da yanıtladı.
“Zamanı Gelmeden Neden Cumhurbaşkanlığı Seçimi Konuşuluyor Anlamıyorum”
AKP hükümeti tarafından yapılan açıklamalarda erken seçim için 2027 yılının Ekim ya da Kasım ayına işaret edildiğini hatırlatan Dervişoğlu, “Bugün daha 2025’in başındayız. Zamanı gelmeden cumhurbaşkanlığı adaylığı ya da cumhurbaşkanlığı seçimleri neden kamuoyunu bu kadar meşgul ediyor doğrusunu isterseniz anlayabilmiş değilim. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin seçime yönelik almış olduğum bir karar yokken, varsayımlar üzerine siyasi spekülasyonlar yaratılmasını, tıpkı sizin gibi ben de anlamıyorum” dedi.
“Muhalefetin İktidara Avantaj Tanımaması Lazım”
“Türkiye’de erken seçim algısı doğru bir şey mi?” sorusu üzerine Dervişoğlu, “Onu yapanlar bilir. Uzun zamandır beri şunu söylüyorum; seçimi talep eden kişinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden erken seçim kararı çıkarabilecek bir meclis aritmetiğine sahip olması lazım. Bütün denklemler iktidara çıkıyor. Dolayısıyla muhalefetin iktidarı arzuladığı zamanda seçim yaptırabilme avantajını tanımaması lazım. Buna bağlı olarak da söylemlerine özen göstermesi lazım” şeklinde konuştu.
“Adaylığının Önü Açılmaya Çalışılıyor”
Kamuoyu araştırmalarında AKP'li Recep Tayyip Erdoğan ile Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş isimlerinin ön plana çıkarıldığına işaret eden Dervişoğlu, “Anayasa’ya göre Recep Tayyip Erdoğan bir daha cumhurbaşkanı adayı olamaz. Çünkü Anayasa en fazla 2 kez seçilebileceğini söylüyor. Dolayısıyla aday olamayacak birinin, adaylarla yarıştırılması hali insanın aklına siyasette başka başka şeylerin olacağını getiriyor. Anayasayı delmek, anayasanın arkasına dolanmak için bu kabil tartışmaları erkenden gündeme getirmek suretiyle aday olamayacak bir kişinin adaylığının önü açılmaya çalışılıyor.” değerlendirmesini yaptı.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin siyasette kutuplaşmalara neden olduğunun altını çizen Dervişoğlu, “Türkiye'nin öncelikle bu tartışmaları bırakıp bu sistemden nasıl kurtulacağının hesabını yapması lazım” diye ekledi.
“Türkiye Cumhuriyeti'nin Kuruluş Felsefesine Yönelik Bir Kalkışma Var”
Kürtçü terör örgütü PKK elebaşı Abdullah Öcalan’a yönelik çağrıyla başlayan sürece ve bu süreçte yaşanan kayyum atamalarına dair görüşleri sorulan Dervişoğlu, “Geride bıraktığımız dönem içinde yaşanmış birtakım olayların bugün pişirilip pişirilip Türkiye'nin gündeme gündemine getirildiğine hep birlikte şahit oluyoruz. Yeni açılım süreci diye bahsedilen şeyin üzerinden Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesine yönelik bir kalkışma hali gözlemliyorum. Cumhuriyetin değerleri tartışılıyor, milli kimliğimiz tartışılıyor, vatandaşlık tanımı tartışılıyor. Geride bıraktığımız hafta içinde yapılan bir toplantı var ve o toplantının sonuç bildirgesi tartışılıyor. Milli varlığımıza yöneltilmiş bir saldırı var” yanıtını verdi.
“Cumhuriyet Saldırı Altındadır”
Cumhuriyet’in saldırı altında olduğunu dile getiren Dervişoğlu, “Biz de diyoruz ki Cumhuriyeti yıktırmayacağız. Milletimizin varlığı tehdit altındadır, Türkiye'yi Türksüzleştirmeyeceğiz. Üniter devlet yapımız ve milli devlet anlayışımız bir saldırının muhatabıdır, buna izin vermeyeceğiz. Bunu bir Türk vatandaşı olarak söylüyorum. Bunun için herhangi bir ideolojik geçmişe sahip olmaya gerek yok. Cumhuriyete inanmak, cumhuriyetin faziletine inanmak, Türk milli varlığına inanmak, bizi bunları söylemeye mecbur ediyor. Bu konuda Türk milletinin sesi olduğuma inanıyorum.” diye ekledi.
“Türkiye'nin Fabrika Ayarlarına Getirilmesi Lazım”
Kayyuma karşı olduğunu ancak hükümetin olağanüstü her şeyi sevdiğini söyleyen Dervişoğlu, “Dolayısıyla olağanüstü hal yetkililerini Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi üzerinden olağanlaştırdıkları için Türkiye'yİ olağanüstü hal şartlarında yönettiklerine inanıyorum. Oysa Türkiye bir hukuk devletidir; demokratik, laik bir hukuk devletidir. Türkiye'de demokrasi, laiklik, Cumhuriyet, sosyal devlet anlayışı tartışılıyor. Demek ki bu sistem Türkiye'yi demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olmaktan alabildiğine uzaklaştırmış. El birliğiyle Türkiye'nin fabrika ayarlarına getirilmesi lazım. Siyasetin de bu şartlardan beslenmek yerine, Türkiye'nin milli varlığını korumak gibi bir tarihi sorumluluğu yerine getirmesi lazım. Bizim diğer siyasi partilerden de farkımız bu” dedi.
“Erdoğan Dördüncü Kez Seçilebilmenin Yollarını Arıyor”
Anayasa’da “Cumhurbaşkanı iki kez seçilir” denmesine rağmen AKP'li Recep Tayyip Erdoğan’ın üç kez seçildiğini ve dördüncü kez seçilebilmenin yollarını aradığını ifade eden Dervişoğlu, “Türkiye Büyük Millet Meclisi, zamanından evvel bir erken seçim kararı alırsa bunu yapmak mümkündür. Ama anayasaya saygısı olanların böyle bir şeyin önünü açacak siyasi hamlelerden uzak durması lazımdır. Ayrıca ‘Anayasa’yı değiştirelim de bir daha Erdoğan aday olsun’ derseniz, Türkiye bizim sürekli ifade ettiğimiz tek adamlığı kanıksanmış olur. Dolayısıyla Recep Tayyip Erdoğan'a ömür boyu cumhurbaşkanlığı yaptıracak bir anayasal düzenlemenin; demokrasinin genel kurallarına, bizim demokratik, laik, sosyal hukuk devleti anlayışımıza ne denli ters düştüğünü tarif etmeme gerek yok.” şeklinde konuştu.
Dervişoğlu şöyle devam etti:
“Genel başkan olduğumdan beri açıkça söylüyorum. Tayyip Erdoğan'ın iştahını kabartacak hiçbir adımın siyaset tarafından atılmaması lazım. Aksi takdirde iştahı kabaran herkes rakiplerini tutuklanabilir, partileri kapatmak yolunda birtakım adımlar atabilir, sivil toplum kuruluşlarını susturmaya çalışıp onların yöneticilerini gözaltına aldırabilir, siyasi parti genel başkanlarını tutuklayabilir, milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırarak yargılanmasını temin edebilir ve herkesin başında demokrasi kılıcı gibi sallanabilir. Bu hep kabaran iştahla alakalıdır. Dolayısıyla muhalefet partilerinin, ömür boyu cumhurbaşkanı kalma hedefini taşıyan bir kişinin iştahını kabartarak onun demokrasi dışı yollara tevessül etmesini engellemesi lazım. İYİ Parti'nin ve şahsımı yaptığı odur. Diyorum ki; cumhurbaşkanı adayı olamaz, boş yere uğraşmasın”
Editör: Betül Gafa