Mektup, Osmanlı'nın Cumhuriyet'e bıraktığı mirası ve Türkiye Cumhuriyeti'nin nasıl şartlar altında kurulduğunu ortaya koyuyor.
Büyük Gazi, mektubunda ülkenin doğusundaki aşiret, şeyh, ağa düzenini, ülkenin her yerinde halkı sömüren tefecileri, hayvancılığı bitiren sığır vebasını anlatarak şu ifadeleri kullanıyor:
Nüfusun Yarısı Hasta, Bebek Ölüm Oranı Yüzde 60'ın Üstünde
Pek az şehirde eczane var. Salgın hastalıklar insanlarımızı kırıyor.
Üç milyon insanımız trahomlu. (Gözleri kör eden bulaşıcı bir hastalık. EÇ.)
Sıtma, tifüs, verem, frengi, tifo salgın halinde. (Cumhuriyet bunları yok etti. EÇ.)
Bit ciddi sorun.
Nüfusumuzun yarısı hasta. Bebek ölüm oranı % 60'ı geçiyor. Nüfusun % 80'i kırsal bölgede yaşıyor. Bunun önemli bölümü göçebe.
Kiremit Bile İthal
Telefon, motor, makine yok.
Sanayi ürünlerini dışarıdan alıyoruz. Kiremiti bile ithal ediyoruz.
Elektrik yalnız İstanbul ve İzmir'in bazı semtlerinde var.
"Ülkeyi Neredeyse Yeniden Kurmamız Gerekiyor"
Düşmanın yaktığı köy sayısı 830. Yanan bina sayısı 114 bin 408. Ülkeyi neredeyse yeniden kurmamız gerekiyor.
Yunanistan'dan gelen göçmen sayısı 400 bini geçecek.
İktisadi hayatımız da, eğitim durumumuz da içler acısı. İktisatçımız çok az.
Zorunlu okuma yaşındaki çocukların ancak dörtte birini okutabiliyoruz. Halkın eğitim sorunu hiç çözülmemiş.
Oysa Cumhuriyet'in insan malzemesini hazırlamalı, namus cephesini güçlendirmeliyiz.
Kültür eserleri kaçırılmış, kaçırılmaya devam ediliyor. Raporlarda daha ayrıntılı, daha acı bilgiler var."
Mektubun tamamını okumak için tıklayınız.