İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede CHP'li İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında 7 yıl 4 aya kadar hapis ve siyasi yasak talep edildi.
Adıyaman'da bulunan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İmamoğlu hakkında hazırlanan jet iddianame için konuştu.
CHP lideri Özgür Özel'in açıklamaları şu şekilde:
Ekrem İmamoğlu'na Yönelik İddianame
"Bizim Toplum Politikaları Vakfı'nda bir konuşmamız vardı. Konumuz siyasallaşan yargıydı. O gün sabah, Gençlik Kolları Genel Başkanımız Cem Aydın’ı, elinde gözaltı kararı olmadığı halde polisler alıp götürdüler.
Türkiye'de bu olay olurken, Ekrem İmamoğlu kürsüdeydi ve şöyle diyordu: "Evlatlarımızdan, Gençlik Kolları Başkanımızdan uğraşmayı bırakın. Biz diyoruz ki, senin evladına bu yapılamasın diye, bunlar yapılmasın diye bu rejimi değiştireceğiz. Senin evladının garantisi biziz."
Ben de o sırada Ekrem Başkan’ın elini sıktım ve "Başkanım, çok iyi oldu" dedim. Bu güvenceyi vermemiz gerektiğini belirttim. İnsanlar aç, yoksul ve işsiz, bu nedenle bu iktidara oy vermeyecekler.
Bu sertleşen politikalar karşısında, "Bunlar bizim evlatlarımıza da yapılmasın" diyoruz. Eğer yarın iktidar değişirse, ben de AK Parti'ye kaydolurum, iş bulmak için, tayin için. 12 milyon kişi kaydedildi, böyle bir şey var mı? Çoğu kişi, haberi olmadan kaydoluyor, toplanıp hedef veriliyor, ödüller veriliyor, yapamayana ceza kesiliyor.
Bir kişi, "AK Parti üyesiyim," diyor, ancak bıkmış ve sırf korkusundan oy vermiyor. Bu güvenceyi vermek gerekiyor, Başkanım. "Evlatlarımıza ulaşamayacaklarını bilsinler," dedim. Ekrem Başkan da sağ olsun, "Teşekkür ederim" dedi.
Birbirimizin elini sıktık. Sonra, koltuğundan kalkmadan soruşturma açan ve Akın Gürlek’i ve ailesini tehdit eden kişileri konuştuk. Terörle mücadele eden bir kamu görevlisini hedef göstermek nasıl bir şey olabilir? Siz yıllardır siyaseti ve adaleti takip eden, Türkiye’nin en deneyimli gazetecisisiniz. Bu laftan aileyi tehdit etmek çıkar mı? Bu laftan, terörle mücadele eden bir kişiyi hedef göstermek çıkar mı?
Biraz önce okuduğunuz 2.7 aydan 7 yıl 4 aya kadar hapis cezası ve siyasi yasakla ilgili davalar, şu anda Ahmet Özer'in davası istinafta, bir de önceki ifadeler alındı, bunlarla ilgili iddianame bekleniyor.
Ve sonunda, yapılan işin 5 günde iddianame yazılması… 5 günde! Oysa Ahmet Özer, 100 gündür iddianame bekliyor; "Suçsuzluğumu ispatlayacağım" diyor ve "Beni neyle suçluyorsunuz?" diye soruyor. 3 günde 180 kişiye iddianame yazmakla övünen savcılar, 100 günde bir kişiye iddianame yazamamışken, Ekrem Başkan’a 5 günde iddianame yazdılar. Orada delil yok, suç yok ama içeride tutmak istiyorlar, çünkü "terör" demişler, kayyum atamışlar, itiraf edemiyorlar, bekletiyorlar.
Burada, benim ailemi tehdit ettiği yalanıyla çemberi hızla genişletmeye çalışıyorlar. Ve tek bir amacı var: Recep Tayyip Erdoğan bükemediği bileği, yargı eliyle kırmak istiyor.
Adayımız Ekrem İmamoğlu çıktı, İmamoğlu’na da siyasi yasak geldi diyelim. Tüm dünyaya en büyük rakibini men etmeye çalışan kişi olarak gözükür Erdoğan. Bunu da göze alır ve yasak çıkarsa en güçlü adayımızla devam ederiz."
'Yavaş ve İmamoğlu'yla Görüştüm'
"Şimdi, bu seçime kimlerin girebileceği ve kriterlerin belirleneceği, takviminin hazırlanacağı bir parti meclisi toplantısı yapacağız. Ben Ekrem Başkan’la iki kez görüştüm, Mansur Başkan’la da iki kez görüştüm. İlk kez burada söylüyorum ama galiba birkaç yerde yazıldı, çizildi mi bilmiyorum. Bugün çok da takip edemedim.
Geçen pazartesi akşamı Mansur Başkan’la verimli bir görüşme yaptık. Şunu söyleyeyim, Mansur Başkan ön seçime girmeye hazır, ön seçime bir itirazı yok. Ama acaba acele mi ediyoruz diye bazı endişelerini bana da iletmişti. Partinin yetkili kurulları, stratejik olarak bir an önce aday belirlenmesi gerektiğini düşünüyorlar. Mansur Başkan da parti vazife verirse, kazandırmak için elinden geleni yapar, ama partiye ve Türkiye’ye kaybettirmek gibi bir niyeti kesinlikle yok.
Zaten Ekrem Başkan’la aralarındaki hukuku da görüyorsunuz. Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu'na "abim" diye hitap ediyor, gidip otobüsün üstüne çıkıyor, Ekrem İmamoğlu’na elini kaldırıyor, Türkiye’ye umut dağıtan bir Mansur Yavaş var karşımızda. Bu yükü taşımak için daha çok hizmeti var.
Tabii ki, kimlerin aday adayı olacağı belli olduktan sonra seçim tarihine ilişkin bir ilerleme ya da geri dönüş olabilir, ancak ben bugün gördüm ki, özgür özel olarak düşündüğümde, bu ortak aklın doğru olduğuna ve mümkün olduğu kadar hızlı hareket etmemiz gerektiğine bir kez daha ikna oldum. Bir adam 5 günde iddianame yazabiliyor. Peki, adayın belirlenmesi bunu nasıl etkiler?
Biz adayımızı belirleriz, diyelim ki Ekrem İmamoğlu oldu. Çünkü belli ki, bu arkadaş yol temizliği yapmaya gelmiş. Ekrem İmamoğlu'na yönelik operasyon olduğunu düşünüyorum. Eğer bugün Mansur Bey’e de aynı şey yapılmış olsaydı, ben aynı şeyleri Mansur Bey için de söylerdim. Ama tüm Türkiye’nin gözünün önünde, ta Ahmak davasından beri, ta ilk seçim iptalinden beri, Ordu'da Ordu Belediye Başkanı’nın VIP özel uçağa binmesine engel olmaya çalışılmasından beri, orada söylenen basit bir kelimenin itlik olarak anlaşılmasına kadar, bunlar hep yaşandı.
Biz erken seçim istiyoruz ve adayı da erken belirleriz. Bu erken seçimden, diyelim ki Ekrem İmamoğlu çıktı ve bu davada Sayın Savcı’nın istediği gibi sonuçlandı. Şimdi, bu davanın istinafı, yargıtayı var. Bütün dünyanın gözünün önünde Cumhurbaşkanı adayını, rakibini siyasetten men etmeye çalışan birisi olarak Recep Tayyip Erdoğan o riski alır mı, almaz mı, bunu göreceğiz. Eğer bu riski alırsa, Ekrem İmamoğlu siyasi yasaklı olur. Ama yapılacak seçim yine en güçlü adayımızdan çıkarız.
Yapılacak seçim, hem Erdoğan’ın gidişi hem de Ekrem İmamoğlu’nun siyasi yasaklanması konusunda bir referandum olur. O yüzden Cumhuriyet Halk Partisi, öyle kendiliğinden, düşünmeden, taşınmadan ve acele ederek hareket etmemeli. Birinin acelesi varsa, benim daha çok acelem var. Erdoğan’ın acelesi var. Burada, Ekrem İmamoğlu’nu bırakın, dönecek Mansur Yavaş’a, dönecek bilmem neye... Karşısında aday bırakmamaya ve rakibini kendi belirlemeye çalışan bir anlayış var. Eğri oturalım, doğru konuşalım.
Bu büyük acılı yaz gününde bu ülkenin, bu yazdan, bu acıdan kurtulabilmesi için, bir daha bu tür depremleri yaşamaması, yaşanacak olan depremlerde böyle acı kayıplar vermemesi için, bu ülkenin emeklisi açlık çekerken, bir avuç zenginin 701 milyar kazanması kabul edilemez. Bakın, emekliye verilen zammın karşılığı 47 milyar, ama silinecek ya da tahsilinden vazgeçilecek gelir vergilerinin toplamı 701 milyar. Kur korumalı mevduata ödenen para 1.8 milyar, toplamda 2.5 milyar. Emekliye bulunamayan paranın 6 katı, zenginlere bulunmuş. Asgari ücretliye bulunmayan paranın ise bilmem kaç katı, zenginlere verilmiş.
Bu durumun düzelmesinin yolu, bu iktidarın değişmesidir. Mahkemelerdeki adaletsizlik, cüzdandaki, mutfaktaki, pazardaki adaletsizlik, yangındaki adaletsizlik, sosyal hayattaki adaletsizlik... Birinin çocuğu, öbüründen bir ömür boyunca koşsa, yetişemeyeceği kadar geride başlıyor. Biri Adıyaman'da devlet okulunda konteynerde başlarken, diğeri İstanbul'da en lüks özel okulda başlıyor. Bu fark nasıl kapanacak? Birisi ilk günden iki yabancı dil öğretilmeye başlıyor, diğerinin babası ise konteynerde."
Editör: Semir Yapıcı