Tanrı ve kötülüğün varlığı, düşünce tarihinde önemli yer tutan tartışmalardan biridir. Yaşadığımız bu dünyada depremler, sel felaketleri, fırtınalar gibi insanın iradesinin dışında gerçekleşen ve canlılara acı ile dehşet veren olayların yanı sıra, insanın iradesini yanlış yönde kullanmasından doğan hırsızlık, taciz, cinayet ve tecavüz kötülüklerin varlığı, mutlak iyi olan Tanrı ile bağdaşabilir mi?
Tanrı, bir inanç konusu olduğu için toplumsal açıdan üzerine düşünülüp sorgulanması, inananları açısından güçtür. Biçimi ne olursa olsun her din, bir Tanrı inancına dayanır. Ve Tanrı’nın olduğu her yerde adı ne olursa olsun bir “kötülük” de mutlaka vardır. Dinler bu kötülüğü genel olarak “Şeytan” olarak adlandırırlar. Acı hissettiğini bile bile karşısındakine işkence etmenin adıdır kötülük. Canlı -cansız, insan -hayvan- bitki fark etmez. Yeter ki içinde işkence, acı ya da fenalık olsun.
En kadim insanlık sorunu olarak kötülük, dinlerin de en büyük sorunlarının başında yer alır. İyinin kıymetini yükseltmek için aynı derecede bir kötülüğün mutlaka olması gereken dinler, Şeytan’ın insafına kalmıştır hep. Acı verenler ve acı çekenler her zaman var olmuştur ve var olmaya da devam edecektir.
Dehşet verici olayların insanın kafasında yarattığı sorulardan en önemlisi “Bunları gören Tanrı, olanlara seyirci mi kalacak?” şeklindedir. İçimizdeki ses sürekli olarak “Acaba?” diye sorgularken sesli olarak olumsuz bir soru sormamıza engel olur içinde yaşadığımız toplum ve hâkim olan din anlayışı. Oysa acı duyabilen, acının anlamını bilen bir varlığın, bir başka varlığı bu bakımdan bilinçli bir şekilde istismar etmesinin akla yatkın herhangi bir nedeni olması imkânsızdır.
Şeytan, Tanrı’nın karanlık gölgesidir, gün görmeyen yanıdır. Esasen Şeytan, ilahî olanın saklı kalması gereken kötücül, karanlık yanıdır. Şeytan, mutlak kötü anlamıyla, mutlak iyi olan Tanrı’nın karşıtıdır. Şeytan, kötülük ilkesinin kişiselleştirilmiş halidir. Şeytan Tanrı’ya bağlı olsa da onun karşısındadır, isyankardır ve sürekli ona karşı mücadele eder.
Tanrı iyiliksever olsa da O’nun iyiliğinin karşısına kötülüğü ve ışığının karşısına karanlığı çıkarak engelleyici bir güç olarak Şeytan, insan iradesinin zayıf yanlarını bahse koyarak kumar oynar. Kazandıklarıyla güçlenirken kaybettiklerini umursamaz. Kötülük, beraberinde yine kötülük getirir. Domino etkisiyle birbirine bulaşan kötülük, onun bütün çevresine etki eder. Böylelikle de dalga dalga yayılır kötülük ve güçlenir Şeytan.
Tanrı, karşıtlıkların örtüşme noktası olduğu için “iyi” kadar “kötü”nün de güçlü olduğu gerçeği kabul edilmelidir. Karşıtlıkların aynı zamanda ikilik olduğu düşünülecek olursa Tanrı’nın ikili doğası üzerinden denebilir ki Tanrı, iyi ile kötünün bir arada var olduğunu anlatır. O halde Tanrı hem iyiden hem de kötüden sorumludur. Yani kötülük, Tanrı’nın ayrılmaz bir parçasıdır ve kaynağını Tanrı’dan alır. Bu durumda Tanrı neden sadece mutlak iyi olarak adlandırılır? Ve mutlak iyi olarak anılan bir yaratıcı, kötülüğe neden izin verir? Kötülüğün anlamı, Tanrı’nın bizim kavrayışımızdan sonsuza dek gizlediği bir sırdır. Kusursuz olan Tanrı, kusurlu olan evreni, kusurlu yaratımlarıyla kusursuzluğa doğru çekmeye mi çalışmaktadır?
Tek Tanrılı dinlerin Tanrı’nın insana ulaşma yollarını haklı göstermeye yönelik çabalarına Teodise adı verilmiştir. Bir diğer ifadeyle Teodise, mutlak iyi olan Tanrı’nın, kötülüğün doğmasına nasıl olup da izin verdiğini ortaya koyan felsefenin adıdır. Mutlak iyi olan Tanrı ile kötülük kavramlarının nasıl bağdaştığının açıklanmasına yönelik bir çabanın sonuçlarıdır.
Epicuros’tan beri birçok düşünür, kötülüğün varlığı ile mutlak iyi olan Tanrı’nın varlığı arasındaki gerilime işaret etmiştir. Eğer Tanrı mutlak iyi bir varlık ise, dünyaya kök söktüren kötülüğün varlığına asla izin vermezdi[1]. Buradan yola çıkan düşünce olarak bu dünyada var olduğu kesin olan kötülüğü ele alan Hume ve Flew gibi adeist (tanrıtanımaz) düşünürlerin çoğu, mutlak iyi bir Tanrı’nın var olmadığı sonucuna ulaşmışlardır[2]. Din düşüncesi açısından büyük bir sorun olan bu fikre karşı bir çok deist (tek tanrıcı) düşünür, ateistlerin iddialarına karşı teodiseler geliştirmişlerdir. Burada asıl amaçlanan, Tanrı’nın öz nitelikleriyle var olan kötülük arasında herhangi bir tutarsızlık olmadığını ve kötülüğün Tanrı’nın varlığını reddedecek kadar çatışık olmadığını göstermektir.
Bir teodise, mutlak iyi olan Tanrı tarafından yaratılan dünyada, iyiliğin anlaşılmasına hizmet etmek ve daha büyük iyiliklere neden olmak için kötülüğün yaratılmış olduğunda ısrarcıdır.
Augustine, Gazâlî, İbn-i Sînâ, Thomas Aquinas ve Leibniz gibi deist düşünürlerin oluşturmaya çalıştığı teodiseye göre, Tanrı’nın kötülüğe izin vermek için haklı nedenleri olduğundan mutlak iyi bir Tanrı ile yaratılmış dünyadaki kötülük arasında bir tutarsızlık yoktur[3].[1] Özcan Akdağ, Kötülük Sorunu ve Teodise, The Problem Of Evıl And Theodıcy, The Journal of Academic Social Science Studies, Number: 38, p. 473-480, Autumn II 2015, 17.10.2015, s.473.[2] David Hume, Din Üstüne (Çev. Mete Tuncay), Ankara, İmge Yayınları, 1995, s.209.[3] Rafız Manafov, John Hick’in Din Felsefesinde Kötülük Problemi ve Teodise, İstanbul, İz Yayıncılık, 2007, s.41.Demet Yener
Köşe Yazıları
Yayınlanma: 27 Mayıs 2020 - 17:48
Tanrı-Şeytan İkilemi
Tanrı ve kötülüğün varlığı, düşünce tarihinde önemli yer tutan tartışmalardan biridir
Köşe Yazıları
27 Mayıs 2020 - 17:48