Boğaziçi Üniversitesinde lisans öğrenimini sürdüren genç bir şair olan Mevlüt Kaan Akçatepe, Edgar Allan Poe'nun efsanevi eseri Raven'ı Türk diline tercüme etti.
Özgür yayın platformu 30eksi'de yayımlanan çeviri, kimilerine göre edebiyat dünyasında uzun yıllar Raven'ın en başarılı çevirilerinden biri olarak yerini alacak.
Lâkin bu, Raven şiirinin Türk diline ilk tercüme edilişi değil. Daha önce Ülkü Tamer, ilgi uyandıran bir tercümeye imza atmıştı. Poe'nun Raven şiirini çevirmiş olan diğer bir çağdaş Türk şairi ise TamgaTürk kurucusu Bahadırhan Dinçaslan.
Dinçaslan'ın çevirisi, Kafkaokur dergisi aracılığıyla okuyucuyla buluşmuş, 19 Aralık 2020'de TamgaTürk'te de yerini almıştı. Raven şiirini tercüme eden son şair olan Akçatepe'yi, bizzat Dinçaslan TamgaTürk'te kaleme aldığı yazısında "Milenyum Şairi" olarak nitelemişti.
Özgür yayın platformu 30eksi'de yayımlanan çeviri, kimilerine göre edebiyat dünyasında uzun yıllar Raven'ın en başarılı çevirilerinden biri olarak yerini alacak.
Lâkin bu, Raven şiirinin Türk diline ilk tercüme edilişi değil. Daha önce Ülkü Tamer, ilgi uyandıran bir tercümeye imza atmıştı. Poe'nun Raven şiirini çevirmiş olan diğer bir çağdaş Türk şairi ise TamgaTürk kurucusu Bahadırhan Dinçaslan.
Dinçaslan'ın çevirisi, Kafkaokur dergisi aracılığıyla okuyucuyla buluşmuş, 19 Aralık 2020'de TamgaTürk'te de yerini almıştı. Raven şiirini tercüme eden son şair olan Akçatepe'yi, bizzat Dinçaslan TamgaTürk'te kaleme aldığı yazısında "Milenyum Şairi" olarak nitelemişti.
Bahadırhan Dinçaslan'ın "Kuzgun - The Raven" çevirisini okumak için tıklayınız.
Şiirin tercümesinin yayımlanmasının üzerinden henüz günler geçmişti ki Akçatepe, yine 30eksi'de bir başka yazı kaleme alarak şiirin çeviri öyküsünü anlattı.
(Mevlüt Kaan Akçatepe'nin 30eksi'de yayımlanan "Kuzgun" çevirisinin tamamını okumak için tıklayınız.)
Yazısında Ülkü Tamer'in, Raven'ın asıl halindeki 16 hece düzenine sadık kalarak Türklerin alışık olmadığı kadar uzun bir şiir yarattığını ve bu tercihi "aymazlık" olarak gördüğünü belirten Akçatepe, Bahadırhan Dinçaslan'a da bundan aşağı kalmayacak bir tarizde bulunmadan geçmedi.
Akçatepe'den Dinçaslan'a Eleştiri
Bahadırhan Dinçaslan'ın çevirisinin "şiirin barındırdığı ürpertiyi hissettirme kaygısını fazlasıyla taşıdığını" belirten Akçatepe, "Bu işin altından da başarılı bir şekilde kalkmış, hatta bu açıdan tüm Kuzgun çevirilerinden daha başarılı. Ancak Bahadırhan Dinçaslan şiirde sözünü ettiğim 'b' kafiyelerini kurarken ikinci, dördüncü ve beşinci dizeleri aynı kafiyelerken bentlerin son dizesini farklı ele almış ve 'd' diyebileceğimiz ayrı bir kafiye yaratarak çeviriyi kurmuş. Tüm bentlerde bu 'd' kafiyesi başarılı bir şekilde işlese de bu da şiirin formuna ihanet zira Poe'nun Kuzgun'unun en can alıcı noktası bentlerin sonundaki dizenin bent içerisinde biriken o ahenkle birleşmesinden başka bir şey değil. Elbette form her şey değildir ancak Bahadırhan Dinçaslan bana bir keresinde "Form şiirin aslı değildir zannedilir, ama aslıdır" demişti. Bu sözün ışığında şiirin aslından kopmayı benim bir okuyucu olarak kabul etmem mümkün değil" ifadelerini kullandı.
"Şiirin anlam dünyasına gelecek olursak, elimden geldiğince o ürpertiyi verebilmek adına gotik çağrışımlar yapacak kelimeleri tercih etmeye çalıştım. Bu hususta Bahadırhan Dinçaslan'a yaklaşabildiğimi sanmıyorum, sanırım benim çevirimin pozisyonu daha lirik ve dramatik oldu" diyen Akçatepe, şiirde yer alan "Gilead" ve "Lenore" kelimelerine yaptığı yorumu izah etti.
Mevlüt Kaan Akçatepe'nin "Bir Çevirinin Anatomisi" başlıklı yazısını okumak için tıklayınız.
Sizce Hangi Çeviri Daha Başarılı?
Okuyucularının tanıdığı Bahadırhan Dinçaslan'ın bu yazıya -Akçatepe'nin eleştiri ve tespitlerini ikrar etmek kaydıyla bile olsa cevap vermesi oldukça muhtemel.
Son olarak, şiirin aslından ve üç çevirisinden birer kısmı iktibas ediyor ve sizlere sormak istiyoruz: Sizce hangi çeviri daha başarılı?
"Once upon a midnight dreary, while I pondered, weak and weary,
Over many a quaint and curious volume of forgotten lore—
While I nodded, nearly napping, suddenly there came a tapping,
As of some one gently rapping, rapping at my chamber door.
''Tis some visitor,' I muttered, 'tapping at my chamber door—
Only this and nothing more.'"
Edgar Allan Poe - The Raven
"Ortasında bir gecenin, düşünürken yorgun, bitkin
O acayip kitapları, gün geçtikçe unutulan,
Neredeyse uyuklarken, bir tıkırtı geldi birden,
Çekingen biriydi sanki usulca kapıyı çalan;
'Bir ziyaretçidir' dedim, 'oda kapısını çalan,
Başka kim gelir bu zaman?'"
Ülkü Tamer - The Raven | Kuzgun
"Yıllar önce bir gece, düşünürken öylece
Kadim çağlardan kalma tomarlar arasında
Başım düştü sineme, biri geldi haneme
Bir tıkırtı ve huzme kapının şurasında.
'Biri gelmiş olmalı gafletim sırasında
Bir misafir, mesela.'"
Bahadırhan Dinçaslan - Kuzgun - The Raven
"Kasvetli bir gece ben takatsiz düşünürken
Mushafta unutulan hikmetle alakadar,
Öne eğilen bir baş, bir tıkırtı, bir telaş
Kapımı yavaş yavaş sanki çalan biri var.
'Bir misafir herhâlde, yoksa başka kim çalar?
Bir misafir, o kadar…'"
Mevlüt Kaan Akçatepe - Kuzgun
Son olarak, şiirin aslından ve üç çevirisinden birer kısmı iktibas ediyor ve sizlere sormak istiyoruz: Sizce hangi çeviri daha başarılı?
"Once upon a midnight dreary, while I pondered, weak and weary,
Over many a quaint and curious volume of forgotten lore—
While I nodded, nearly napping, suddenly there came a tapping,
As of some one gently rapping, rapping at my chamber door.
''Tis some visitor,' I muttered, 'tapping at my chamber door—
Only this and nothing more.'"
Edgar Allan Poe - The Raven
"Ortasında bir gecenin, düşünürken yorgun, bitkin
O acayip kitapları, gün geçtikçe unutulan,
Neredeyse uyuklarken, bir tıkırtı geldi birden,
Çekingen biriydi sanki usulca kapıyı çalan;
'Bir ziyaretçidir' dedim, 'oda kapısını çalan,
Başka kim gelir bu zaman?'"
Ülkü Tamer - The Raven | Kuzgun
"Yıllar önce bir gece, düşünürken öylece
Kadim çağlardan kalma tomarlar arasında
Başım düştü sineme, biri geldi haneme
Bir tıkırtı ve huzme kapının şurasında.
'Biri gelmiş olmalı gafletim sırasında
Bir misafir, mesela.'"
Bahadırhan Dinçaslan - Kuzgun - The Raven
"Kasvetli bir gece ben takatsiz düşünürken
Mushafta unutulan hikmetle alakadar,
Öne eğilen bir baş, bir tıkırtı, bir telaş
Kapımı yavaş yavaş sanki çalan biri var.
'Bir misafir herhâlde, yoksa başka kim çalar?
Bir misafir, o kadar…'"
Mevlüt Kaan Akçatepe - Kuzgun
Okuyucularımıza sormak istiyoruz:
— TamgaTürk (@TamgaTurk) November 29, 2021
The Raven'ın hangi çevirisini daha başarılı buldunuz?
Muhammed Âkif
Here is my two cents about the subject:) Once upon a... söz dizisi sadece zaman için kullanılmıyor. İngilizce'de once upon a land, once upon a mountain şeklinde de kullanılıyor. Bu, söz dizisinin "...nin birinde" anlamına geldiğinden. Şiirin sonundaki "and nothing more" şiirin başındaki "dreary"ye atıfta bulunuyor. O yüzden ilk dizede kesinlikle yalnızlıktan bahsedilmeliydi. "Issız gecenin birinde" gibi. Üç şair de bunu yapmamış. İkinci cümledeki kelime seçimleri birinci cümledeki "weak" ve "weary" kelimelerini açıyor. Çizdiği resim, düşünceler ve eski dünya bilgileri arasında kaybolmuş bir adam resmi. O adam biraz da kendini paralamış bunların arasında. O yüzden "ponder" kelimesi seçilmiş. Tamer "yorgun" ve "bitkin" kelimelerini beraber kullanarak şairin kelime seçimindeki dahiyaneliğini göz ardı etmiş. Dinçaslan da o resmi çizememiş. Bu göz ardı edişliği kafiye sağlamak için. O muhteşem resmi Akcatepe de sadece "takatsiz"e sığdırabileceğini düşünmüş. Dinçaslan ve Akçatepe "quaint and curious volume of forgotten lore"u Tamer'den daha iyi anlatmış. "Kadim" ve "unutulan hikmet" şairin anlatımına yakın kelime seçimleri. Bence Poe tapping ve rapping kelimelerinin sıralamasını bilinçli yapmış. Tapping daha az ses çıkarır. Ekrana tırnaklarınızla vurmak gibi. Rapping kapıya vurma sesi gibi tok ses çıkarır. Şiire yalnızlıktan dem vurarak başladığından "tapping"i "rapping"e benzetip sonra tekrar "tapping" kelimesini kullanarak hayalkırıklığını anlatıyor, tekrar yalnızlığına atıfta bulunuyor. Bunu da üç çevirinin hiç birinde görmüyoruz. "and nothing more" ise -"nevermore" ile birlikte- en can alıcı nokta. Hezeyandan bahsediyoruz. O ruhu hissetmek lazım. Bunun için Akçatepe'nin "o kadar..."ı, o yalnızlık içinde hezeyan hissine daha yakın. Yine de his geçmiyor ama çevirilerde hissin yok olması kaçınılmaz. Sonuç: Dinçaslan ile Akçatepe'nin çevirileri Tamer'in çevirisinden daha iyi. Umarım eleştirimiz hoşgörülür. Bir gün güzel ülkem demek bu konuları konuşacaktı :)