Hep konuşulan ama bir türlü ne olduğu belirlenemeyen ve sonuca ulaşmayan bir tartışma konusu var:
“İmaj”. Peki, bu imaj olgusu nedir, nasıldır, neye göredir, hangi özelliklere haiz olmalıdır, bunun
ölçüsünü koyabilecek olan kimdir, bunu hangi referanslar bağlamında yapabilir? İmaj sadece görüntü
ile mi alakalıdır yoksa genel tavır da imaj mıdır? İmajın içini doldurmak mı asli meseledir, imajın
suretini tayin mi? Bu ve benzeri soruları uzatmak ve uzattıkça derinleştirmek elbette mümkündür
ama herkesin bu sorulara vereceği cevaplar da muhakkak kendi “penceresinden” olacaktır.
İmajı “imge/resim” olarak niteleyebiliriz ki bu da bir olgudan bahsedildiğinde zihnimizde canlanan
bütün her şeyi içerir. Görünüş, konuşma, ilgiler, hareket tarzı, tavırlar vb. imajın kapsama alanına
girebilir. Özellikle öne çıkan kısımlardan bahsedecek olursak ilki muhtemelen giyiniş şeklidir. Türk
Milliyetçisi denildiğinde akla gelen tek tip bir giyinme şekli var mıdır? Varsa, bu toplum tarafından mı
benimsenmiştir yoksa Türk Milliyetçileri genel olarak bu çerçevede hareket ettiği için mi o algıya yol
açmıştır? Takım elbise, iskarpin, kot pantolon, spor gömlek, uzun saç, hilal bıyık, kısa saç, kirli sakal,
uzun favori, keskin bakış ila ahiri. Türk Milliyetçisi denildiğinde gözümüzde canlanan “imaj” hangisidir
ve buna sebep olan bizim geçmişimiz, çevre etkisi, yığınla fotoğraf, zaruri sebepler arasından
hangileridir? Ayrıca, bu imajın bir değişim ihtiyacı var mıdır? Yoksa değişim her kişi için şahsi bir
süreçtir de genele yayılmasına gerek yok mudur? Örneğin, geçmişte yıllarca koyu renk takım elbise
giyen bir kişinin bugün spor kıyafetler giymesi, kıyafet tercihinde “kombinler” oluşturması, bıyığından
vazgeçmesi/bıyık bırakması yahut renk seçiminde farklılıklar göstermesi “Türk Milliyetçiliğinin” genel
imaj değişikliği midir? Yahut bu kişisel bir değişikliktir de bizim gözümüze hoş geldiği için diğerlerinin
de böyle olması arzusu içimizde yer etmektedir? Bütün bu sorular aynı zamanda, bir “imaj” sorunu
olup olmadığına şahsi cevaplarımızı da oluşturur.
Yine konuşma tarzı, mekân tercihi, ilgiler gibi yan meseleler de bu “imajı” etkileyen unsurlar olarak
düşünülmektedir. Müzik/sanatçı tercihleri, yerli/yabancı ayrımı, edebiyatta tür, türlerde yazar
seçimi, yazarları fikri duruşlarına göre kabulleniş/reddediş, belirli bir edebiyat türüne yöneliş, bazı
müzik türlerinden uzak durmak vb. bunların hepsi “Türk Milliyetçilerinin” genel “imaj” meselesi
midir? Yine, bir Türk Milliyetçisi için mekân tercihi bir çayevi mi olmalıdır yoksa günümüzün meşhur
“kahve evleri” mi? Bir esnaf lokantasında mı yemelidir yemeğini yoksa kalburüstü bir lokantada
muhabbet mi demlendirmelidir? Ata mı binmelidir, lüks bir araca sahip olabilir mi? Okçulukla mı
iştigal etmelidir yoksa şiir okuyup, söz sanatı mı yapmalıdır? Bunların hangisi “Türk Milliyetçisi” olarak
kabul görecek, hangileri dairenin dışında kalacaktır?
Yazının girişinde de bahsettiğim üzere Türk Milliyetçiliğine bir “imaj” çizmek için öncelikle kafamızda
bir “Türk Milliyetçisi” imajı oluşturmamız gerekir. Bu ise yaşantılarımızdan, çevremizden, sosyo-
ekonomik şartlarımızdan, Türk Milliyetçiliğinin siyasi/gençlik örgütlenmeleri ile ilişkilerimizden, bu
ilişkilerin boyut ve yoğunluğundan azade değildir. Yani hepimizin aklında başka bir “imaj”
canlanmakta, dolayısıyla bunun yerine koyacağımız “imaj” da aynı şekilde olmaktadır. Yani tek bir
tanım ve tek bir yeni hal mümkün değildir. Bu, hayatın olağan akışına da aykırıdır. Türk Milliyetçiliği
fikri toplumdan bağımsız değildir ve bu sebeple toplumda meydana gelen değişimlerden etkilenmesi
ve “imaj” olgusunun da bu çerçevede bazı değişiklikler muhteva etmesi muhtemeldir. Bu zamanla
toplu bir “dönüşüm” halini alabileceği gibi, geçişken bir aynılık/farklılık halini de alabilir. Ki, bu haliyle
“imaj” asıl odak noktası değildir. Daha doğrusu olmamalıdır. Zira bu birbirimize “don biçme” meselesi,
bizi birbirimizi eleştirmeye ve zamanla birbirimizi öteki olarak görmeye de sebep olabilir.
Türk Milliyetçileri için temel “imaj” meselesi ne kıyafet, ne mekân, ne de ilgiler olmalıdır. Temel
“imaj” meselesi ortak bir dil oluşturmaktır. Örneğin, Kırım’ın işgal altında olduğunu kabul ile bölgeden
bahsederken Rusya’yı işgalci olarak nitelemek, Çin’e yaptığı işkencelerden dolayı bu bağlamda hitap
etmek, Sincan Uygur Özerk Bölgesi demek yerine Doğu Türkistan demek böyledir. “Türk bayrağı”,
“Türk Devleti” gibi yıllarca kullanılmış ama bugün “faşizan/militarist” algılar içerdiği savıyla bazı
kesimler tarafından “Türkiye bayrağı”, “Türkiyelilik” şeklinde değiştirilen kavramlara sahip çıkmak,
Türk tarihinde iz bırakmış ama kendi aralarında çekişmeler, kavgalar, husumetler olan kişiler arasında
şahsi tercihlerimiz olsa da bunların yaptıkları iyi işlerin hakkını teslim etmek de böyledir.
Bunun dışında, yaşayış biçimi, ilgileri, giyimi, hareketleri ile herkes ayrı bir şahsiyettir. Şahsiyetini muhafaza
ettiği, Türk kavramına hizmet için kendi alanında mücadele ettiği, bunu yaparken emek sarf ettiği belli
olan birinin “imajını” nasıl ve hangi hakla değiştirebiliriz ki? Gittiğimiz bir yerde “Türk Milliyetçisi”
olduğumuzu ifade ettiğinizde “Müteşekkir oldum, ne büyük bahtiyarlık” sözünü duymak da “Allah'ına
gurban emmoğlu” diye karşılık almak da bu “imajın” yansımasıdır. Hangisinin hoşumuza gideceği ise
bizim şahsi “imaj” algımızdır.
Siyaset alanında vitrinden ve imajdan bahsedersek, işte o başka ve daha uzun bir yazının konusudur ki
o da “Türk Milliyetçiliğinin” değil de o siyasi yapının “imaj” meselesidir. Onun için de zaten
profesyonel eller ve şirketler vardır.
Türk'ün yoluna baş koymak... Bizim muhafaza edeceğimiz yegane “imaj” budur.
Köşe Yazıları
27 Kasım 2019 - 17:24
Türk Milliyetçiliğinin İmaj Meselesi
Hep konuşulan ama bir türlü ne olduğu belirlenemeyen ve sonuca ulaşmayan bir tartışma konusu var: “İmaj”
Köşe Yazıları
27 Kasım 2019 - 17:24