Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin başkenti Ankara'da 22 Haziran tarihinde kendisine "Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi - PDTK" ismi veren Kürtçü yapının düzenlediği sözde 4. Olağan Kongre skandalından sonra bir başka skandal kongre haberi de Diyarbakır'da geldi.
"Kürdistan Sosyalist Partisi - PSK" adını taşıyan ayrılıkçı ve Kürtçü bir başka yapının Diyarbakır'da 15 Haziran'da "kongre" gerçekleştirdiği bildirildi. PSK kısaltmalı Kürtçü yapının kongresi “barışçıl çözüm” maskesi altında bir başka etnik bölücülük manifestosuna dönüştü.
Sözde sonuç bildirisinde şu ifadelere yer verildi:
"Kürt halkının ulusal varlığı ve kimliği tanınmalı, Kürtçe eğitim ve resmi dil olarak kabul edilmeli, Kürdistan’a statü tanınmalıdır."
Kongrede “federal yapı”, “statü”, “resmi dil olarak Kürtçe” ve “Kürdistan’ın dört parçası” gibi söylemlerle Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter yapısı yok sayılırken açıkça statü ve toprak talebi dillendirildi.
AKP-MHP Ortaklığında Kürtçüler Pervasız
Bu yapılardan her ikisi de Siyasi Partiler Kanunu'na ve Anayasa’ya aykırı şekilde faaliyet yürütmelerine rağmen AKP-MHP ortaklığı tarafından adeta koruma altına alındığı değerlendirmeleri yapılıyor.
Devletin egemenlik sembollerinin hiçe sayıldığı, Türk bayrağının yerine aidiyeti belirsiz bayrakların açıldığı, bölücü haritaların sergilendiği bu etkinlikler, güvenlik ve hukuk açısından içler acısı bir tabloyu yeniden gözler önüne seriyor.
Bu yapılar açıkça Siyasi Partiler Kanunu’nun 78. maddesini, yani “devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü zedeleyici faaliyet yürütme yasağını” ihlal ederken, AKP-MHP ortaklığının ayrılıkçı Kürtçü propagandaya karşı sessiz kalması Türk kamuoyunun tepkisini giderek artırıyor.
Türkiye’nin üniter yapısı, yol verilen Kürtçü ayrılıkçı yapıların sistematik kuşatması altındayken, istibdat bu tehdidi ya görmüyor ya da kendi siyasi çıkarları uğruna tehlikeyi görmezden geliyor.