Amerikan dış politikası üzerine önemli çalışmalara imza atan akademisyen Walter Russel Mead, Wall Street Journal'da yayımlanan yazısında "Ankara artık Soğuk Savaş yıllarının gözde Batılı başkenti olmasa da hâlâ mühim bir müttefik" ifadelerini kullandı.
"Türkiye Amerika'nın en mühim müttefiklerinden biri ancak herhangi bir NATO müttefikinden çok daha fazla konuda ABD ile sorunlar yaşıyor. Soğuk Savaş yıllarında seküler, Batılılaşan ve sadık bir Sovyet karşıtı müttefik olan Türkiye şu anda popülist bir İslamcı olan Recep Tayyip Erdoğan tarafından yönetiliyor. Kısa süre önce Biden yönetimi tarafından anti-Semitic açıklamaları nedeniyle 'azarlanmış' olan Erdoğan, Avrupa'nın demokratik değerlerinden uzaklaşarak Amerikan yaptırımları karşısında Rusya'dan silahlar satın alarak Libya ve Suriye'den Azerbaycan'a kadar birçok noktada askeri müdahalelere girişiyor. Başkan Biden Erdoğan'la yapacağı ikili görüşmede iki ülke arasındaki önemli ilişkileri geliştirmek için yeni bir yol geliştirmeye ihtiyaç duyuyor" diyen Mead, Türklerin de Amerikalılarla gerilen ilişkilerden S-400 krizinden ve 1915 olayları ile ilgili olarak Başkan Joe Biden'ın açıklamalarından memnun olmadığını belirtti.
Türklerin ABD'nin, Türkiye'de yıllardır binlerce ölüme neden olan PKK terör örgütünün Suriye'deki uzantılarına verdiği destekten dolayı "gücendiğini" kaydeden Mead, Türkiye'de İslamcı ve milliyetçi birçok kişinin 15 Temmuz'da Fetullahçı teröristlerin giriştiği kalkışmanın arkasında ABD'nin bulunduğunu düşündüğünü belirtti.Türk-Amerikan ilişkilerinde karşılıklı olarak birçok şikayet bulunduğunu belirten Mead, sorunların esasen yapısal olduğunu kaydetti. Türkiye-ABD ilişkilerinin daha karmaşık hale gelse de bunun ittifakı daha da önemli kıldığını belirten Mead "ancak Washington henüz, işleyecek yeni bir ortaklığı sağlayacak bir vizyon geliştirmedi" dedi.
"Türkiye etrafındaki arazi Soğuk Savaş'tan bu yana radikal biçimde değişti. Vladimir Putin'in gayretlerine rağmen Rusya, Sovyetlerin eski gücüne erişmekten uzak. Buna karşın Ankara halen Moskova'nın hırsları konusunda endişeli olsa da Rusya'nın Türkiye üzerindeki eski baskısını azaltmış olması, Türkiye'nin kuzeyindeki kadim düşmanına karşı Amerika'ya bağlı kalmaya daha az ihtiyaç duymasına neden oluyor" diyen Mead, "Ancak Ankara'nın hesaplarını değiştiren tek 'zayıflamış güç' Rusya değil. İran da yaptırımlar altında eziliyor ve Arap dünyası da tam bir serbest düşüş halinde. Libya, Irak ve Suriye zayıf ve savaşın yıkımına uğramış duurmda. Mısır artık ciddi bir bölgesel güç değil gibi görünüyor ve bunun yanında Türkiye doğusu ve güneyinden birçok güç tarafından tehdit altındayken Washington Ortadoğu'daki varlığını azaltıyor" ifadelerini kullandı. Bunun yanında Avrupa-Türkiye ilişkilerine de değinen Mead, Türklerin Brüksel'in kendilerine karşı oldukça önyargılı olarak baktığını düşündüğünü ve Türkiye'nin üyelik müzakerelerinin tam anlamıyla askıya alındığını ancak Türkiye'nin mülteci sopası karşısında Avrupa'nın kırılganlığının sürdüğünü belirtiyor.
Mead'in değerlendirmeleri şu şekilde:
"Ankara'nın yeni dünyası bir gül yatağı değil. Ruslar Türklerin görmezden gelemeyeceği kadar ciddi bir güç olmayı sürdürüyor. Suriye İç Savaşı Türkiye için ekonomisini ciddi anlamda yaralayan ve milyonlarca mültecinin sınırlarından içeri akmasına neden olan bir felaket oldu. AB bölgede etkili bir politika gütmek için oldukça zayıf bölünmüş durumda ancak Erdoğan'ın popülist ve içgüdüsel ekonomik yönelimleri ülkesinin ekonomisini AB'nin yaptırımlar uygulama ihtimalinden koruyamaz.
Aradaki yabancılaşmaya rağmen Amerika ve Türkiye ortak çıkarlara sahip. İki ülke de Libya'yı, Suriye'yi ve Irak'ı barış içinde görmek istiyor. İki ülke de İran'ın saldırganlığının durmasını istiyor. İki ülke de Rusya'nın Ortadoğu'daki gücünün sınırlanmasını istiyor. Ayrıca iki ülke de Özbekistan, Kazakistan ve Kırgızistan gibi ülkelerin Rus ve Çin'in emperyalist politikalarına, yayılmacılıklarına karşı direnebildiğini görmek istiyor.
Erdoğan ve onun İslamcı hareketinin yönettiği Türkiye'nin her ne olursa olsun daha modern ve daha demokratik olacağını umalım. Ama bu yine de yeterince Batılılaşmasına yetmeyecek. Ankara'nın dış politikası yine de daha bağımsız ve daha az öngörülebilir olmaya devam edecek. Eğer Washington Türkiye'nin Hollanda, Norveç ya da İspanya gibi hareket etmesini istiyorsa, ilişkilerin gidişatı iki tarafı da hüsrana uğratacak demektir. Ancak Beyaz Saray Türkiye'yi Vietnam ve Hindistan gibi bir partner olarak görürse, karar vericiler Ankara'nın jeopolitik önemini kavramaya ve karşı karşıya kalınması kaçınılmaz olan tansiyonları yönetebilmek konusunda çok daha başarılı olmaya başlayacaktır.
Biden ve Erdoğan'a düşen, yaklaşan ikili görüşmede eski ABD-Türk ortaklığını diriltmek değil, yeni bir tanesini kurmaktır"