Çin'in Borç Tuzağı Diplomasisi ve Kanal İstanbul: Türkiye Tuzağa Düşecek mi?

TAKİP ET

"Borç Tuzağı Diplomasisi" ile birlikte dünyanın birçok ülkesini mahveden ve fiilen sömürgesi haline getirmeyi başaran Çin' bu kez de gözünü Kanal İstanbul üzerinden Türkiye'ye dikti.

Pakistan, Cibuti, Sri Lanka, Lübnan, Karadağ, Maldivler, Kenya, Türkistan’daki bağımsız Türk Cumhuriyetleri ve daha birçok ülke...

Kuşak ve Yol Projesi’nin 2013 yılında duyurulmasının ardından geçen yalnızca 7 yılda Çin, 2 bine yakın projeye 2 trilyon dolara yakın borç verdi. Yayılmacı politikalarını gerçekleştirmek için Çin’in en işlevsel araçlarından olan “Borç Tuzağı Diplomasisi” iktisat literatüründe bir ülkenin başka bir ülkeyi asla ödeyemeceği biçimde borçlandırarak o ülkede ve o ülke üzerinden bölgede nüfuzunu artırması olarak tanımlanıyor.

Çin’in bu “tuzağına” düşen ülkelerde süreç şöyle işliyor: Öncelikle bu kalkınmamış ya da kalkınmakta olan ülkelerde ya zaten yoğun bir Batı karşıtlığı görülüyor ya da Çin tarafından finanse edilen medya ile Batı karşıtlığı ve Batı’ya karşı güvensizlik halka ve dolayısıyla yönetime aşılanıyor.

Sonrasında ise ülkenin herhangi bir yatırım için kredi ihtiyacı hasıl olduğunda, borç vermek karşılığında şeffaf ve öngörülebilir yönetim, rasyonel ekonomi idaresi, hukuka riayet edilmesi ve insan haklarına saygı gösterilmesi gibi birçok talep getiren Batılı finans kuruluşlarının karşısında düşük faizli ve uzun vadeli Çin kredileri karşısına çıkıyor.

Üstüne ülkedeki Batı’ya karşı güvensizlik de eklenince, demokrasi konusundaki sorunlu olduğu için Batılı finans kuruluşlarının ön şartlarını yerine getiremeyecek olan ülke Çin’in tuzağına düşüyor.

Borç Tuzağına Düşen Ülkelerin Başına Ne Geliyor?

Bu durumu Uluslararası Politik Araştırmalar Dergisi’nde 2019 Ekim ayında yayımlanan “Dolar Diplomasisi ve Borç Tuzağı Diplomasisi: ABD ve Çin Örneklerinin Karşılaştırılması” adlı makalede akademisten Çağla Vural ve Hasan Aydın şöyle açıklıyor: Çin’in kredi ve yatırım sağladığı ülkeler ile olan ilişkilerine yönelik ikinci eleştiri ise Pekin yönetiminin ülkelerin doğal kaynaklarını ya da stratejik edinimlerini sömürdüğü/ele geçirdiği ve bu ülkeleri yoksullaştırdığı iddiasıdır (Junbo ve Frasheri, 2014: 186; Alden ve Alves, 2009: 17). Bu iddiayı doğrularcasına, Çin bir yandan Afrika başta olmak üzere dünyanın çeşitli coğrafyalarında petrol ve mineral gibi doğal kaynaklar bakımından zengin birçok ülke ile çeşitli alanlarda yaptığı anlaşmalarla ülkelerin doğal kaynaklarından öncelikli olarak faydalanma hususunda bazı imtiyazlar koparabilmekte iken, diğer yandan kendisine borçlanıp da borcunu ödeyemeyen ülkelerin havaalanı, liman, iletişim kurumları gibi bazı önemli edinimlerine –görünüşte geçici olarak el koymaktadır.

Afrika’nın Çin konusunda en hatalı hamleler yapan ülkelerinden Zambiya’da 2015 yılında iktidara gelen Başkan Edgar Langu, “yatırım” amacıyla aldığı 8 milyar dolara yakın krediler ödenemediği için Zambiya’nın TV ve radyo yayını yapan kuruluşu ZNBC, kamuya ait bir elektrik şirketi Zesco ve başkent Lusaka’daki Kenneth Kaunda Uluslararası Havalimanı Çin’e devredildi.

Bunun yanında Zambiya’nın TRT’si olan Ulusal Radyo ve Televizyon Yayıncılığı Şirketi’nin de yüzde 60 hissesi Çin’e geçti.

Çin’in parasına kanarak ödeyemeyeceği borçları alan Sri Lanka’da Çinli EximBank’ın finansmanı ile inşa edilen Hambantota Limanı, inşa edilmesinin üzerinden birkaç yıl geçmeden aşırı düşük kâr oranları limanın inşa edilmesi için alınan kredileri geri ödeyebilmenin yanına bile yaklaşamadığı için Çinli bir şirkete 99 yıllığına devredildi.

Bu ülkeler boylarını aşan ve fizibilite çalışmaları iyi yapılmamış ve kâr getirmeyecek olan dev yatırımlara sahip olmadıkları finans güçleriyle girişiyor ve bu yatırımlar çoğunlukla bitirilemiyor.

Kenya, ülkenin en stratejik limanı olan Mombasa Limanı’na giden demiryolu inşaatı için alınan kredileri ödeyemediği için Mombasa Limanı’nı 2019 yılında Çin’e bırakmak zorunda kaldı.

Bölgemize ilgisini giderek artıran Çin’in son kurbanlarından biri Lübnan olabilir zira Çin Beyrut’a uluslararası bir liman inşa edilmesi ve demiryolu hatları inşa edilerek limanın Kuşak ve Yol Projesi ile Suriye üzerinden Asya’ya bağlanmasını istiyor.

Türkiye'ye Karşı Aşırı Bonkör Bir Dost(!): Çin

Çin’in konsoloslukları ile arası oldukça iyi olan ve konsolosluklardan “ısrarla” reklam istediği bilinen Cumhuriyet gazetesinin Nisan 2021’de yayımladığı bir habere göre dört Çinli şirket Kanal İstanbul ihalesine girmeye hazırlanıyor.

Cosco’nun başı çektiği Çinli şirketlerden oluşan bir konsorsiyum 2015 yılında Türkiye’nin 3. büyük limanı olan Kumport’un yüzde 65 hissesini 1 milyar dolara yakın bir ücret karşılığında satın almıştı.

Kuşak ve Yol Projesi konusunda Türkiye’ye özel bir önem veren Çin’den 6 şirketin oluşturduğu bir konsorsiyum 2019’un Aralık ayında Boğaz’a inşa edilen üçüncü köprü olan Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün yüzde 51’ini saltın almış, projenin ortağı olan İtalyan şirket bütün hisseleri devretmişti.

CMU, Zheijiang Expressway, China Merchants Expressway, Jiangsu Expressway, Anhui Expressway ve Sichuan Expressway şirketleri tarafından satın alınan Yavuz Sultan Selim ve Kuzey Marmara Otoyolu’nun yüzde 51’i karşılığında 688,5 milyon dolar ödemişti.

Çin'in Dün Yumuşak İpeği Bugün Sıcak Parası

Bu yılın Mart ayında ise Erdoğan hükümetinin propagandasını yapsın diye Rekabet Kurulu eliyle Doğan Medya Grubu’nu devralması sağlanan Demirören Grubu’na verilen ve faizlerini bile geri ödemediği iddia edilen yüzlerce milyon dolar kredi iddialarının odağında olan Ziraat Bankası, Çin’in “Borç Diplomasisi Tuzağı” için en çok kullanılan kuruluş olan Exim Bank’tan 400 milyon dolar kredi almıştı.

Bunun yanında NATO Zirvesi’ne katılmak üzere Brüksel’e giden Erdoğan, uçağa binmeden önce Atatürk Havalimanı’nda yaptığı basın toplantısında Çin’le swap anlaşmasının genişletildiğini açıklamış, aylardır beklenen Biden görüşmesinin hemen öncesinde “En büyük ticaret ortaklarımızın başında gelen Çin'le çok önemli bir anlaşmayı yaptık. Daha önce Çin'le 2,4 milyar dolarlık bir swap anlaşmamız zaten vardı. Şimdi bu rakamı 3,6 milyar dolarlık yeni bir swap anlaşmasıyla toplamda 6 milyar dolara çıkarmış olduk. Tabii bu, 46 milyar Türk lirası, Çin olarak da 35 milyar yuana karşılık gelen 6 milyar dolarlık bir anlaşmayı böylece gerçekleştirmiş olduk” demiş ve Çin’den alınan krediyi “oyunlarını bozdu” ifadeleriyle yorumlamıştı.

Serpil Yılmaz Nisan 2021’de Sözcü’de yayımlanan “’Kanal İstanbul’ diye yazılır ‘Çin ve Katar’ diye okunur” başlıklı yazısında Kanal projesinin finansmanı için Çin bankası ICBC Turkey Bank ve Hong Kong merkezli HSBC’nin adının geçtiğini ve projenin Rusya’yı Kuşak ve Yol Projesi’ne dahil edebilmek için bir fırsat olarak görüldüğünü ifade etmişti.

Kanal İstanbul-Rusya İlişkisi

Kısa bir süre önce Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ortak basın toplantısında projeye Karadeniz’deki statünün korunması ve Karadenizde yabancı savaş gemilerine Montrö’nün öngördüğü angajman kurallarının uygulanması şartıyla Rusya tarafından onay verildiği söylenmişti.

Çin’in Kanal İstanbul Projesi’nin kendisine bırakılması karşılığında 30 milyar dolar ve ek olarak Türkiye’ye 65 milyar dolarlık yatırım yapmayı vadettiğine yönelik iddialar, Çin’in bütün bu karnesine bakılınca hiç de şaşırtıcı gelmiyor.

Çevre Bakanı Murat Kurum, devlet garantisi verilen Kanal İstanbul’un imar planlarının askıya çıkarıldığını duyurmuş ve AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’da henüz kanal dahi ortada yokken bir köprü inşaatının temelini atmıştı.

Türkiye Tuzağa Düşecek mi?

Peki proje maliyeti Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın 2018 yılında hazırladığı resmi sunumda 20 milyar dolar olarak görülen Kanal İstanbul’un yükünün altından Türkiye kalkabilecek mi?

Proje muhalefet tarafından “5’li çete” olarak adlandırılan ve dünyanın en fazla kamu ihalesi alan şirketlerine ne kadar para kazandıracak?

Çin’in Türkiye’ye bu bonkör tavrıyla yaptığı girişinin ve demokrasiyle ciddi sorunları olan Erdoğan hükümetinin bu kredileri iyi karşıladığı sürecin sonunda Türkiye’nin Sri Lanka, Cibuti, Kenya, Zambiya ya da Orta Asya Cumhuriyetleri gibi Çin’e ağır tavizler vermek ve birçok değerini Çin’e bırakmak zorunda kalacağı konuşuluyor.

KONDA’nın yaptığı araştırma 15-30 yaş arası gençlerin ezici çoğunluğunun karşı çıktığı proje ile ilgili İYİ Parti lideri Akşener ise TBMM’de yaptığı konuşmada Çin girişimini işaret ederek şu sözleri söylemişti: “Milletimizin bu dar zamanında, Kanal İstanbul saçmalığı için kapalı kapılar ardında Çin’le iş mi çeviriyorsunuz? Üç-beş milyar dolar için Doğu Türkistan’daki Müslüman Türk’ün hakkını, hukukunu ve namusunu Çin’e kilim mi ediyorsunuz?”