Kadim Bir Medeniyet Renginin Yeniden Keşfi: Sur Moru

TAKİP ET

Fenikeliler, mor renk ticaretinde büyük bir üne sahip olmuş ve bu özel boyayı özellikle Kartaca gibi Romalıların otorite ve statünün simgesi olarak kabul ettiği kolonilere ihraç etmişlerdir.

Tunç Çağı'nda Fenikeliler’in Sur şehrinde keşfedilen murex (dikenli kabuklu) deniz salyangozları, özel bir boyama işlemiyle Sur morunun üretilmesine olanak tanımıştır. Bu renk, üretim sürecinin zahmetli olmasına rağmen, mordan kırmızı tonlarına dönüşen çarpıcı renk paleti ve solmaya karşı direnci nedeniyle özellikle kumaş boyamasında büyük talep görmüş, yüksek maliyetiyle bilinen bir işlem haline gelmiştir.

Fenikeliler, mor renk ticaretinde büyük bir üne sahip olmuş ve bu özel boyayı özellikle Kartaca gibi Romalıların otorite ve statünün simgesi olarak kabul ettiği kolonilere ihraç etmişlerdir. Bu tarihî renk, sadece estetik değil, aynı zamanda önemli sembollerle de ilişkilendirilmiştir.

Eşsiz yoğun rengi ve solmaya karşı direnci ile Sur moru, Güney Avrupa, Kuzey Afrika ve Batı Asya'daki antik medeniyetler tarafından benimsenmiştir. Bu renk, Fenikeliler'in başarısında o kadar merkezi bir rol oynamıştır ki, adını kendi şehir devleti Sur'dan almış ve ‘‘mor insanlar’’ olarak tanınmışlardır. Bu renk, pelerinlerden yelkenlere, tablolardan mobilyalara, sıvadan duvar resimlerine, mücevherlerden hatta cenaze kefenlerine kadar her şeyde bulunabilirdi.

Ancak, Sur morunun yapımında kullanılan formül zamanla kaybolmuş ve bu değerli rengin üretimi unutulmuştur. Günümüzde, bu kaybolan sanatı canlandırmak ve Sur morunu yeniden üretebilmek için çeşitli çalışmalar yapılmaktadır. Bu renk, antik dünyada yaşamış olan medeniyetlerin zenginlik ve itibar simgesi olarak tarihî önemini korumaktadır.

Sur moru, mavimsi mor (Hexaplex trunculus), kırmızımsı mor (Bolinus brandaris) ve kırmızı (Stramonita haemastoma) olmak üzere üç farklı deniz salyangozu türünün salgısından elde edilirdi.

Salyangozlar genellikle kıyı boyunca elle toplanır veya Murex deniz salyangozları avcı oldukları için diğer salyangozlarla kurulan tuzaklarla yakalanırdı. Daha sonrasında mukusun hasat zamanı gelirdi ve bazı bölgelerde mukus bezi özel bir bıçak kullanılarak çıkarılırdı.

Ancak bu cazibeli rengin kadim dönemde tam olarak nasıl elde edildiği günümüzde hala sırdır. Boyanın yapımındaki tarifler çelişkili olmakla beraber efsanevî bir hale dönüşmüştür. Hatta Aristo bu salgının mor bir balığın boğazından çıktığını söylemiştir. Tarife dair en anlaşılır bilgi, Romalı yazar Gaius Plinius Caecilius Secundus, diğer bilinen adıyla Pliny the Elder tarafından verilmiştir:

"Mukus bezlerini izole ettikten sonra, tuzlanır ve üç gün boyunca dinlendirmeye bırakılır. Sonrasında pişirme aşamasına geçilir, bu da "orta" sıcaklıkta kalay veya muhtemelen kurşun tencerelerde yapılırdı. Bu işlem, karışımın tamamının orijinal hacminin bir kesrine kadar kaynatılana kadar devam eder. Onuncu gün, boya bir bezle batırılarak test edilir. Eğer bez istenilen renkte lekelenmiş olarak çıkarsa, hazır olduğu kabul edilirdi.’’

Günümüzde uzman araştırmacılar, bu rengin yapımı sırasında, tuzlu suyla kazanlarda kaynatılması sonucu oldukça kötü bir kokunun tezahür ettiğini, bu nedenle de bu rengin üretiminin yapıldığı atölyelerin şehir merkezlerinden oldukça uzakta bulunduğunu belirtiyor. Böylesine zahmetle elde edilen rengin kıymetinin, altından bile üstün olduğu, yayılan kokunun ise paranın kokusu olarak nitelendirildiği kaydedilmiştir.

Rengin Kayboluşu

Bu zanaatın unutuluşu hususunda muhtelif görüşler vardır. Bunlardan birisi İstanbul’un Osmanlılar tarafından ele geçirilmesi sonucu Doğu Roma’nın sonunun gelmesiyle birlikte Sur morunun da beraberinde kaybolması...

2003 yılında, bilim insanları Türkiye'nin güneyindeki antik Antalya limanı yakınlarında bir deniz salyangozu kabukları yığını keşfetti. Tahminlere göre bu çöp yığını, MS 6. yüzyıla tarihlenen, yaklaşık 300 metreküp (10.594 fit küp) civarındaydı ve bu da 60 milyon canlının kabuklarını içeriyordu. Yığının alt kısmında, yani salyangozların ilk kez atıldığı yerde, iri ve olgun örnekler bulunuyordu. Ancak daha üst katmanlarda bulunanlar önemli ölçüde daha küçük ve gençti. Bu durum, deniz salyangozlarının aşırı avlandığı ve sonunda da olgun salyangoz popülasyonunun azaldığı bir noktaya gelindiği anlamına gelebilir, araştırmacılara göre, bu bölgede Sur moru üretiminin yok olmasına yol açmış olabilir.

Yeniden Keşif

Eylül 2007'nin bir gününde, Tunuslu keşif tutkunu Mohammed Ghassen Nouira, Tunus şehri çevresindeki bir plajda öğle yürüyüşü yaptığı günün önceki gecesinde korkunç bir fırtına olduğunu, bu yüzden kıyıda denizanası, deniz yosunu, küçük yengeçler, yumuşakçalar gibi birçok ölü canlının bulunduğunu söylüyor. Sonra bir renk lekesi fark ediyor ve çatlamış bir deniz salyangozundan yoğun kırmızımsı mor bir sıvı sızdığını görüyor. Şahit olduğu bu manzara, öğrencilik yıllarındaki tarih derslerindeki anılarını canlandırıp antik boyayı yeniden oluşturma isteğini tetikliyor, ‘‘Sur moru efsanesi’’.

Danışmanlık firmasında yönetici pozisyonunda çalışan Nouira, 15 yıldan fazla sürecek bir çalışmaya işte böylece başlamış bulunuyor.

İlk başta alışılmadık hobisi nedeniyle şüphe ve eleştiriyle karşılaşmasına rağmen, kendisini bu uğurda kararlı bir şekilde sürdürdüğünü, olumsuz eleştirilerin, gözle görülür sonuçlar ortaya çıkmaya başladığında müspet söylemlere dönüştüğünü ve bunların da ona güç vererek azmini daha da tetiklediğini belirtiyor.

Yıllar süren çabaların ardından Nouira, antik çağlarda kaybolan Sur morunu yeniden hayata döndürmenin eşi benzeri olmayan bir yolunu buldu. İlk denemesi soluk bir indigo renk ve tozlu bir karışımla sonuçlanmış olsa da Nouira'nın azmi ve öğrendikleri, gerçek Sur moruna oldukça yakın bir renk elde etmesine olanak sağladı.

Nouira, Pliny'nin yazılarından esinlenerek üç farklı deniz salyangozu türünden gelen salgıları karıştırmak, asit oranını ayarlamak ve karışımı güneşe ve karanlığa maruz bırakmak gibi antik teknikleri kullanarak deneme yanılma sürecinden geçti. Bu süreçte Bizans mozaikleri, özellikle I. Justinianus ve eşi Theodora'nın tasvir edildiği eserler, referans noktaları olarak önemli bir rol oynadı.

Deneyimleri sonucunda Nouira, elde ettiği renkle ilgili olarak, "Işığa bağlı olarak değişiyor ve parlıyor... sürekli değişiyor ve gözlerinizle oyunlar oynuyor," şeklinde açıklama yapıyor. Bu renk, sadece görsel bir şölen değil, aynı zamanda antik çağın zenginliği ve ihtişamıyla da bağlantılı bir anlam taşıyor.

Nouira'nın çabaları, antik Sur morunun modern dünyada tekrar canlanmasını sağlayarak, tarihle sanat arasında köprü kuruyor. Yaptığı keşif, sadece renklerin dünyasına değil, aynı zamanda insanın kararlılığının ve bilimle sanatın birleşimine de ışık tutuyor.

Kaynaklar

Zaria Gorvett - Tyrian purple: The lost ancient pigment that was more valuable than gold

(https://www.bbc.com/future/article/20231122-tyrian-purple-the-lost-ancient-pigment-that-was-more-valuable-than-gold)

Natalie Kebbe - Tunisian Man Revives Ancient Phoenician Craft (https://www.abouther.com/node/60111/entertainment/art-books/tunisian-man-revives-ancient-phoenician-craft)

 

sur moru fenikeliler mor murex mohammed ghassen nourıa