Polisin Baskısı Altındaki SAAB'ın İşletmecileri TamgaTürk'e Konuştu

TAKİP ET

Kızılay, Sümer Sokak'taki Türk ve Afrikalı ortakların çalıştırdığı SAAB'ın işletmecileri TamgaTürk'e konuştu.

Dün başkent Ankara'da, Kızılay'da bulunan, Türk ve Afrikalıların işlettiği SAAB adlı işletmenin tabelası polis tarafından beyaza boyandı.

Polisin müdahalesi sırasında gösterdiği muamele nedeniyle DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu ile polis arasında yaşanan gerginlik hakarete vardı ve polis Yeneroğlu'na "lan" diyecek kadar ileri gitti. Polisin tavrına ve hukuksuz işlemlerine tepki gösteren işletmeci Mesarat Hanım'ın isyanı sosyal medyanın gündemine oturdu:

"Ben kendim Türk vatandaşıyım. Türk olarak burada çalışamıyorum." TamgaTürk bugün olayın öznesi olan Mesarat Karakaya ve Muhammed İsa Abdullahi'ye mikrofon uzattı.

Bursla Geldiği Türkiye'de İki Üniversite Bitirdi, Ticaret Yapıyor

Somalili olduğunu belirten Muhammed Abdullah 2012'den beri Türkiye'de yaşıyor. 19 yaşında kazadığı bursla Türkiye'ye gelerek Bursa'da ve Samsun'da İlahiyat ve İktisat eğitimi alan Abdullah, İdari ve İktisadi Bilimler Fakültesi'nde yüksek lisans yaptı, 4 senedir Türkiye'de ticaret yapıyor.

Geçtiğimiz Ağustos ayına kadar ne bir komşusuyla ne de bir devlet kurumuyla hiçbir sorun yaşamadığını fakat Ağustos 2021'den bu yana yoğun baskılarla karşı karşıya olduklarını belirtiyor. 

Keyfi Uygulama: "Renkleri, Harfleri Beğenmedim"

Defaatle gözaltına alındıklarını, iş yerinin içinde GBT uygulaması yapıldığını ve müşterilerinin de gözaltına alındıklarını belirten Abdullah, gördükleri muamelenin herhangi bir hukuki dayanağının da olmadığını ifade etti:

"Görevli memurlar 'Renkleri beğenmedim, harfleri beğenmedim' diyorlar." 

"O Tabelanın Tüm İzinleri Vardı"

Üzeri beyaz boyayla kapatılan tabela için gereken tüm izinlerin alındığını ve o tabelanın 4 yıldır yerinde durduğunu, ne zabıtanın ne de polisin 4 yıl boyunca bir müdahalesinin olmadığını belirten Abdullah, "Ama bunu en az 9 aydır yaşıyoruz. Bunun hukuki bir dayanağı yok. Yahut bize bildirilen bir şey yok. Bize hiçbir şekilde denmiyor ki 'Sizin hakkınızda şu suçtan şikayet var. Bu yasal gereklilik üzerine geldik.' Hiçbir şekilde bir gerekçe yok. Gözaltına alıp karakolda saatlerce tutuyorlar. Bir gerekçe duyamıyoruz. Bir tek rengimden dolayı. Başka bir şey yok" ifadelerini kullandı.

Reva görülen bu muamelenin temelinde ırkçılık olduğunu belirten Abdullah, bu ırkçılığın Türk halkında olmadığını vurguluyor:

"Bir Kurumun İşgüzarlığı, Halkta Böyle Bir Irkçılık Yok"

"Bu sadece bir kurumun, birilerinin işgüzarlığı... Biz bu baskılara uğrarken komşularımız biz hiç talep etmeden, kendi istekleriyle bizi desteklediler. Memurlar tutanak tutarken bizim hakkımızı teslim ettiler, CİMER'e bizim mağduriyetlerimizi ilettiler, gazetecilere bizim lehimize röportajlar verdiler, biri ikisi değil bütün komşularımız böyleydi."

"Videoda Mesarat Abla'nın gösterdiği o izinleri günde bazen 3 kere sordukları oluyor. Her gün bir başkası, bazen günde 2 kere geliyor. 'Kira kontratını verin.' 'Şu izni verin.' Her gün..." diyen Abdullah, tabelaya neden müdahale edildiğine ilişkin sorumuza "Polis amiri 'Renkleri rahatsız edici' dedi. Gözünü rahatsız ediyormuş. Yazıyı da 'istemiyorum' dedi" yanıtını verdi.

"Yeneroğlu Gelmeseydi Dükkanı Kapatırlardı"

DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu'nu kendilerinin davet etmediğini, Yeneroğlu'nun kendi başına geldiğini belirten Abdullah "Zaten o olmasaydı kapatırlardı dükkanı"dedi.

Dükkanlarının gerekçe gösterilmeksizin kapatıldığını fakat herhangi bir mühürleme yapılmadığını acı bir tebessümle anlatan Abdullah, "'Kapatıyoruz' diyorlar. 'Neden?' diyoruz, hiçbir sebep yok, sadece: 'Kapatıyoruz'. Bazen diyorlar ki 'Amir buralarda geziyor, saat 5'e kadar açmayın.' Yahu benim amirle ne işim var?" ifadelerini kullandı.

"En Kısa Zamanda Türkiye'den Gideceğim"

SAAB'ın ve Somali Sofrası'nın da bulunduğu sokakta bir yıl öncesine kadar pek çok Somalilinin işletmesinin olduğunu fakat çoğunun polisin baskıları nedeniyle iflas ederek dükkanlarını kapatmak zorunda kaldıklarını belirten Abdullah, kendilerinin de artık Türkiye'de yaşamak istemediklerini söyledi. Eşinin de Türkiye'de yüksek lisans yaptığını belirten Abdullah, burada yaşamayı mı planladıklarına ilişkin sorumuza "Öyle bir planımız vardı. Şimdi yok. En kısa zamanda devredip kaçacağım..." yanıtını verdi. Tüm Türkiye'de en fazla 25 bin Somalili olduğunu belirten Abdullah, tanıdığı Somalililerin pek çoğunun Türkiye'den "kaçarcasına" ayrıldığını söyledi. Bir arkadaşının Altındağ'da 4 sene önce 50 bin dolara aldığı bir daireyi 38 bin dolara elden çıkardığını, 5 sene önce Ankara'da bir daire alan başka bir arkadaşının 50 bin dolara aldığı daireyi 40 bin daireye elden çıkarıp ülkeyi terk ettiğini aktardı. 

"Ben Burada Türk Olarak Çalışamıyorum"

Polisin müdahalesine "Ben burada Türk olarak çalışamıyorum" diye isyan ettiği anlar kameralara yansıyan işletmeci Mesarat Hanım'dan ortağı Muhammed Abdullah "Aksaraylı" diye bahsediyor. Zira Mesarat Hanım, Aksaraylı bir Türk olan Osman Karakaya ile evli, 3 çocukları var. 

Kısa süre öncesine kadar SAAB'ın müdürü olan Mesarat Karakaya'nın eşi Osman Karakaya, baskılara dayanamayarak Hollanda'ya gitmiş. Sinirleri hayli yıpranmış gibi görünen Mesarat Karakaya da çocuklarını alarak eşinin yanına gitmek istediğini belirtiyor. 

"Siyahi İstemiyoruz, İstenmiyorsunuz"

Polislerin kendilerine açıkça "Siyahi istemiyoruz, istenmiyorsunuz" dediğini belirten Mesarat Hanım, "Biz Türk olarak burada yaşayamıyoruz. Ben burada çocuklarımı büyütemeyeceğim madem kimliğimi alsınlar, çocuklarımla beraber deport etsinler" diye tepki gösterdi.

"Biz Hırsız, Katil Değiliz! İşimizi Yapıyoruz"

Görevli polislere "Suçumuz ne?" diye sorduklarını ancak bir cevap alamadıklarını belirten Mesarat Karakaya, "Biz hırsızlık yapmıyoruz, katil değiliz, uyuşturucu satıcısı değiliz, pis bir iş yapmıyoruz. Gördüğünüz gibi normal yemeğimizi satıyoruz, akşam olduğunda kapatıp evimize gidiyoruz. Biz burada yasal olarak çalışıyoruz. Yasa dışı hiçbir unsur yok burada" dedi.

İşletmelerine yapılan baskınlardan birinde diplomatların dahi gözaltına alındıklarını belirten Muhammed Abdullah, "Diplomat  o dedim, fark etmez deyip aldılar" dedi. 

"Görevliler Mülk Sahiplerini Arayıp Çıkarmalarını İstiyor"

Ayrıca bazı kurumlardan devlet görevlilerinin dükkan sahiplerini arayarak kendilerini çıkarmalarını istediklerini belirten Abdullah, "'Bunları çıkartın' diyorlar, karakola çağırıp telkin ediyorlar. Bir dayanakları yok, 'Sen mülk sahibisin, çıkart' diyorlar" diye konuştu.

Kendisinin de daha önce gözaltına alındığını belirten Mesarat Hanım, "Senin önünde köpek değil, insan var. Seninle benim aramda rengimizden başka ne fark var? Rengimden dolayı bu muameleyi yapıyorsan bu ırkçılıktır, ne diyeyim? Irkçılık dediğim için tutanak tutacakmış, ne diyeyim?" diye sordu.

"PKK Ne Abi?"

Tabeladaki renklerle ilgili "Terör dediler bana" diyen Mesarat Hanım, "'PKK ne abi?' dedim. Terör örgütüymüş. Cibuti, Somali bayrağı var içinde, kırmızı renk de hem benim ülkemin (Etiyopya) hem de Türk bayrağını simgeliyor" ifadelerini kullandı.

"Gidişatımız Belli"

Muhammed Abdullah "Bu olaylar yüzünden biz devlete karşı sorumluluklarımızı da yerine getiremiyoruz. Biz vergilerimiz ödüyoruz. Ama bu olaylar yüzünden stopajımızı ödeyemedik, sigortaları yatıramadık. Bu durumun gidişatı da belli zaten" diyerek sonlarının komşuları gibi iflas olduğunu işaret ediyor. 

polisin baskısı altındaki saab işletmecileri tamgatürk konuştu muhammed akiif muhammed akif muhammed isa abdullah zenci Afrikalı