Güney Azerbaycan, tarihi boyunca zengin doğal kaynaklarıyla dikkat çeken bir bölge olmasına rağmen özellikle son yıllarda, Tahran rejiminin politikaları ve işgalci Çin ile kurduğu stratejik ilişkiler yüzünden, doğal zenginlikleri büyük ölçüde dışarıya aktarılıyor ve bunun sonucunda yerel halk, ekonomik sömürüye maruz kalıyor.
Gazeteci Mesut Haray'ın haberine göre, özellikle Hankendi altın madeni gibi stratejik madenler, Çinli yatırımcılar tarafından işletiliyor. İşgalci Çin’in Güney Azerbaycan’daki madencilik faaliyetleri, sadece doğal kaynakların yağmalanmasıyla sınırlı kalmıyor, yerel halkın geçim kaynaklarını yok eden bir sürece dönüşüyor.
Tahran yönetimi, Güney Azerbaycan’ın yeraltı zenginliklerini Çinli şirketlere devrederek, bölgedeki halkın haklarını ihlal ediyor ve bölgeyi uluslararası güçlere peşkeş çekiyor.
İşgalci Çin, Orta Asya ve Orta Doğu’daki nüfuzunu artırma amacıyla bu yerel işbirliklerini kullanarak bölgedeki ekonomik egemenliğini pekiştirmeye çalışırken, Tahran yönetimi bu durumu kendi ekonomik çıkarları doğrultusunda bir çözüm olarak görüyor.
Ancak bu durum, hem yerel halkın yaşam kalitesini düşürüyor hem de bölgedeki çevresel tahribatı hızlandırıyor.
Hankendi Altın Madeni
Hankendi altın madeni, Çinli bir yatırım şirketi tarafından 2014 yılından bu yana işletiliyor.
Ancak bu madenin ürettiği altın miktarı hakkında bugüne herhangi bir açıklama yapılmadığı biliniyor.
Madenin çevresel etkileri, yerel halkın geçim kaynaklarını yok ediyor ve halkı büyük bir ekonomik zorlukla karşı karşıya bırakıyor.
Madencilik faaliyetleri, tarım, hayvancılık ve arıcılık gibi geleneksel meslekleri tehdit ederken, bu sektörlerde çalışan köylüler, Çinli şirketlerin yürüttüğü faaliyetlerin sonucu olarak gelir kayıpları yaşıyor. Üstelik Çinli müteahhitlerin, madencilik faaliyetlerini geçici olarak durdurmaları, yerel işçilerde büyük bir huzursuzluğa yol açıyor.
Bölgedeki ekonomik sömürü ve çevresel tahribat, bölgesel istikrarsızlığı daha da derinleştiriyor.
İşgalci Çinli şirketlerin ve Tahran’ın işbirliği, Güney Azerbaycan halkını hem ekonomik olarak dışlıyor hem de bölgenin doğal kaynaklarını hızla tükenmeye zorluyor.
Pekin’in, "Bir Kuşak Bir Yol" projesi çerçevesinde Orta Asya ve Orta Doğu’daki etkisini artırmak amacıyla bu tür işbirliklerine girmesi, sadece bölgedeki zenginliklerin aktarılmasına yol açmakla kalmıyor aynı zamanda bölgenin stratejik önemini de uluslararası bir güç mücadelesine dönüştürüyor.
Güney Azerbaycan'daki Tük Kimliği
Bu gelişmeler, Güney Azerbaycan’daki Türk kimliğinin savunulması için yeni bir mücadele alanı yaratıyor.
Bölgedeki halk, kendi topraklarında yabancı şirketlerin ekonomik olarak egemenlik kurmasına karşı çıkıyor ve bu durumu uluslararası kamuoyuna duyurmak için büyük çaba harcıyor. İşgalci Çin’in, bölgedeki zenginlikleri kendi çıkarları doğrultusunda kullanması, yalnızca Güney Azerbaycan Türklerinin değil, tüm Türk dünyasının geleceğini tehdit ediyor.
Bu süreç, Türk dünyasında daha fazla dayanışma ve uluslararası destek gerektiren bir kriz alanı oluşturuyor.
Çin'in Madencilik Faaliyetleri Ekonomik Felakete Yol Açıyor
Çin’in Güney Azerbaycan’daki madencilik faaliyetleri, yerel halk için ekonomik olarak felakete yol açarken, aynı zamanda bölgedeki çevresel dengeyi de tehdit ediyor. Uluslararası toplumun, Çin’in bu faaliyetlerine karşı daha sert önlemler alması, Güney Azerbaycan’daki halkın haklarını koruyabilmesi için kritik bir önem taşıyor.
Bu süreçte, Türk dünyasının ve bölgedeki halkların bir araya gelerek, Çin’in sömürgeci politikalarına karşı ortak bir duruş sergilemesi, hem bölgesel hem de küresel anlamda büyük bir önem taşıyor.
Tahran rejiminin bu çıkarcı politikaları ve Çin’in bölgedeki etkisi, Güney Azerbaycan’ın geleceğini tehdit eden bir faktör olmaya şimdilik devam ediyor.