Seküler Milliyetçilik Tartışmaları V | Gidiyor Gibi Ama Gitmiyor: Bir Erkek Yahut Erkeklik Dâvâsı Olarak Türkçülük

TAKİP ET

"Ekende yok, biçende yok / Yemede ortak Türkçüler"

 

M. Bahadırhan Dinçaslan'ın "Ulusalcı Olmayacağız" çıkışıyla birlikte yaptığı davet üzerine, TamgaTürk okurları "Seküler milliyetçilik nereye/nasıl?" sorularına verdikleri cevapları gönderdiler. Seküler Milliyetçilik dosyası boyunca zaman zaman müstakil makaleler, zaman zaman derleme ve analizler halinde bu cevaplara yer vereceğiz. Dosyanın beşinci makalesi, Abdulkerim Şeker'in kaleminden "Gidiyor Gibi Ama Gitmiyor: Bir Erkek Yahut Erkeklik Dâvâsı Olarak Türkçülük"

Bu yazı, içinde yer bulmaya çalıştığı yazılarda bolca anlatıldığından Türk milliyetçiliğinin doğuşuna ve evrimine dâir sözler söylemez. Bu bilgiler saygın kalemler elinden çıkmış o yazılardan ve daha başka kaynaklardan edinilebilir. Bu yazı Türk milliyetçiliğinin içine bulunduğu ve garip bir şekilde fark edilmeyen yahut edilen fakat dillendirilmesinde fayda görülmeyen bir meseleye yüzeysel de olsa eğilme niyetindedir. Yazarın sitemlerini içerir.

Türkçü bir sosyal çalışmacıyım. Meslekî uygulamamın ve merakımın bir neticesi olarak kafa yorduğum, dirsek çürüttüğüm erkeklik çalışmaları, toplumsal cinsiyet çalışmaları içinde değerlendirilen konulardan biridir. Birkaç farklı bakış açısıyla ele alınır ve genel olarak erkekliğin ne olduğuyla ve nasıl inşa edildiğiyle ilgilenir.

Erkeklik çalışmalarının, feminist çalışmaların ve toplumsal cinsiyet çalışmalarının sıklıkla ilgilendiği bir konu da milliyetçiliktir. Bu ilginin bir neticesi olarak üretilen çalışmalarsa yine genel olarak milliyetçiliğin bir ırkçılık ve dolayısıyla bir ayrımcılık biçimi olduğuyla sona erer. Bu çalışmaların niteliğini tartışmayı bir kenara bırakarak anlatmaya devam etmeli. Bu çalışmaların Türk dilinde yapılanlarında elbette milliyetçiliğin bir sürümü olan Türk milliyetçiliği de aynı potada eritilir ve aynı akıbeti paylaşır. Türk milliyetçiliği sıklıkla ayrımcı ve yer yer ırkçı bir özellik gösterir.

Bu yazının içinde yer almayı umduğu diğer yazılarda görüleceği üzere Türk milliyetçiliğinin dünyevi (seküler) ve modern bir fikir olduğundan sıklıkla bahsedilir ancak bu dünyeviliğin ve modernliğin kapsayıcılığı daha ilk kertede suya düşer. Çünkü toplumsal cinsiyet eşitsizliğini görmezden gelen, lgbt bireylerin, kadınların sorunlarına dinlenir bir söz söylemeyen, bu konulara tepkisi dine yaslanan bir fikrin dünyeviliğinden de modernliğinden de şüphe mutlaktır. Misal verelim. Türk milliyetçilerinin kadın sorununun çözümüne yönelik bir programı yoktur. Zaten bu soruna dönük algısı bile öyle güdüktür ki ne zaman konusu açılsa bugün bize eski şanlı günlerden birer hatıra olmaktan öteye gitmeyen "eski Türk kadınları", "Kurtuluş Savaşı kadınları" ifadeleriyle karşılanır. Bu sözler birinci feminist dalga döneminde yaşamış Ziya Gökalp tarafından dile getirildiğinde kıymetliydi fakat bugün kadın sorununun geldiği noktada artık tadı kaçmış birer klişeden fazlası değil.

Lgbt meselesi ise bizler için bu kadarıyla bile görünür değildir. Milliyetçiler için bu bireyler en hafif tabiriyle karikatür tiplerdir. Mazimizde bulunmazlar. Her fırsatta aşağılanmaları, alay konusu olmaları kaçınılmazdır. Hatta bu insanların fark edilişinin tek yolu da budur. Bu insanların bir yaşamı olduğu, hepimizin çektiği sıkıntıların üstüne bir de oldukları kişi oldukları için çektikleri sıkıntılar fısıltıyla bile dile getirilmez.

Burada, Bahadırhan ağabeyin blogu vasıtasıyla tanıştığım bir Nihâl Atsız sözünü sizler için kurgulamak isterim. Aziz hatırası şad olsun. Bu cüretimi mazur görmemenizi ve sizi sarsmasını dilerim. Nihal Atsız eğer eşcinsel bir adam olsaydı Türk düşüncesinde bugün oturduğu makamda oturabilir miydi? "Savcı beğenmese de, bütün dünya hoşlanmasa da, ben böyleyim işte!" diyebilir miydi? Elbette diyebilirdi. Daha ilk yıllarında anası babası onda bir "gariplik" sezip onu insanlardan kaçırmasaydı, doktorlara taşımasaydı, derde deva bulunmayınca usanıp ona utançla bakmasaydı, ilkokuldan başlayarak öğrenim hayatı boyunca dışlanmasaydı, sevdiği adamı evdeş olarak yanına alabilseydi, her fikrine yapılan "top", "ibne" muhalefetiyle ezilmeseydi, kendini ifade edebileceği bir yayın organı bulabilseydi, bulamasaydı bile yaratacak maddî imkânı tedarik için çalışabilseydi, bunu geçelim geçinmek için çalışabilseydi, sırf eşcinsel diye kamu görevinden uzaklaştırılmasaydı elbette yine aynı sözü söylerdi. Bu kurgu şuraya varır: Nihal Atsız, zekâsı, cesareti, yeteneği, sabrı ve daha ne özelliğiyle var olduysa erkekliğiyle de var oldu. Benzer cevheri taşıyan Türk milliyetçisi kadınların ve eşcinsellerin şanssız olduğu yerden şanslıydı. Onu Nihal Atsız yapan biraz da erkek oluşuydu.

Türk milliyetçiliği kadınlara ve eşcinsellere bir şey vadetmiyor. Onlara alan açmıyor, söz hakkı vermiyor. Ama desteğe ihtiyaç duyduğu her an bu insanların kim olduklarını unutarak ve kim olduklarını unutmalarını isteyerek onları pişkinlikle göreve çağırıyor. "Ekende yok, biçende yok / Yemede ortak Türkçüler"

Su akıp yolunu buluyor. Yaşam hakkı tehlikedeyken, var olma mücadelesi söz konusuyken ahlâk, fikir tedavülden kalkıyor. İnsan kendisine söveni, kendisini döveni, öldüreni sevemiyor. Bilakis anlayışsız, şefkatsiz bir gülümsemeyle el uzatsa dahi o ele gururla tükürüyor. Kadınlar ve eşcinseller kendilerini olduğu gibi kabul ettiğini, dertleriyle dertlendiğini söyleyen kim varsa onunla saf tutuyor. Aidiyet böyle belirleniyor.

Türk milliyetçiliği bir erkek dâvâsıdır, erkeklik dâvâsıdır. Yiğitliği bölüştürmez, erkekte toplar. Bu yüzden öyle pek bir yere gittiği de yoktur. Çünkü her nereye gidiyorsa kadınsız, eşcinselsiz gitmektedir.

Eğer bir yere gideceksek bu meseleyi çözmeliyiz. "Eğer burada durup daha ileri gitmeyeceksek, niçin bu noktaya kadar geldik?” Abdulkerim Şeker Dosyanın Birinci Makalesi: Seküler Milliyetçilik Tartışmaları - I | İdeolojik Kıtlık — Yiğit Özalkuş Dosyanın İkinci Makalesi: Seküler Milliyetçilik Tartışmaları - II | Türk Milliyetçiliği Üzerine — Halil Doğangüzel  Dosyanın Üçüncü Makalesi: Seküler Milliyetçilik Tartışmaları - III | Milliyetçiliğin Rotası Nereye Gidiyor? — Emir Abbas Gürbüz Dosyanın Dördüncü Makalesi: Seküler Milliyetçilik Tartışmaları IV | Seküler Milliyetçilik Tartışmaları - IV | Türkçülük, Laiklik, Sekülerlik — İskender Öksüz Seküler Milliyetçilik Tartışmaları V | Gidiyor Gibi Ama Gitmiyor: Bir Erkek Yahut Erkeklik Dâvâsı Olarak Türkçülük — Abdulkerim Şeker Seküler Milliyetçilik Tartışmaları - VI | 'Yeni Dünya Düzeni'nde Kurtuluşun Altın Anahtarı: Seküler Milliyetçilik — Emrah Birgül Seküler Milliyetçilik Tartışmaları - VII | Seküler Milliyetçilik Nereye Gitmelidir, Nasıl Gitmelidir, Özellikleri Ne Olmalıdır? — Hakkı Başar Seküler Milliyetçilik Tartışmaları - VIII | Uzaktan ve Dışarıdan — Oğuz Gürler Seküler Milliyetçilik Tartışmaları - IX | Mülteciler Irkçılık Getirir mi? — Şamil Özlü

seküler milliyetçilik tartışmaları beş gidiyor gibi ama gitmiyor bir erkek yahut erkeklik davası olarak türkçülük türk Türk Milliyetçiliği abdulkerim şeker bahadırhan dinçaslan yiğit özalkuş emir abbas gürbüz